Doğuşunun üzerinden yirmi yılı aşkın süre geçmişken sosyal medyanın çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerine dair farkındalığın gün geçtikçe artması sevindirici. Bunda sorumluluk sahibi yurttaşların ve hak odaklı medya kuruluşlarının da payı büyük.
Şunu peşinen kabul edelim: Teknolojinin tüm yararlarına rağmen, çocukların üstün yararını korumak adına düzenleyici çerçevesi oldukça gevşek.
Hatta “bırakınız yapsınlar” düzeyinde bile olduğu, yapay zekayla üretilen içeriklerin çocuklar üzerinde doğurduğu yeni risklerin ise “fark edilene” ve/veya “üstüne gidilene” kadar önemsenmediği söylenebilir.
Ancak özgürlük ile güvenlik arasında çocukların iyi olma halini önceleyen bir denge kurulması da şart.
UNICEF’in geçtiğimiz ay yayımladığı “2024 yılında Çocuklara Yönelik Olasılıklar: Parçalanmış bir Dünyada İşbirliği” başlıklı UNICEF raporunda, bu sene çocukları etkileyecek sekiz trend belirlendi ve içlerinden biri de şuydu: “denetimsiz bırakılan teknolojilerin potansiyel etkileri, çocukların iyi olma haline dair korku ve endişe doğuruyor; ancak proaktif politikalar ve küresel düzeyde dijital işbirliği, çocukları sorumluluk sahibi bir düzenlemenin merkezine yerleştirebilir.”
Instagram ve Facebook’un çatı kuruluşu olan Meta’nın Ocak ayı ortasında kamuoyuyla paylaşılan şirket içi belgelerine göre, her gün kendi platformlarında 100 bin kadar çocuk çevrimiçi cinsel istismara uğruyor.
Şubat ayı başında ABD’deki belli başlı sosyal medya yöneticileri, çocukların sosyal medya platformlarında cinsel istismarı konusunda senatörlerin sorularını yanıtladı ve bu platformlardaki tedbir yetersizliğinden dolayı hayatını kaybedenlerin ailelerinden Marc Zuckerberg bizzat özür diledi.
Meta, X, TikTok, Snap ve Discord yöneticilerinin katıldığı oturumda, Senatörler, sosyal medya platformlarının çocukların istismarını önleyecek ve çevrimiçi güvenliğini sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmesine yönelik yasa tasarısının mutlaka geçmesini savundular.
Ancak ABD’de sosyal medya platformlarının bir dokunulmazlık kalkanı halen var: İletişim Uygunluk Yasası’nın 230 numaralı düzenlemesi, sosyal medya şirketlerine hukuki koruma sağlıyor, şirketlerin platformdaki içeriklerden sorumlu olmadığına dair bir hukuki güvence sunuyor.
2020 yılında Apple’da üst düzey bir yöneticinin 12 yaşındaki kızı da Instagram’ın direkt mesajları üzerinden cinsel istismara uğramış ve konunun Apple ile Meta arasında bir “namus kavgası”na dönüşmesine ramak kalmıştı. Hatta Meta’nın iç yazışmalarına göre, bir çalışan, “Apple bizi neredeyse App Store’dan çıkaracak şekilde tehdit ediyor,” demişti. Konu, geçen sene ABD Kongresi’ndeki bir tanıklık sırasında da gündeme geldi; ancak Apple çalışanının bu konunun çözülmesi yönündeki çabaları henüz sonuca ulaşamadı.
Aynı dönemde Meta’da yapılan bir iç yazışmada, bir çalışanın diğerine “çocukların çevrimiçi pazarlanması konusunda spesifik olarak ne yapıyoruz?” şeklindeki sorusuna başka bir çalışanın “sıfır ile neredeyse hiç arasında bir yerdeyiz” yanıtı da dava dosyalarına girmişti.
Bu konudaki farkındalığın en çarpıcı dönemeci ise, 2021 yılında eski bir Facebook çalışanı olan Frances Haugen’in, Instagram’ın çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini ortaya çıkaran araştırmasına denk geliyor. Haugen, şirket içi on binlerce belgeyi gündeme getirmiş ve sosyal medya platformlarının çocuklar açısından ne kadar tekinsiz bir yer olduğunu kanıt temelli ortaya çıkarmıştı.
Geçtiğimiz sene, eski bir Meta çalışanı olan Arturo Bejar da, Kongre önünde yaptığı konuşmada, kendi kızının bu platformda yaşadığı cinsel saldırıdan söz etmişti. Aslen kıdemli mühendis olan, aynı zamanda Instagram ve Facebook’ta danışmanlık yapmış olan Bejar, New Mexico başsavcısı Raul Torrez aracılığıyla Meta’ya 5 Aralık 2023 günü açtığı bir davayla endişelerini gündeme getirmişti.
Bejar’a göre, eğer Meta, daha önce sosyal medya içerikleri yüzünden intihara sürüklenen çocukların yaşadıklarından ders çıkarmış olsaydı, şu anda çocuklar için çok daha güvenilir bir yer haline gelirdi.
Bejar’ın Instagram kullanıcıları üzerinde yaptığı bir araştırmaya göre, bu yıl Ocak ayının sadece ikinci haftasında 13-15 yaş aralığındaki Instagram kullanıcılarının yüzde 8,4’ü, kendilerine zarar veren veya kendilerine zarar verme tehdidinde bulunan kişileri sosyal medya üzerinden izledi.
