14 Mayıs seçimlerinde kazananın Türk milliyetçileri olduğuna
dönük yaygın bir kanı olsa da seçimden çıkan rakamların bu kanıyı
desteklemediğini, bunun olsa olsa bazı kesimler için bir temenni
olabileceğini söylemiştik. Ancak seçimin en
azından Meclis çoğunluğu bakımından galibinin milliyetçi söylemi
kullanan, o söylem dolayısıyla korku siyaseti yürüten, o dile
yaslanan, o dil dışında bir vaat ve iddiası kalmayan AKP-MHP
ittifakı olduğuna kuşku yok. Ya da cümleyi farklı kurup, bu iki
partiyi ayakta tutanın milliyetçi diskur ve korku siyaseti olduğunu
söylemek de mümkün.
Zafer Partisi ile cumhurbaşkanı adayı Oğan’ın da yalnızca bu
korku siyaseti ve milliyetçilik üzerine inşa ettikleri
propagandayla “kilit” konuma geldikleri söylenebilir. Uzun süre
mülteci karşıtlığı üzerinden bir korku siyaseti yürüten Ümit
Özdağ’ın bu alandaki ilginin azalması, ilginin azalmasının anket
sonuçlarına yansıması üzerine son anlarda yönünü Kürt meselesine
çevirip iktidarın da faydalandığı bu alana yoğunlaşma ihtiyacı
duyması 14 Mayıs öncesinin dikkatlerden kaçmayan
anekdotlarındandı.
Her halükârda mevcut milliyetçi söylem ve bunun üzerinden
yürütülen korku siyasetinin ana kaynağında hem iktidar hem de onun
benzerleri açısından Kürt meselesi yer alıyor. Siyasi iktidar için
bu mesele 2015’ten sonra her kilidi açan bir anahtara dönüştü ve
kullandıkça da kullandı. Bu anahtar MHP’nin yıllarca sert şekilde
muhalefet etmesine rağmen AKP’yle ittifak kurmasının önünü açtığı
gibi diğer utangaç bazı muhaliflerin de zaman içinde iktidara
yanaşmasının mazereti olarak işlevselleşti.
Elbette bu anahtar sadece iktidarın ayakta kalması için değil
başta HDP olmak üzere muhalefetin zayıflatılmasının da temel aracı
haline geldi. AKP’yle organik bağı olan medya kuruluşları bir
tarafa, utangaç bir gazetecilik faaliyeti yürütenler açısından da
bu anahtar HDP’nin görünür kılınmamasının mazeretine dönüştürüldü.
HDP’nin görünür kılınmaması Kürtlerin temel hak ve taleplerinin de
gizlenmesine, bu hak ve taleplerin toplumun önemli bir kesimi
nezdinde meşruiyetlerinin sorgulanmasına sebep oldu.
Bugün tanığı olduğumuz siyaseti besleyen de ülkenin 1920’lerden
bu yana ürettiği refleks ve dirençler oldu. 1920’lerin siyaset ve
pratikleri 2020’lerde farklı aktörlerin elinde farklı amaçlar için
araçsallaşmış halde canlı tutuluyor. Türkiye’nin devlet ve toplum
olarak demokratikleşmesinin önünde bu korku bir engel olarak
durmaya veya tutulmaya devam ediyor.
HDP’nin korku siyaseti üzerinden yalnızlaştırılması ve
yıpratılmasından ana muhalefet de doğrudan etkilendi, öyle ki bir
süre sonra HDP unutulup kara propagandanın öznesi CHP yapılmaya
başlandı. Ancak CHP’nin seçim sürecinde ve öncesinde bu siyasete
tenezzül etmeyen, ayrıştırmayan soğukkanlı yaklaşımının Türkiye
siyaseti açısından bir kazanıma dönüştüğünü belirtmek gerekiyor.
CHP’nin şimdiki zamanda olmasa da yakın gelecek açısından
Türkiye’nin içine sokulduğu siyasi krizden çıkmanın bir tür
reçetesini yine bu seçim sürecinde korku siyasetine teslim
olmayarak ürettiğini ifade etmek gerek.
2002’de iktidara gelene kadar AB üyeliğinden demokratikleşmeye
bir tür umut siyaseti yürüten AKP uzun süredir korku siyasetini
esas almış, bu siyasetinin merkezine de Kürt meselesini
yerleştirmiş durumda. Halis Çetin, “Korku Siyaseti ve Siyaset
Korkusu” isimli kitabında şu tespitleri yapıyor: “Kolektif
korku ne kadar güçlü olduysa devlete bağlılık da o kadar güçlü oldu
ve korku unsuru ilan edilen öteki/yabancı/düşman olan unsurlara
karşı tepki ve cezalandırma biçimi de o denli şiddetli oldu.
Siyasal iktidar sadece bunu meşrulaştıran söylemler değil aynı
zamanda bu korkuyu topluma yayan bir ‘ahlak ve inanç polisi’ olarak
toplumsal hayatı ve hayat tarzını belirleyen ve koruyan bir ilkeler
bütünlüğü haline dönüştü. Korku birliğin, siyasal iktidar da
dirliğin teminatı oldu.”
Korkunun daha ne kadar süre bu yapay birlik ve dirliğin teminatı
olarak siyasete hâkim olacağını kestirmek güç. Ancak korkunun
kaynağı olarak kullanılan Kürt meselesinin yerinde kalacağı, hiçbir
yere ayrılmayacağı sadece Türkiye’nin değil komşusu İran, Irak ve
Suriye’nin son yüzyılından rahatlıkla görülebilir.