İnternet ya gündelik hayattaki özgürlük alanlarımızı genişleten, bilgiye ulaşma, bilgi üretme ve bilgiyi paylaşma konusunda tüm insanları eşit kılan bir alan olacak, ya da gündelik hayatımız üzerinde güç elde etmeyi hırsla arzulayanların sonsuz bir kar alanı, mutlak bir güvenlik alanına dönüşecek…
Bunların her ikisinin farklı varyasyonlarına dair sayılamayacak denli çok olasılıkla hayatımıza giren internet, bugün bir dizi dinamik üzerinden giderek ikincisine yaklaşıyor. Bu dinamikleri önceki yazılarda parça parça ele almayı denedim. Bir kez daha, ama bu kez bir araya getirerek görünür hale getirmekte yarar var.
ŞİRKETLERİN KAR HIRSI
Bir yanda şirketlerin sonsuz kar hırsı ile şekillenen bir internet var. Arkasındaki güçlü sermaye desteği ile insanlığın ürettiği ve biriktirdiği tüm bilgiyi bu hırsa ortak eden şirketler, interneti reklamlar için izleyici üretilen, meta üretiminin bütün risklerini ortadan kaldırmak için tüketim bilgilerini toplayan, yani sonsuz bir kar alanı ve sermaye için mutlak bir güvenlik alanı olarak örgütlüyorlar. 1950’lerin başında Dallas Smythe’in “izleyici metası” yani özellikle televizyon piyasasında asıl üretilip, TV programları aracılığı ile paketlenip, reklamlar aracılığı ile şirketlere satılan metanın izleyicinin kendisi olduğu tezinin, zaman içerisinde hem metanın, hem de emeğin tüm mekanik yorumlarının eleştirilerine rağmen bugün yeniden ele alınması ve internette neler oluyor sorusunu yanıtlayabilmenin başlangıç noktasına dönüşmesi bundandır.
GÖZETİM VE DENETİM
Bir yanda ise benzer bir bilgi toplama ve yayma işini, daha fazla otorite ve daha fazla denetim için internet üzerinden kurgulayan ulus-devletler var. Nitekim ilk iletişim ağı olarak kabul edilebilecek Chappe'nin optik telgraf sisteminin 1793’te kurulması Fransa’nın ulus-devlet olma sürecinin önemli bir aracına dönüşmüşse, internet gibi devasa bir iletişim ağının küreselleşmeyi güçlendirerek ulus-devletin sonunu getirme olasılığı yanında, ulus-devleti güçlendirme olasılığını da taşıdığı açık görünüyor.
İnternetin tüm dünyaya demokrasi getirebileceği beklentisi giderek, sansür, düşünce ve ifade özgürlüğü ihlallerinin ulus-devletler düzeyindeki artışı, Hitler dönemini aratmayan propaganda etkinlikleri, ulus devletlerin uyguladığı ulusal politikalar ve hatta interneti ulusallaştırma, uluslararası bilgi akışına engeller getirme konusunda attıkları adımlarla zayıflıyor. Bu sürecin en büyük sürprizlerinden birisi ise, ABD ve İngiltere gibi düşünce ve ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü değerleri üzerinden çevrimiçi özgürlükleri destekleyen ülkelerin, açık bir internet için öncü rollerinden vazgeçmeye başlamış olması ve devlet çıkarları ile şirket çıkarlarının giderek örtüşmeye başlaması.
ÇIKARLARIN BÜTÜNLEŞMESİ
Bu eğilimler, internet üzerinde devlet ve şirket çıkarlarını kısa vadede tehdit ediyormuş gibi görünen siber-saldırılar düzenleyen grupların varlığı, siber savaş ve karanlık internet mitlerinin yaygınlaşması ile giderek güçleniyor. İnternet üzerinde şirketler ile devletler arasında, hükümetler arasında siber ataklar, siber savaş, karanlık internet gibi gerekçelerle giderek güçlenen ve tüm muhalif sesleri susturma potansiyeline sahip bir dikey bütünleşme yavaş yavaş oluşuyor. Bu durum farklı ülkelerin hükümet yetkilileri ile küresel internet şirketlerinin yöneticilerinin sıkça yaptığı toplantılardan da görülebiliyor.
Özetle, ulusalcılık internet üzerinde de hızla yükseliyor, internetyaşanıyor özgürlüklerine meydan okuyor ve küresel iletişim ağının ulus-devletler düzeyinde parçalanması tehditi bir olasılık olarak giderek artıyor. Yapay Zeka ve Şeylerin İnternet'i gibi teknolojiler tüm insanlar hakkında muazzam miktarda bilginin üretilmesini ve toplanmasını ve bu bilginin kişisel düzeyde analizini mümkün kılıyor ve bu da hem ulus düzeyinde hem de küresel bir "gözetim toplumu" ortaya çıkma potansiyelini yükseltiyor.
YENİ EŞİTSİZLİKLER
Belki gelinen noktada, geçmiş yıllarda internet ele alınırken önemli bir sorun olarak gösterilen dijital bölünme, yani internete erişenler ve erişemeyenler düzeyindeki eşitsizlik giderek ortadan kalkıyor olması iyi haber olarak değerlendirilebilir. Ancak bu iyi haber, ortaya çıkma olasılığı olan başka tür eşitsizliklerle umut verici olmaktan uzaklaşıyor. İnternet üzerinde gelişen yeni uygulamalar ve teknolojiler bir yanda işlerin robotlaşması, üretim mekanlarının farklılaşması gibi olasılıkları gündeme getirirken, bu durumun yaratabileceği refahın hem uluslararası düzeyde, hem de toplumsal düzeyde eşit dağıtılmayacak olması, dijital bölünmenin internete erişebilenler-erişemeyeneler düzeyinin ötesinde giderek derinleşmesinin ve vahimleşmesinin olasılıklarını taşıyor. İnternet ve üzerindeki uygulamaları yaratan, küresel düzeyde kontrol eden high-tech şirketlerdeki erkek egemenliğ, hatta içselleştirilmiş mizojeni ise distopik bir geleceğin ipuçlarını veriyor.
Propaganda, eşitsizlik, gözetim, denetim, sansür, sömürü, faşizm… Bunların hepsi birbirine bağlı. Yani kötü adamların hepsi birbirini tanıyor. İnterneti eşit ve özgür bir alan haline getirmek için yani internetin geleceği için vereceğimiz küçük ya da büyük her mücadele, tam da bu nedenle insan toplumlarının iyileşmesi, hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi ve demokrasi için verilen bir mücadele haline geliyor…