Korona salgını: Toplum zihnen yorulmaya başladı
Covid-19 salgını kapsamında ikinci kez hafta sonu sokağa çıkma yasağı ilan edildi. İlk hafta yasağın geç duyurulması nedeniyle yaşanan durumun sonuçlarını tespit etmenin zor olduğunu ifade eden Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Cavit Yavuz Işık, “Siz toplumla doğru iletişim kanallarını uygun kullanmazsanız, doğru planlamalar yapmazsanız bu panik havası ve soru işaretleri yayıldıkça süreci yönetmek zorlaşır” dedi. Işık’a göre önlemlere uyması beklenen toplum da zihnen yorulmaya başladı.
ANKARA- Korona virüsü salgınına karşı alınan önlemler kapsamında iki günlük sokağa çıkma yasağının ikincisi bu hafta sonu (18-19 Nisan) uygulanmaya başladı. İlk yasak kararının geç saatte duyurulmasının ardından çok sayıda insanın alışveriş için uzun kuyruklar oluşturmasına dönük eleştiriler uzmanlar tarafından dile getirildi. Yasağın kalkmasının ardından da sokaklardaki önceki haftalara nazaran yoğunluk dikkat çekti.
Geçtiğimiz haftaki uygulamanın neticesine dair kesin bir sonuca ulaşmanın veri yetersizliği nedeniyle mümkün olmadığını belirten Hacettepe Üniversitesi’nde görevli Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu’ndan Doç. Dr. Cavit Yavuz Işık’a göre panik havası ve soru işaretleri yayıldıkça süreci yönetmek zorlaşır. Sokağa çıkma yasağının ardından pazartesi günleri sokaklardaki yoğunlaşmanın artması durumunda tablonun ileriye gitmesi gerekirken geriye düşeceğini belirten Işık, iki günlük yasağın olumlu ve olumsuz yönlerini de değerlendirdi.
'BELİRTİ GÖSTERMEYİP ETRAFINA YAYANLAR OLABİLİR'
İlk sokağa çıkma yasağının, yasak kararından iki saat önce duyurulması nedeniyle binlerce insan temel tüketim maddelerine ulaşmak için dışarı çıkarak market ve büfelerin önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Geçtiğimiz hafta yaşanan manzaranın endişe verici olduğunu belirten Halk Sağlığı Uzmanı Işık, olası sonuçlara dair kesin bir şey söylemenin zor olduğunu ifade ederek şunları kaydetti:
"Fiziki mesafeyi korumayı, insanların mecbur kalmadıkça sokağa çıkmamasını sağlamayı hedeflerken birkaç saat içerisinde yaşananlarla bu durum aksamış oldu. Özellikle virüsü taşıyan bireyler o kalabalıklar içerisinde yer alıyorsa yayılımı kolaylaştıracak bir şeydi. Bunun ne kadar genel tabloya yansıyıp yansımadığını saptamak zor. Çünkü kimler dışarıya çıktı, çıkanlar arasında belirti gösteren var mı yok mu bilinmiyor. Daha da önemlisi belirti göstermeyip virüsü alan ve etrafına yayanlar olabilir. Virüsü o kalabalıklar içerisinde almış olabilir ve evde dışarıya çıkmayanlara taşıyabilir. Böyle bir endişe de oluşmuş oldu. Vaka artışı içerisinde bu durumu kestirmemiz zor görünüyor."
'PANİK HAVASI YAYILDIKÇA SÜRECİ YÖNETMEK ZORLAŞIR'
Aynı yoğunluğun yasak kararının ardından pazartesi günü de yaşandığını hatırlatan Işık’a göre bunun sebebi kaygı ve soru işaretleri. Hafta sonu biriken ihtiyaçların ve "bu süreç uzar mı" korkusunun insanların sokaklara çıkmasında etkili olduğunu belirten Işık, "Bu tür işleri çok planlı ve topluma güven vererek yapmak gerekiyor ki böyle sıkıntılar yaşanmasın. Salgınlarda risk iletişimi dediğimiz bir kavram var. Siz toplumla doğru iletişim kanallarını uygun kullanmazsanız, doğru planlamalar yapmazsanız bu panik havası ve soru işaretleri yayıldıkça süreci yönetim zorlaşır" dedi.
İkinci yasak kararının ardından pazartesi günü yine böyle bir yoğunluğun oluşmaması için ise Işık, "Bu kısıtlamalar hastalığın bulaş hızını düşürmek için yapılan kısıtlamalar. Elbette ki iki günün etkisi sınırlı olur. Alınmış tedbirlere mümkün olduğunca uymak ve panik olmamak gerekiyor. Bu kez en azından öncesinden duyuruldu. Biraz daha plan ve program yapıldı. Her defasında toplum olarak panik olursak ve telaşa kapılırsak geriye düşme olasılığımız var" diye konuştu.
