Korona günlerinde infaz rejimi

Bizler, müvekkillerinin yaşam ve sağlık haklarından büyük kaygı duyan savunmanlar olarak, soruyoruz ki niyet okuduğumuz düşünülmesin! Muhaliflerin yargılamalarında, çoğu zaman yazıya dökülmeyen ancak uygulanan özel yargılama usulleri ve devamındaki özel infaz rejimleri düşman ceza hukuku uygulamalarıdır.

Abone ol

Nuray Özdoğan*

29 Mart Pazar günü korona salgını ile ilgili hangi yasal düzenleme yapıldı görmek için Resmi Gazete'ye baktığımızda karşımıza infaz yönetmeliği çıktı.

Evet baskı rejimlerinde devamlılık, sürdürülebililirlik hayati önem arz eder.

Kamuoyunda af olarak anılan infaz düzenlemesi ve koşullu salıverilmeye dair tasarı yasalaşmadan, Cumhurbaşkanı kararnamesi ile mevcut Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı hakkında tüzük kaldırılıp, Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında yönetmelik yayınlanmıştır. Hukukçular bilir, yönetmelikler mevcut kanunun uygulamasını göstermek için hazırlanan metinler olup normlar hiyerarşisi ve kanunilik ilkesi gereği dayanağı kanun olmak zorundadır. Bir kanunun değiştirilmesi gündemde iken o kanuna bağlı yönetmelik düzenlemesi meşru değildir.

Eşit, ayrımsız koşullu salıverilme beklentisi ve talebinin en yüksek düzeyde olduğu bu günlerde TBMM iradesini aşarak yönetmelik ile ceza infazında kısmi düzenleme yoluna gidilmesi, hukuksuzlukları devam ettirme iradesinin virüs salgını ile de hız kesmediğini göstermektedir.

Gerçekten öncelik, cezaevlerindeki tutsakların yaşam hakkı ve sağlık hakkı mıdır?

Eski tüzük ile 5275 sayılı infaz kanununda infazın temel ilkesi olarak yer alan, "Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefî inanç, millî veya sosyal köken ve siyasî veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayırım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanacağı"na ilişkin hükmün yönetmelikte yer almaması ayrımcı infaz düzenlemesi yapılacağına dair niyetin göstergesi midir?

Cezaevlerinin iç güvenliğinin sağlanması için dışarıdan takviye kolluk gücü çağrılmasını da düzenleyen maddenin altında, yüksek güvenlikli cezaevi ve bölümlerde kalan tutuklu ve hükümlülerle ilgili tutulan tutanaklarda, görevlilerin adlarının yazılmayacağı sadece sicillerinin yazılacağı düzenlenmesi,infaz kurumlarındaki yoğun hak ihlalleri de dikkate alındığında bir cezasızlık düzenlemesi değil midir?

İnfaz kanunu ile paralel şekilde konutta infaz düzenlemesinde kadın veya 65 yaşını bitirmiş kişilerin 6 ay, 70 yaşını bitirmiş olanların 1 yıl, 75 yaşının bitirmiş olanların 3 yıl ve daha az süredeki hapis cezalarının konutta çektirilmesine ilişkin düzenleme yapılmış olmakla basında yer aldığı kadarıyla infaz paketinde bu sürelerin 2 katına çıkarılmasına dair öneriden vaz mı geçilmiştir?

Ağır hastalık, gebelik ve benzeri durumlarda koşullu salıverme şartına eklenen “tehlikeli sayılmama” durumu kime ve neye göre belirlenecektir ?

Kasıtlı suçlarda 3 yıl,taksirli suçlarda 5 yıldan az olan hapis cezalarında 1 yılı geçmemek üzere 2 defa erteleme kararı verilebileceğine ilişkin düzenlemede, terör suçlarının kapsam dışında bırakılmış olması ceza adalet sistemine aykırı değil midir?

