Amerikalı yazar-filozof Henry David Thoreau, günlüğüne “Yaşamak
için ayağa kalkmadıysan, yazmak için oturmak ne kadar beyhude!”
diye not düşmüş.
Bir süredir bu köşeden size çocuk haklarının farklı boyutlarını
anlatıp sizleri fikren ayağa kaldırmak için soluğum ve kalemim el
verdikçe uğraş veriyorum. Aklı, vicdanı ve kalbi çalışan herkesin
yaşamak ve yaşatmak için ayağa kalkması ve bu mücadelelerinin odak
noktasına kadın ve çocuk haklarını yerleştirmesi, bir insanlık
borcu.
Benim odak noktalarımdan biri de çocukların beslenmesi ve çocuk
açlığıyla mücadele... Malum bu iki konu son dönemde ücretsiz okul
yemeği hedefine düğümleniyor.
Economist dergisinde geçtiğimiz günlerde yayımlanan ve 72 ülkede
yapılan bir araştırmaya göre, çocukların zihinsel potansiyeli
tehlike altında ve bu tehlikenin nedenleri arasında fakir ve orta
gelirli ülkelerdeki 'yetersiz beslenme' ön sırada geliyor.
Araştırmaya göre, dünya genelinde beş yaş altı çocukların beşte
biri, yani yaklaşık 150 milyon çocuk, bodurluk derecesinde yetersiz
beslenirken bu durum beyin gelişimlerini ve IQ düzeylerini -15
puanlık bir kayba varacak kadar- olumsuz etkiliyor.
En zengin yüzde 1’lik kesim, küresel servetin yarısına sahip
iken, geçen hafta açıklanan Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda
Raporu'na göre geçen yıl 733 milyon insan açlık içinde yaşadı. Yani
9 kişiden 1’i aç. Yani küresel açlık sorunu 2030 yılına kadar
çözülecek gibi değil. Aç kesimin çoğu kadın ve çocuklardan
oluşuyor.
Birkaç yıldır uluslararası toplum bu konudaki çabalarını
Uluslararası Okul Yemeği Koalisyonu’na katılarak ve bu koalisyon
çerçevesinde deneyim aktarımı ve ulusal taahhütlerde bulunarak
çocukların yaşam haklarını sağlamak için eyleme geçiyorlar.
Birkaç hafta önce Kore Cumhuriyeti, Uluslararası Okul Yemeği
Koalisyonu üyesi oldu. Artık koalisyonun 98 üyesi ve 130’un
üzerinde partner kuruluşu var.
Kore, bu açıdan incelenmeye değer bir ülke.
Kore, ülke çapında 12 bin ilkokul ve ortaokuldaki 5 milyonun
üzerinde öğrenciye her gün besleyici, sağlıklı ve ücretsiz okul
yemeği sağlıyor. Bu rakam, devlet ve özel okullardaki öğrencilerin
yüzde 99,8'ine denk geliyor.
Ama Kore, "ben yaptım oldu" demiyor; deneyim paylaşımı ve
kendini geliştirmek amacıyla uluslararası koalisyona üye oluyor;
taahhüt altına giriyor; uluslararası ortaklıklarını güçlendirmek
için bunu altın bir fırsat olarak görüyor; okul yemeği
programlarındaki uzmanlığını küresel girişimlere bir katkı olarak
sunup dünya çapında çocuk beslenmesi ve eğitiminin iyileştirilmesi
çabalarına destek olmak istiyor. Uluslararası toplumda güçlü ve
kalıcı bir ağırlığa sahip olmak bu tür yumuşak güç adımlarıyla
mümkün ne de olsa…
Kore’de evrensel ve ücretsiz okul yemeği politikasını başlatan,
eski bir parlamenter olan Kim Choon-jin. Kendisi de uluslararası
koalisyona ülkesinin katılımı konusunda itici güç olmuş, çünkü
diğer ülkelerin deneyimlerinden öğrenecek bir şeyler olduğuna halen
inanıyor.
Halihazırda Korea Agro-Fisheries and Food Trade Corporation
isimli şirketin CEO’su olan Kim Choon-jin, Kore’de ücretsiz okul
yemeği programını başlatarak hem çocuklarda sağlıklı beslenme
alışkanlıkları gelişmesini sağlamış, hem de sürdürülebilir tarım
uygulamalarıyla yerli üreticiyi desteklemiş, düşük karbonlu
beslenme biçimleriyle de iklim değişikliğiyle mücadele çabalarına
bu boyuttan da katkı sağlamış.
