Körfez Devrimi

Bugün Körfez’de geçmiştekilerden oldukça farklı bir liderlik yapısı mevcut. Ancak yetkili ve analistlerin birçoğu bu değişimlere dikkat etmiyor ve değerlendirmeye de pek yanaşmıyor. Körfez ülkelerinin faydası olmayan karşılıksız destek ya da sübvansiyon sistemini sürdürmesi gerektiğini düşünenler, ikna edici plan, proje ve programlardaki yeni mekanizmalarla yüzleşmek yerine artık var olmayan bir dile sarılıyorlar.

Abone ol

Isam Kadmani

Tam olarak bu ifadeyle, büyük ekonomik ve sosyal devrimi kastediyorum. Körfez devletleri, yatırım kaynağından sermayeyi kendine çeken ülkelere dönüştü. Ancak göstergeleri oldukça net olan ekonomik ve toplumsal açılım, hızlı süreçlerle ilerliyor ve değişimin motoru ise siyasi irade.

Arap Körfezi’ndeki dönüşümleri yorumlarken Suudi Arabistan’a bakıyoruz. Buradaki muhafazakâr ekonomi politikaları geçmişte büyük fırsatları tepti. İşte yeni genç liderlik, onlarca yıl ülkeye hakim olan tabuları yıkıyor.

PETROL BAĞIMLILIĞI SORUNU

Petrol, kendisinden kurtulmamız gereken bir bağımlılık. Bu, petrolü zenginliğin tek kaynağı olarak gören ve girdiyi sadece harcamalardan sağlayan, saatteki akrebin tersine doğru ilerleyen saf rantiye sisteminden kurtulmak anlamına geliyor

Yenilenmeye ve açılıma inananlar açısından bu, ilerici bir bakış açısı ve şüphesiz burada yenilikçi prenslerden oluşan genç bir jenerasyon Arap körfezinde iktidarda hüküm sürüyor.

Bu çerçevede, majesteleri Kral Abdullah’ın adını anarsam bir sırrı ifşa etmiş olmam. O, prens olduğu günlerinden beri şu anda bizzat ülkeyi yöneten prenslerin uyguladığı değişiklikleri takip ediyor ve bunlara dikkat çekiyordu.

Suudilerin "Ayrıcalıklı kart sistemi” adını taşıyan kalıcı oturum izni vermek için yeni bir sistem inşası yönünde karar almasının ardından, Birleşik Arap Emirlikleri de "Altın kart sistemi” adıyla kalıcı ikamet izni sağlama kararı aldı. Bu, Körfez ülkeleri arasında Katar’ın daimi oturum kanunu yayınlamasından birkaç ay sonra gerçekleşti.

DEĞİŞEN DENGELER

Kefalet sisteminin sona ereceğini ve bu ülkelerdeki yabancıların aranan kişiler olduğunu, onlar için her türlü kolaylıkların sağlanmasının gündeme geleceğini ve kendileri için bütün sistem ve kanunların değiştirileceğini kim hayal edebilirdi ki?

Bu ülkeler kalkınmakta olan ülkelerdeki ve çevresindeki yatırımları kendi ülkelerine çekmek için birbiriyle yarışıyor.

Körfez’deki ekonomik büyümenin, geçen sene yüzde 2 olan orandan bu yıl yüzde 2.1’e çıkacağı tahmin ediliyor. Turizm, yatırım, teknoloji gibi petrol dışı gelir kalemlerinin bu büyümedeki katkısıyla ilgili ayrıntılara bakalım.

Körfez ülkeleri, halen petrolün ana gelir kalemi olduğu bir refah sisteminde, ihtiyaç duymadığı ekonomik reformlara başladı.

Bu reformların başında ticari faaliyetin harekete geçirilmesi ve emek piyasasının reformu için uygun bir atmosferin sağlanması geliyor.

Sorunumuz, ekonomi ve toplumsal alanda meydana gelen bu değişimleri ve bunun Ürdün’ün, Suud başta olmak üzere Körfez ülkeleriyle olan ilişkilerine yaptığı etkiyi görmememiz.

Bugün Körfez’de geçmiştekilerden oldukça farklı bir liderlik yapısı mevcut. Ancak yetkili ve analistlerin birçoğu bu değişimlere dikkat etmiyor ve değerlendirmeye de pek yanaşmıyor. Körfez ülkelerinin faydası olmayan karşılıksız destek ya da sübvansiyon sistemini sürdürmesi gerektiğini düşünenler, ikna edici plan, proje ve programlardaki yeni mekanizmalarla yüzleşmek yerine artık var olmayan bir dile sarılıyorlar.

* Yazının aslı Ammon News sitesinden alınmıştır. (Çeviren: İslam Özkan)