Korona yönetiminde kadın lider farkı
Korona virüsüne karşı mücadele birçok ülkede siyasi tartışmalara yol açarken, salgına karşı başarı sağlayan ülkelerin büyük kısmını kadınların yönetmesi dikkat çekti. Almanya, Finlandiya ve Yeni Zelanda'da kadın başbakanlar cesur ve erken önlemlerle salgını dizginledi.
DUVAR - Korona virüsü salgını nedeniyle birçok ülkede iktidarlara karşı görülmemiş bir tepki yükseliyor. ABD Başkanı Donald Trump, Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro ve kendisi de virüsü kapan İngiltere Başbakanı Boris Johnson, halk sağlığından çok ekonomiyi önemseyen tavırlarıyla salgını kendileri için iktidar krizine dönüştürmüş durumda. Macaristan Başbakanı Victor Orban salgını demokrasinin altını oymak için kullanmakla, Çin Devlet Başkanı Şi Jinping gerçekleri örtbas etmekle, Japonya Başbakanı Şinzo Abe lüks evinden karantina fotoğrafları paylaşarak halkla alay etmekle suçlanıyor.
Salgına karşı aldıkları riskli ama cesur önlemlerle başarı kaydeden liderlerin büyük çoğunluğunun kadın olmasıysa dikkat çekiyor. Dünyada şu an, 152 seçilmiş devlet başkanı veya başbakan arasından sadece 10'u kadın. Bununla birlikte, kadın liderler tarafından yönetilen Tayvan, Almanya, Yeni Zelanda, Finlandiya, İzlanda ve Norveç'te uygulanan önlemler ölüm oranlarının diğer ülkelere kıyasla çok düşük seyretmesini sağladı.
Coğrafi açıdan birbirinden uzak, kültürel açıdan da epey farklı olan, en ortak noktaları kadın liderlerce yönetilmek gibi görünen bu ülkelerin tamamında, yaygın bir test politikası, kaliteli tedaviye kolay erişim, dikkatli bir temas takibi ve sosyal mesafeye katı kısıtlamalar gibi bilimsel müdahalelerle, salgın büyük ölçüde kontrol altına alındı.
Peki hangi kadın lider, hangi önlemleri hangi aşamada devreye soktu?
TAYVAN'DA TSAI ING-WEN UÇUŞLARI ARALIKTA KISITLADI
Çin'in güneydoğu kıyısında bulunan ve Pekin yönetimiyle siyasi gerilime rağmen anakarada yaşanan her şeyin doğrudan etkilediği ada ülkesi Tayvan'da, Tsai Ing-wen'in erken önlemleri büyük bir başarı getirdi. Vaka sayısının 393 olduğu, sadece altı kişinin öldüğü Tayvan, şu an Avrupa Birliği'ne en çok maske ihraç eden ülke konumunda.
Tsai Ing-wen'in attığı adımlardan ilki, geçtiğimiz aralık ayında Çin'de gizemli bir yeni virüsün ortaya çıktığını duyar duymaz, Wuhan'dan gelen tüm uçaklardaki yolcuların incelenmesi talimatını vermek oldu. Ardından Tayvan'da, bir salgın komuta merkezi kuruldu; maske gibi malzemelerin üretimi derhal hızlandırıldı. Bu sırada, Çin, Hong Kong ve Macau'dan gelen tüm uçaklara kısıtlama getirildi. Çin'in bağımsızlığını tanımadığı Tayvan'ın, salgının merkez üssüne böylesine yakın olmasına rağmen bu erken önlemlerle salgını kontrol altına aldı.
ANGELA MERKEL: SALGINDA OY ORANI YÜKSELDİ
Kuantum kimyası üzerine doktora tezi yazmış Angela Merkel'in yönetimindeki Almanya, en çok vakaya sahip görünen ama en düşük ölüm oranlarından birine sahne olan ülkelerden biri. 83 milyonluk nüfusu olan Almanya'da, 132 binin üzerinde vaka var. Her bir milyon kişide görülen ölüm oranıysa, vaka sayısının çok daha az olduğu Avrupa ülkelerindekinden bile düşük.
Uzmanlar bu durumu, Almanya hükümetinin haftada 350 bin test yaparak asemptomatik vakaları da yakalayıp izole etme becerisine bağlıyor. Bu sayede izolasyon da, tedavi de erken başlıyor. Avrupa'daki en büyük ölçekli test programını yürüten Almanya, aynı zamanda AB'nin en fazla yoğun bakım yatağına sahip olan ülkesi. Öyle ki, komşusu Fransa'dan bazı kritik hastalar helikopterle Almanya'ya taşındı...