Uluslararası okul yemeği koalisyonuna katılma yönündeki
çabalarını da şu cümlelerle açıklıyor: “Bugün açlık, çocukların
kötü beslenmesi ve iklim değişikliği de dahil olmak üzere çoklu
krizlerle başa çıkmamız için küresel ortaklıklar giderek daha büyük
bir önem kazandı. Okul yemeği sistemlerinin daha iyi işlemesi için
küresel topluluğun üyelerinin işbirliğinde bulunması bir zorunluluk
halini aldı.”
Kore Cumhuriyeti’nde okul yemeği programı son 70 yıldır
süregelen istikrarlı bir çabanın ve kamuoyu bilinçlendirme
girişimlerinin bir meyvesi. İlk başta 1953 yılında ilkokul
çağındaki çocuklara süt tozu dağıtımıyla başlamış. Zira o dönemde
ülkede Kore Savaşı ardından ciddi bir gıda krizi söz konusu. Bugün
ise ilk ve ortaokul çağındaki tüm çocuklara ücretsiz okul yemeği
sağlayan bir program yürütülüyor.
Kore’de tüm okullarda beslenme uzmanları istihdam ediliyor.
Görev tanımları ise, çocuklara sağlıklı beslenme alışkanlıkları
kazandırmak ve bunu da okullarda kendilerine verilen ücretsiz okul
yemeğine yansıtmak. Yani hükümet, okul yemeği değer zincirinin tüm
halkalarına katılıp denetliyor - gıdayı sağlayan yerel çiftçiden,
gıdanın depolanma kriterlerine ve Okul Yemeği Merkezleri’nde
işlenmesine dek…
Her belediyede bir okul yemeği merkezi bulunuyor ve gıda
alımından okullara dağıtımına, hijyen kontrolüne, gıda
kontaminasyonu vakalarının önlenmesine dek tüm aşamaların yerelde
eşgüdümünü sağlıyor.
Kore ayrıca yıllardır sürdürdüğü okul yemeği programı
aracılığıyla ekonomik eşitsizliklerin eğitim fırsatlarında uçuruma
yol açmamasını sağladı ve bu açıdan çok olumlu çıktılar elde
etti.
Kore’nin şu anda uluslararası koalisyona katılma sebeplerinden
biri bu alandaki deneyim aktarımı ve paylaşımından yararlanmak ise,
bir diğeri de halihazırda ulusal çapta sürdürdüğü düşük karbonlu,
gıda atığını azaltan, obeziteye yol açmayan, sürdürülebilir ve
seragazı emisyonlarını azaltıp sağlığı iyileştiren beslenme
programları konusunda ortaklarla birlikte çalışmak.
Hatta geçen senenin sonlarına doğru Kore’de başlatılan “Düşük
Karbonlu Beslenme Kampanyası Forumu” ile 680’in üzerinde örgüt ve
45 ülke bir araya gelerek bu alanda ortaklıklar kurmaya
başladı.
Kore ayrıca, öğrenciler arasında sağlıklı beslenme
alışkanlıkları geliştirmek için beslenme eğitimini okul müfredatına
da entegre etti ve bu alandaki yatırımlarını sürekli artırıyor. Bir
diğer önemli girişimi de, öğrencilerin yereldeki sağlık ve beslenme
ihtiyaçlarını gözetip beslenme alanındaki dengesizlikleri çözmek
üzere, kişiselleştirilmiş okul yemekleri sunma seçeneği. Bu konuda
hükümet son dönemde yoğun bir çaba içerisinde.
Bir diğer deyişle, İstanbul’un sosyo-ekonomik açıdan
dezavantajlı bir mahallesinde sunulan okul yemeğinin içeriğini o
bölgedeki çocukların vitamin eksikliklerini gözetecek bir bileşimde
sunarken, başka bir bölgedeki çocukların beslenme ihtiyaçlarını
gözetecek menüler hazırlamak… Rüya gibi geliyor ama Kore bunu
gerçekleştirmek için ciddi bir bilimsel araştırma ve uygulama
çabası içerisinde…
Tüm bu süreçte de Kore Eğitim Bakanlığı, ülkedeki diğer
bakanlıklarla işbirliği içerisinde bulunuyor ve tüm okullara
dağıtılan ücretsiz okul yemeklerinin üretimi, dağıtımı ve
pişirilmesi aşamalarındaki gıda güvenliği denetimlerini
güçlendiriyor. Hatta, aşçılar üzerindeki iş yükünü azaltmak ve
etkinliği artırmak için de yakın dönemde otomatik gıda pişirme
robotlarını da devreye sokmaya hazırlanıyor.
