Bir pamuk ipliğine bağlı hayat. Ya tutunuyor birbirine ya da kopup gidiyor. Ama biz urganlara sarılı yaşadığımızdan eminiz. Yarın yok gibi değil de bir çınar edasıyla yaşıyoruz. İçten içe herkes aksine inansa da yapacak bir şey kalmıyor. Belki de hayatın kendi yoğunluğu dolduruyor bu umut yelkenini. Yarın olmazsa neden çalışıyoruz duygusu kalmasın diye, her birey kendi kazığını çakıyor dünyaya. Sporcular da öyle aslında.
Ama ne oluyor. Bir kaza geliveriyor. Dünyanın en başarılı sporcusu da olsanız, en dikiş tutturamayan ferdi de olsanız değişmiyor bu. Onlardan biri de Lukas Müller mesela.
Türkiye’deki kayakla atama camiası iyi tanır Müller’i. Zaten onlar sayesinde benim de aklıma geldi. Müller, henüz 24 yaşındayken Avusturya Kulm’de bir antrenman atlayışı için rampanın başına geçmişti. Hava çok rüzgarlıydı. Sıkıntının büyüğü ise rüzgarın sürekli yön değiştiriyor olmasıydı. Ve Müller bu şartlarda rampadan ayrıldı. Çıkar çıkmaz da kontrolünü kaybetti. Düştüğü yerden sürüklendiği mesafe ne kadardı bilmiyorum ama o süreden çok daha fazlasını nefesimi tutarak izlediğim. Her izlediğimde de aynı his hasıl oluyor zaten.
Müller bir anda ayaklarından kayaklarını çıkarmak zorunda kaldı. Çünkü artık o bir omurilik felçlisiydi. İşte herkesin başına gelebilecek bir olay bu. Sanmayın ki kayakla atama çok tehlikeli bir spor ve bu yüzden daha sık böyle kazalar yaşanabiliyor. Hayır. Bir futbol maçında, bazen araba kullanırken hatta ve hatta yolda yürürken bile başınıza gelebilecek bir kaza sizi tekerlekli sandalyeye mahkum edebilir.
İşte o andan sonra asıl hayat başlıyor. Yapabildiklerini yapamamak, kendi durumunu kabul etmek, bununla yaşamayı öğrenmek, insanların sana bununla yaşama hakkı vermesi. İşte zorlukların bir kısmı böyle. Bazıları çok hızlı atlatıyor bu süreci bazıları ise zorlanıyor doğal olarak. Kimi ise atlatamıyor yaşadıkları.
Lukas Müller, hızlı atlatanlardan. Bir sporcu olmasının psikolojik avantajlarını kullanmış belli ki. Tekerlekli sandalye ile yaşamını yeniden kurdu. Şimdi ise başka bir şey için uğraşıyor. Başkalarının da her an omurilik felci olabileceğini bilmesi, omurilik felcinin çözümü için bir ışık olduğunu göstermek için.
Bu sebeple de bugün dünyanın 12 ülkesinde aynı saatte başlayacak Wings for Life Dünya Koşusu’nda yer alacak Müller. Koşamayanlar için koşuyoruz sloganıyla dünyanın 6 kıtasında yapılan koşu Türkiye’ye de 6 yıldır uğruyor. Daha doğrusu burada da yapılıyor. 4 senedir evi İzmir.
Bugün de İzmir’de yağmur ihtimaline (bu yazı yazıldığında daha koşu başlamamıştı) karşın büyük bir kalabalık yerini alacak. 9 binin üzerinde bir kayıt yapıldı bu koşuya.
Herkes aynı anda başlayacak ama bitiş çizgisi insanın kendisi olacak yine Wings for Life Dünya Koşusu’nda. Çünkü amaç kazanmak değil. Amaç milyonlarca omurilik felçlisi için yapılan araştırmalara fon sağlamak.
Maalesef omurilik felci öyle bir durum ki ya Müller gibi yaşayacaksınız ya da ben ve benim gibiler gibi yakından tanık olacaksınız. Aksi halde yokmuş gibi yaşıyoruz. Halbuki omurilik felçlileri her yerde. Hepimiz de omurilik felçlisi olmaya adayız. Depremle yaşamaya alışmak gibi aslında omurilik felçlisi olma ihtimaliyle yaşamak. Sürekli aklınızın bir köşesinde olmasa da ne yapıldığını bilmek iyi gelir. Wings for Life Vakfı ve en önemli organizasyonu olan bu koşu ile ciddi bir fon sağlanıyor araştırmalara.
Daviz Mzee isimli bir İsviçreli’nin desteksiz ilk adımlarını atması da tünelin sonunda bir ışık olduğunu gösteriyor. İşte o ışığın daha da belirginleşmesi için İzmir’de binler, dünyada milyonlar koşacak. Kim bilir belki de Müller ve niceleri yeniden yağa bu sayede kalkacak.