Köşe yazılarında Gelecek Partisi: 'Erdoğan düşünsün' mü, 'küskünler partisi' mi?
Ahmet Davutoğlu liderliğinde kurulan Gelecek Partisi köşe yazarlarının da gündemi oldu. Farklı gerekçelerle partinin etkili olabileceği değerlendirmesi yapanlar da AK Parti'ye başarılı olamayacağını söyleyen de var. İşte köşe yazılarında Gelecek Partisi...
MUSTAFA KARAALİOĞLU / KARAR: DAVUTOĞLU'NUN YOLU
“Ortak akıl, liyakat, hukuk, şeffaflık, kamuda hesap verebilirlik, çoğulculuk, hukuk, ehliyet, bilim, farklılıklara saygı” gibi temel kavramların buna inanan bir liderin partisinde hayat bulması önemlidir. Ana dilde eğitime destek ve genel olarak da eğitimde tek tip anlayışa itirazın altını da çiziyorum. Bununla birlikte Gelecek Partisi’nin yeni anayasa ve güçlü parlamenter sistem önerisi, siyasetin yeni dönemde tartışması gereken başlıklardır. Davutoğlu’nun manifestosunda olduğu gibi, dünkü konuşmasında da itiraz edilecek cümle bulmak zordur. Makul ve mantıklı olan, aklın yolu sayılan fikirler partisinin felsefesine yerleşmiş görünüyor. Bu yönüyle Davutoğlu, çok uzun süredir iktidar lehine sabit hale gelen söylem tekelinin kırılması adını en önemli eşiği aşmış bulunuyor. Ve herhalde bütün konuşmasında herkesin katılacağı en önemli husus da ülkeyi kemiren ve değersizleştiren popülizmin artık bitmesi talebi ve vaadidir. Sadece bu dertten kurtulmak bile ülkenin önündeki birçok sorunun bir kalemde çözülmesi anlamına gelecek.
Toplum; her parti gibi, her fikir gibi ve siyasette atılan her adım gibi Gelecek Partisi’nin de önce anketlerde tartıya çıkmasını ardından da olaylar karşısında alacağı tavrı; yani tutarlılığını ve kapasitesini izleyecektir.
Ahmet Davutoğlu ve arkadaşları kolay değil ama yürünmesi gerekli bir yola çıktılar. Yolları açık olsun.
ORHAN UĞUROĞLU / YENİ ÇAĞ: ERDOĞAN KARA KARA DÜŞÜNSÜN
Konuşmasını, "Gelecek Türkiye'nindir" diye bitiren Davutoğlu'nun, Suriye politikasına değinmemesi de dikkat çekti.
Tanıtımdan sonra çok kişiden şu soru geldi: "Orhan Bey ne düşünüyorsunuz?"
Dedim ki;
- Şimdi, Recep Tayyip Erdoğan düşünsün hem de "Partim neden bölündü" diye kara kara düşünsün.
YILDIRAY OĞUR / KARAR: DAVUTOĞLU'NUN KONUŞMASINDA EN ÇOK ALKIŞ ALAN YER
Davutoğlu salondan en çok alkışı, ehliyet ve liyakat vurguları yaptığında, tahkir edici siyaset dilini eleştirdiğinde, imar rantlarından, şeffaflıktan bahsettiğinde, siyasete ailenin karıştırılmamasıyla ilgili cümleler kurduğunda aldı.
Zaten Gelecek Partisi’ni kurulmasına neden olan iktidarın temel problemli alanları bunlar.
Ama daha şaşırtıcı olan Davutoğlu’nun din ve siyaset meselesiyle ilgili söylediği cümlelerin de salondan aldığı büyük alkıştı. Neredeyse konuşmanın şu bölümündeki bütün cümleler salonda hararetle alkışlandı:
“Kısıtlayıcı laiklik anlayışı da, dine siyasal düzen içinde işlevsel bir rol tanımlama çabası da, tek bir dini akımın siyasal düzeni antidemokratik yöntemlerle ele geçirerek din-siyaset ilişkisini belirleme iddiası da, küreselleşmeyle derinleşen varoluşsal sorunlar karşısında geçerliliğini yitirmiştir.
Siyaset alanında herkes kendi imtihanını vermeli ama dini değerleri bu imtihan sathına sokmamalıdır.
Hak ve makam talepleri ibadet üzerinden değil adalet, ehliyet ve liyakat temellerine dayalı hukuk ve teamül üzerinden geçekleşir.