'İKİ GÜNLÜK YASAĞIN YARARI OLSA BİLE SINIRLI KALACAK'
Türk Tabipleri Birliği salgın sürecinde zorunlu üretim dışında kalan tüm sektörlerde üretimin durması çağrısı yaptı. Bu dönemde iki günlük yasağın yararlı mı yoksa yararsız mı olduğuna odaklanılması gerektiğini belirten Cavit Yavuz Işık şunları kaydetti:
"İki günlük yasağın yararı şu açıdan olabilir. Bu dönemde bulaştıran, taşıyan insanlar iki gün içerisinde sokağa çıkmamış olacak. Ancak sonuçta bu hastalığın bulaştırıcılığına baktığımızda iki günde elde ettiğimiz yararı pazartesi gününden itibaren tekrar eskisine döndürme gibi bir noktaya gelmiş oluyoruz. Bu yapılacaksa daha etkin sürelerde ve daha uygun şekillerde uygulanmalı. Belki böyle olursa toplum da daha az yorulabilir. Bu arada sosyal ve ekonomik önlemleri almak kaydıyla bunu yapmak lazım. İki günlük yasağın yararı olsa bile sınırlı kalacağını düşünüyorum."
'SOKAĞA ÇIKTIKÇA VİRÜS DOLAŞIMINA DEVAM EDİYOR’
Salgın sürecinde uzmanlar alınan tedbir kararlarına uyulması ve sosyal mesafeye uygun hareket edilmesi çağrısını her gün tekrarlıyor. "Önlemlerin katlanarak arttığı süreçte toplumun salgına dair duyarlılığı azalıyor mu" sorumuza Işık şu şekilde yanıt verdi:
"Zaman geçtikçe toplum zihnen yorulmaya başladı. Bu sürecin ilerlemesiyle ilgili beklemek zor çünkü uzun süreler alıyor. Özellikle hiç sokağa çıkamayanlar daha da zor duruma düşüyorlar. Bu anlamda ciddi bir psikososyal destek de gerekiyor. Giderek de bu havanın oluşmaya başladığını, toplumda giderek yorgunluk gelişmeye başladığını gözlemliyoruz. Ama bir süre daha yolumuz var ve sabırlı olmalıyız. Biraz daha sakin olmaya çalışmalıyız. Toplumda şöyle bir algı varsa çok doğru değil. 'Ya çıkıyoruz ama bir şey olmuyor'. Biz sokağa çıktıkça virüs dolaşımına devam ediyor, bulaşma bir şekilde sürüyor. Ortalık sakinleşti sona yaklaşıyor gibi düşünmememiz lazım çünkü daha yolumuz var."
'ÜÇ AYLIK SÜRE SALGINI KONTROL ALTINA ALMADA ETKİLİ'
Salgının ilk görüldüğü günden itibaren açıklama yapan uzmanlar çeşitli zaman aralıkları vererek bu dönemlerin kritik olduğunu vurguladı. Hastalıkla mücadele sürecini üç ana bölüme ayırmak gerektiğini ve bunların da kısa, orta ve uzun vadeli mücadele süreci olarak adlandırılabileceğini belirten Işık sözlerini şöyle sürdürdü:
"Elimizde henüz bir aşı yok. Yararı olan ilaçlar var ama bu virüse özel bir tedavi çıkmış değil. Özellikle aşının bulunması, bizim risk gruplarını aşılamamızı ve onları korumamızı kolaylaştıracak. Şimdi bunlar da olmayınca toplumsal hareketin kısıtlanması, mesafeye dikkat edilmesi daha da önem kazanıyor. Aşıya ve tedaviye bel bağlayamadığımız için korunma önlemlerini daha etkin almamız gerekiyor. Kısa vadede de baktığımızda diğer ülke örnekleri de üç aylık bir sürenin salgını kontrol altına almada etkili olduğunu gösteriyor. Üç ay gibi bir süreyi düşünürsek daha önümüzde bir süre daha var sonucu çıkıyor. Sonrasını da öngöremiyoruz. Yaz mevsiminin gelmesi, sonbahar mevsimiyle yeni bir dalga oluşması meselesi bunlar daha orta ve uzun vadede düşüneceğimiz şeyler. Şunu da unutmayalım, bugün aldığımız önlemlerin ileri ki aylarda da yararını göreceğiz."