Hal böyleyken, Merkel, salgın sırasında halktan destek oranı yükselen ender liderlerden biri oldu. Heidelberg'deki Üniversite Hastanesi'nin viroloji bölüm başkanı Hans-Georg Kräusslich, ülkenin salgınla mücadelesini şu sözlerle anlatıyordu: "Belki de Almanya'daki en büyük gücümüz, hükümetin en üst seviyesindeki rasyonel karar alma süreci ile halkın hükümete duyduğu güvenin bileşiminden geliyor."
JACINDA ARDERN: TURİZM ÜLKESİNİ TURİSTLERE KAPATTI
Salgınla mücadelede başarısıyla öne çıkan kadın liderlerden bir diğeri, Yeni Zelanda'nın İşçi Partili Başbakanı Jacinda Ardern oldu. 5 milyon nüfuslu bir ada ülkesi olan Yeni Zelanda'nın ekonomisi büyük ölçüde turizme dayalı. Ardern buna rağmen cesurca bir karar alarak ülkenin sınırlarını yabancı ziyaretçilere 19 Mart gibi erken bir tarihte kapattı.
23 Mart'ta, zaruri iş kollarında çalışmayanların da dahil edildiği bir aylık sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Sadece market alışverişi ve egzersiz için dışarı çıkılmasına izin verileceği açıklandı. Bu karara, 7.3 milyar dolarlık devasa bir ekonomik yardım paketi eşlik etti.
Ardern, "İnsan sağlığına karşı bir asrı aşkın süredir gördüğümüz bu en büyük tehdidin karşısında, Kiwiler sessizce ve kolektif olarak ülke çapında bir savunma duvarı oluşturdu" diyordu.
Gelinen noktada, son derece yaygın bir test programı uygulayan ve sokağa çıkma yasağının en az iki hafta daha devam edeceği Yeni Zelanda'da şu ana dek 1386 vaka görüldü, ölü sayısı şu an için dokuzla sınırlı kaldı.
EN GENÇ BAŞBAKAN'IN DESTEK ORANI YÜZDE 85'E ÇIKTI
Korona virüsüyle mücadelenin en etkin yürütüldüğü yerlerden biri de, beş ülkenin dördünün kadınlar tarafından yönetildiği Kuzey Avrupa. Bu süreçte en öne çıkan lider ise dünyanın en genç başbakanı unvanını taşıyan Sanna Marin oldu. 34 yaşındaki Finlandiya Başbakanı, 28 Mart'ta ilan ettiği tedbirlerle salgınının yayılma hızını yavaşlattı.
5.5 milyon nüfuslu Finlandiya'da şu an vaka sayısı 3 bin 161. Ölü sayısı ise 64.
Marin, başkent Helsinki çevresindeki kısıtlamaları bu hafta yumuşatmayı planlarken, CNN'in haberine göre salgında aldığı tedbirler sonucunda halk arasındaki destek oranı yüzde 85'e yükseldi.
İZLANDA ASEMPTOMATİK VAKALARI DA YAKALADI
Katrín Jakobsdóttir'in yönetimindeki 360 bin nüfuslu küçük ada ülkesi İzlanda da, etkin önlemleriyle dikkat çekti. Ülkede rastgele yapılan yaygın testlerde, vakaların yaklaşık yarısının asemptomatik olduğu ortaya çıktı. Bu bulgu, nüfusu daha fazla olan diğer ülkelerin korona virüsüyle mücadelesine katkı sağladı. İzlanda'da aynı zamanda, temas takibi çok detaylı bir şekilde yapıldı ve şüpheli vakalar etkin bir biçimde karantinaya alındı. Ülkede şu ana dek 1720 vakaya ve sekiz ölüme rastlandı.
Öte yandan, Karayiplerdeki 41 bin nüfuslu Sint Maarten adasının kadın başbakanı Silveria Jacobs da, aksi yönde bir tavır nedeniyle manşetlere çıktı. Jacobs'ın vatandaşlara "İki hafta hareket etmeyin" deyip "Evde sevdiğiniz türden ekmeğiniz yoksa kraker yiyin. Ekmeğiniz yoksa mısır gevreği yiyin, buğday yiyin" dediği video dünya çapında tepkiler eşliğinde viral oldu. (DIŞ HABERLER)