Devlet, bütün dini/mezhebi/felsefi anlayışlara ve topluluklara aynı mesafede olmalı ve eşit yaklaşım göstermelidir.
Bu çerçevede temel ilkemiz özgürlükçü laiklik ve çoğulcu din anlayışıdır.
Hangi görüş ve ideolojiye mensubiyet söz konusu olursa olsun, siyasetin dini semboller ve hassasiyetler üzerinden güç devşirmesinin önüne geçecek bir kurallar ve teamüller manzumesi oluşturulacaktır.
Dini ya da seküler hiçbir yapının devlet içinde ayrıcalıklı bir konum elde etmesine müsaade edilmeyecektir.
Toplumun manevi olgunluğu için çaba göstermesi gereken dini/mezhebi referanslı yapıların, devletin rasyonel bürokratik mekanizmalarla işleyen yapısına müdahale ederek paralel yapılanmalara yönelmesi engellenecektir.”
Konuşmanın bu cümlelerinin salondan aldığı büyük alkış şaşırtıcıydı çünkü, bütün yorumcular Davutoğlu’nun daha muhafazakar, İslamcı tabandan oy alacak bir parti kurduğunda birleşmişti.
Nitekim kurucular kurulunda ve parti kuruluş toplantısında muhafazakarlar çoğunluktaydı.
Ama Davutoğlu’nun din ve siyaset arasındaki çarpık ilişkilere, iktidarın dinin sahibi gibi davranmasına, dinin siyaset tarafından kullanılmasına, dini cemaatler ve tarikatların devlet kadrolarını aralarında bölüşmesine karşı söylediği sözler anlaşılan muhafazakarların da Türkiye’de yeni bir partiden duymayı en çok istedikleri sözler haline gelmiş durumda.
İşte tam bu nokta bundan sonraki siyaset açısından önemli bir kırılma noktası.
DENİZ ZEYREK / SÖZCÜ: SAĞ, SOLUN HASTALIĞINA MI YAKALANDI?
“Davutoğlu'nun konuşmasını nasıl özetlersin” diye sorarsanız, “Geçmişe takılmadan, yeni şeyler söyleyerek, ayıran değil birleştiren politikaları savunan, insan onurunu koruyup yüceltmek isteyen, gelenekçi ama aynı zamanda özgürlükçü bir söylemdi” diyebilirim.
Özellikle “söylemdi” diyorum, çünkü siyasal İslamcıların söylem ve eylemlerinin uyumlu olmadığını son 17 yılda yaşayarak gördük. 2001'de benzer söylemleri kullanan Tayyip Erdoğan'ın bugün uzun süre birlikte yol yürüdüğü siyasetçiler tarafından dahi acımasızca eleştirilmesi bunun en önemli kanıtı olsa gerek.
Davutoğlu ancak söylemini eyleme geçirerek başarılı olabilir. Gelecek Partisi'nin geleceği ile ilgili ikinci önemli unsur ise AK Parti'nin ne yapacağı olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisi, tabandaki kopuşlara neden olan politikaları sürdürürse, durum Davutoğlu'nun avantajına dönüşecektir. Bakalım siyasette önümüze daha neler gelecek?
MEHMET METİNER / STAR: BAY RETORİK VE KÜSKÜNLER PARTİSİ
Küskünler Partisi kurarak intikam alabilirsiniz. Ama asla ilkesel ve ahlaki temelde bir gelecek inşa edemezsiniz. Bir makam uğruna değmez. “Benim kıymetimi bilmezseniz size gösteririm!” anlayışında olanlar gerçekte kıymetsiz olduklarını göstermiş olurlar. İntikam duygusuna ideoloji giydirmeye gerek yok. O süslü püslü lafların hiçbiri değer arz etmiyor.
Sizin ağzınızdan çıktığı için var olan değerini de yitiriyor.
***
“Bay Retorik”i dinliyorum. Bilmeyen de uzaydan gelmiş sanır. Kötü olan her şeyi başkasına yüklüyor. İyi olan her şeyi kendisinin yapabileceğini söylüyor. Sanki kendisinin bir geçmişi yokmuş gibi... Retoriğin şehvetine kapılmış gidiyor. Elinde intikam kılıcı doğrayıp duruyor. Cak-cek edebiyatına salonda oturanlar da alkış tutuyor. Tam bir tiyatro... Gelenek diyor. Gelecek diyor. Özgür bir Türkiye diyor. Peki kendisi bu süreçlerde neredeydi? Bu Türkiye çok kötü idare ediliyor idiyse mertçe çıkıp niye itiraz etmediniz vaktinde?