Malum Türkiye’de çocuk açlığı konusunda durum pek parlak değil.
Sosyal yardım alan hane sayısı 4 yılda yüzde 52 artmışken ve
sayıları 5 milyona dayanmışken, Aile Destek Programı’na göre 3,4
milyon hanede derin yoksulluk varken, Türk-İş'in son araştırmasına
göre Temmuz'da 19 bin 234 liraya yükselen 4 kişilik bir ailenin
açlık sınırının asgari ücret ile arasındaki makas 2 bin lirayı
aşmışken, bizim sabahın ilk ışıklarından gece yarılarına dek bu
konu hakkında düşünüp taşınıp çözümler üretip uygulamaya geçirmemiz
gerekiyor.
Oysa gündemin suları çok farklı alanlara akarken, açlık, yokluk
ve yoksunluk “unutturuluyor”.
Kısa süre önce CHP İzmir milletvekili ve Genel Başkan yardımcısı
Gökçe Gökçen, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin tarafından yazılı
olarak cevaplandırılması için bir soru önergesi verdi.
Okul yemeği programlarının dünya genelinde çocuk yoksulluğunu
azaltmada ve eğitimde fırsat eşitliğini sağlamada önemli bir role
sahip olduğunu ve PISA 2022 raporu ve diğer araştırmalarda,
beslenme yetersizliğinin çocukların fiziksel, psikolojik ve
akademik gelişimini olumsuz yönde etkilediğinin ortaya konduğunu
anımsatan Gökçen, “kamuoyunda büyük destek gören ve bilimsel olarak
da desteklenen ücretsiz okul yemeği programlarının genişletilmesi
ve yaygınlaştırılmasının gerekli olduğunu kaydederek 6 temel soru
sordu:
1- Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından yürütülen okul yemeği programları (OYP) hangi
kriterlere göre belirlenmektedir?
2- Okul yemeği
programlarının genişletilmesi ve tüm öğrencilere erişiminin
sağlanması için alınan son tedbirler nelerdir?
3- Okul yemeği
programlarının uygulandığı bölgelerde beslenme yetersizliği
konusunda yapılan son değerlendirmeler ve bu değerlendirmelerden
elde edilen sonuçlar nelerdir?
4- Okul yemeği
programlarının finansmanı ve sürdürülebilirliği konusunda hangi
adımlar atılmıştır ve gelecek dönem için bütçe artışları
planlanmakta mıdır?
5- Öğrencilerin
beslenme yetersizliğiyle mücadelede sivil toplum kuruluşları veya
uluslararası kuruluşlarla yapılan iş birlikleri bulunmakta
mıdır?
6- Bakanlığınız
tarafından, 5 yaş altı çocuklar arasında bodurluk ve okul çocukları
arasında yetersiz beslenmeyi ele almak için hangi somut adımları
planlamaktadır?
Hepsi çok anlamlı ve nokta atışı sorular… Umarım yanıtlar da
kamuoyunda bu konudaki epistemolojik açlığı giderir.
Biz de Türkiye çapında sivil bir girişim olarak kurduğumuz ve
çok kıymetli bileşenleriyle aylardır yoğun lobi çalışmaları yapan
Ulusal Okul Yemeği Koalisyonu aracılığıyla bu konudaki bilinçlenme
ve bu bilincin siyasi çıktılara yansıması için büyük bir çaba sarf
ediyoruz.
Thoreau ile başladık, onunla bitirelim. Kendisi bir yazısında
şöyle sorar: “Sadece meşgul olmak yetmez. Ona bakarsan karıncalar
da sürekli meşgul. Asıl soru şu: Neyle meşgulsün?”
Kore karıncalar gibi çalışkan, ama bir yandan ahtapotlar gibi de
dört koldan çocukların ücretsiz beslenmesi için didiniyor. Peki siz
neyle meşgulsünüz, ey karar alıcılar ve uygulayıcılar? Sahipsiz
köpeklere ötenazi uygulamasıyla mı, belediyelerin hesaplarına haciz
koymakla mı, yoksa bir ay içerisinde açılacak olan okullar
öncesinde çocukların karınlarını nasıl doyuracağınıza dair somut ve
ivedi eylem planlarıyla mı?