Türkçe bilmeyen yabancı uyruklu hükümlülere cezaevindeki hak ve yükümlülüklerinin kendi dilinde, bu mümkün değilse Fransızca, Almanca, İngilizce dilinde anlatılacağı düzenlemesine, Kürtçe’nin eklenmemiş olması, anadili Kürtçe olan binlerce mahkum için cezaevindeki hak yükümlülüklerini bilmelerinin önemsenmediği olarak mı yorumlanmalıdır?

Tutsakların avukat görüşme hakkı düzenlenirken, kanun gereği, avukatın hiçbir belgesine el konulamayacağı, incelenemeyeceği açık iken, terör kapsamındaki suçlarda bu belgelerin, her durumda fiziki olarak aranabileceğine, evrakların savunmaya ilişkin olduğuna dair avukattan yazılı beyan alınacağına dair düzenleme, savunmanları potansiyel suçlu olarak görme ve savunma hakkının ihlali değil midir?

Terör ve çete kapsamındaki suçlarda, hükümlünün avukatla olan görüşmesinin, hakim kararı ile 3 ay teknik cihazla sesli veya görüntülü dinlenmesi, kayda alınması ve sınırsız şekilde uzatılabilmesine dair düzenleme, hukuki güvenlik ilkesinin ihlali ile savunma hakkının ihlali değil midir?

Güvenliğin tehlikeye düşürüldüğü, örgütsel mesaj iletildiğine dair bilgi ve bulgu olduğunun tespit edilmesi halinde, avukatın savunmaya ilişkin belgelerinin incelenebileceğine dair hükümde, bilgi ve bulgu tespitinin inceleme yapılmadan nasıl ve kim tarafından yapılacağı açıklanabilmekte midir?

Süreli ve süresiz yayınlardan yararlanma hakkı tutsakların temel hakları arasında iken, yönetmelikte bu düzenlemenin kaldırılmış olması bu hakkın artık kullandırılmayacağı anlamına mı gelmektedir?

Olanağı bulunan cezaevlerinde telefonla görüntülü görüşme hakkı tanınıp,terör suçlarında bu hakkın kullanımının, idare ve gözlem kurulunun kararına bırakılması eşitlik ilkesinin ihlali değil midir?

Yabancı hükümlülerin diplomatik temsilcilik veya konsoloslukları tarafından ziyaretlerine ilişkin düzenlemenin kaldırılıp, heyet ziyareti, resmi kurum kuruluş ziyareti, uluslararası sözleşmeler gereği yetkisi tanınmış kurum ve kuruluş ziyaretlerine yer verilmemesi, heyet ziyaretlerine artık izin verilmeyeceği anlamına mı gelmektedir? Uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülükler önem arz etmemekte midir?

Disiplin cezaları ile ilgili düzenlemelerdeki belirsizlik ve muğlaklıklar hukuki güvenlik ilkesinin ihlali değil midir?

Nakille ilgili düzenlemede, hükümlülerin kendi istekleri ile nakillerine dair düzenlemeye yer verilmemiş olması, cezalandırmaya dönüşen ailelerden kilometrelerce uzaklara yapılan nakiller karşısında, tutsakların yoğunlaşan itiraz ve talep haklarını kısıtlama anlamına gelmeyecek midir?

Bizler, müvekkillerinin yaşam ve sağlık haklarından büyük kaygı duyan savunmanlar olarak, soruyoruz ki niyet okuduğumuz düşünülmesin!

Muhaliflerin yargılamalarında, çoğu zaman yazıya dökülmeyen ancak uygulanan özel yargılama usulleri ve devamındaki özel infaz rejimleri düşman ceza hukuku uygulamalarıdır.

Eşitsiz, ayrımcı infaz politikaları ve rejimlerinin son bulması, koşullu salıverilme düzenlemelerinden çocuk, kadın, yaşlı ve hasta mahkumların öncelikle yararlandırılması, terör suçu ayrımına ve uygulamalarına son verilmesi evrensel hukuk kuralları ve insanlık gereğidir.

*Avukat