İHSAN ÇARALAN / EVRENSEL: TÜRKİYE'NİN DEĞİL AKP'NİN GELECEĞİ OLABİLECEK BİR PARTİ
Davutoğlu’nun Erdoğan ve hükümetlerin izlediği ekonomi politikalar konusunda esasa ilişkin bir itirazını duymuş değiliz. Çünkü Erdoğan ve Davutoğlu, sermaye içinde aynı kliklerin çıkarının sözcülüğünü yapmaktadır. Davutoğlu’nun “klik içinde kliğe” kadar daraltılabilecek, hükümetin artık besleyemediği, AKP’yi kuruluşundan beri destekleyen sermaye kesimlerinin sözcülüğünü yapmaya yöneldiği de gözlenmektedir.
O zaman burada Davutoğlu neden parti kuruyor sorusu gündeme gelmektedir.
Bu sorunun yanıtı, Davutoğlu’nun başbakanlıktan indirilme “darbesi”ne kadar gitmektedir. Çünkü Davutoğlu, Erdoğan Cumhurbaşkanı olunca artık AKP’nin kendi partisi olacağını düşünmüş, 1 Kasım “seçim zaferi”ni de arkasına alarak, AKP’yi “Davutoğlu partisi” olarak biçimlendirecek adımlar atmaya yönelmiştir. Yani sorun AKP’nin kimin partisi olacağı sorunudur.
Erdoğan bunu kendi geleceğine tehdit olarak görerek, Davutoğlu’nu bir darbe ile tasfiye etmiştir.
Bu yüzden de Davutoğlu ile Erdoğan arasındaki sorun bir “memleket sorunu” değil AKP’ye kimin sahip olacağı sorunu olarak ortaya çıkmıştır.
Bu yüzden Gelecek Partisi, ancak AKP’nin geleceğinin partisi olabilecektir; Türkiye’nin değil!
Çünkü Türkiye kendi yoluna başka bir kulvardan, laik ve demokratik Türkiye kulvarından ilerleyecektir.
Gelecek Partisinin ambleminin “çınar yaprağı” olarak seçilmesinde küçük bir yanlışlık yapıldığını da burada söylemek gerek. Davutoğlu’nun Gelecek Partisi'ne gereken asıl sembol “incir yaprağı”dır. Çünkü “çınar yaprağı”, küçük bir rüzgar estiğinde bile arkasındaki AKP’yi saklayamayacak kadar büyük oyuklara sahiptir!
AHMET HAKAN / HÜRRİYET: DAVUTOĞLU’NUN İSMAİL’İN KULAĞINI ÇEKMESİ ŞART
Ahmet Davutoğlu’nun yanında gördüğünüz bu genç arkadaşın adı İsmail Günaçar. Davutoğlu’nun yeni kurduğu partinin kurucular kurulu listesinde yer alan Günaçar’ın özellikleri şunlar: 22 yaşında... Amerika’da okudu... Sınıfları ikişer ikişer geçti. Lisans yetmedi, yüksek lisans falan da yaptı.
*
Videosunu gördüm. İsmail Günaçar’a soruluyor: “Ahmet Davutoğlu ile Recep Tayyip Erdoğan arasındaki fark nedir?”
*
Günaçar’ın bu soruya verdiği cevap şu: “En azından Davutoğlu’nun diploması var”.
*
Ahmet Davutoğlu’nun partisinin kurucular kuruluna aldığı bu genç arkadaşı derhal bir köşeye çekmesi ve kulağını hafifçe bükerek şöyle demesi şarttır:
*
“Bak İsmail... Tayyip Erdoğan, beni danışmanı yaptı. Yetmedi, Dışişleri Bakanı yaptı. Yetmedi, parti genel başkanı yaptı. Yetmedi, Başbakan yaptı... Tayyip Erdoğan beni bu makamlara getirirken... Onun diplomasıyla ilgili aklıma takılan en küçük bir soru işareti bile yoktu. Şimdi ayrı parti kurarken bu konuyu bu şekilde gündeme getirmek terbiyesizliktir, ayıptır. Amerika’da iyi bir eğitim alman güzel ama senin galiba biraz da terbiye eğitimi alman gerekiyor”.