Bejar, Meta’da danışmanlık yaptığı 2019-2021 yılları arasında ise, Instagram’da 13-15 yaş aralığındaki sekiz çocuktan birinin, cinsel saldırılara maruz kaldıklarını tespit etmişti.
Torrez, Meta’yı, çocukların yetişkinlerin istismarına maruz kalmasını önlememekle ve “çocuk avcılarının pazar yeri”ne dönüşmekle suçluyor. Meta’nın Ocak ayı ortasında açıkladığı son veriler de Torrez’in bu konu üzerine kararlılıkla gitmesi ve şirket içinde paylaşılan birçok belgeye erişimi sayesinde oldu.
Meta ise, çocukların çevrimiçi korunması için 30’un üzerinde araca sahip olduklarını söyleyerek, 16 yaş altı hesapları Instagram’a dahil olur olmaz “özel mod”a aldıklarını belirterek iddiaları reddetti. Ancak iç yazışmalar, özellikle Facebook Messenger üzerinden çocukların zararlı içeriklere maruz kaldığı ve istismarcıların faaliyetlerini buradan koordine ettiklerine dair kanıtlar sunuyor.
Geçtiğimiz Aralık ayında Facebook’un Messenger uygulamasını uçtan uca şifrelemesi de uzmanlar tarafından eleştirilmiş, istismarcıların kurbanı olan çocukların kurtarılmasının bu yüzden gölgeleneceği, hükümetlerin ve yasa koyucuların bu şifreleme uygulaması yüzünden suçluları zamanında tespit edemeyeceği ileri sürülmüştü.
İngiliz Guardian gazetesi ise geçtiğimiz sene Nisan ayında çevrimiçi seks trafiğine dair iki yıllık bir arka plana dayanan araştırma dosyayı yayınlamış, Meta’nın çocukların çevrimiçi ortamda tacirlerin ağına düşmesini engelleyemediği veya bunu raporlayamadığı ortaya çıkmıştı. Bu araştırmacı gazetecilik dosyası, Torrez’in dava dosyasına da ışık tutmuştu.
İdeal şartlar altında Meta’nın platformları üzerinde paylaşılan çocuklara dair cinsel istismar görüntülerini NCMEC, tam adıyla National Center for Missing and Exploited Children, yani Kayıp ve İstismar Edilen Çocuklar Ulusal Merkezi’ne ulaştırması gerekiyor. Federal düzeyde fonlanan NCMEC, Amerika Birleşik Devletleri'nde çocuk istismarı ve çocuk pornografisi gibi konularda faaliyet gösteren, kâr amacı gütmeyen bir kuruluş. Hatta NCMEC’in yönetim kurulunda Meta’nın da bir koltuğu var.
Ocak-Eylül 2022 döneminde sadece Facebook’ta “çocuk çıplaklığı ve fiziki istismar ve “çocukların cinsel sömürüsü” başlığı altında 73 milyonun üzerinde içerik bildirimi yapılırken, Instagram’da aynı dönemde 6,1 milyon içerik tespit edildi. 2022’nin son üç ayında ise Facebook ve Instagram üzerinden kaldırılan 34 milyon kadar çocukların cinsel istismarı içeriğinin yüzde 98’i Meta tarafından tespit edilmişti.
Ancak, Meta’nın tespit ettiklerinin büyük kısmı, çocukların cinsel istismarına dair materyaller – yani çocukların seks ticaretine konu olması değil. Dolayısıyla bu yasal boşluğun da doldurulması şart. Seks tacirlerinin yüzde 65’i çocuk “devşirmek” için en çok Facebook’u kullandıklarını ifade ederken, Instagram da ikinci sırada geliyor.
Bunun için de tıpkı zararlı içerikleri tespit etmek için kullanılan PhotoDNA teknolojisi gibi çocukların seks ticaretine online platformlarda konu olmasını engelleyen daha iyi araçlar geliştirilebilir; şifreli yazışmalar da dahil olmak üzere bazı şüpheli kelimeler –“satılacak” çocuklar için cabra (İspanyolca keçi) kelimesinin kullanıldığı yazışmalar bu konudaki davalara konu olmuştu- ve şüpheli cümleler gelişen teknoloji ve yapay zeka araçları sayesinde tespit edilebilir.
Guardian’ın dosyasına konu olan Maya Jones takma isimli çocuk, henüz 12 yaşındayken Instagram’da tanımadığı ve o sırada 28 yaşında olduğunu söyleyen bir adamdan “çok güzel olduğuna” dair mesajlar alıyor, adam onun güvenini kazanıyor (“grooming” denen aşama) ve kendisine göndereceği her çıplak fotoğraf karşılığında 40 dolar para ödeyeceğini söylüyor. Bu şekilde Maya bir süre sonra çevrimiçi çocuk istismarı ağlarına düşüyor çünkü tanıştığı adam onun fotoğraflarını başka istismarcılara göndererek onun bedeni üzerinden para kazanmaya ve onu “pazarlamaya” başlıyor. Maya’nın fotoğrafları ve videoları Instagram üzerinden dolaşıyor.
Maya, en sonunda toplu tecavüze uğradıktan sonra bir yol kenarında, yarı çıplak halde ve ağır bir travma içerisinde bulunuyor. Yüreğindeki yara bir türlü iyileşmeyen Maya bir süre sonra intihar ediyor. Bu süreçte onun için geciken adalet arayışı başlıyor.
Anımsarsanız, 2017 yılında İngiltere’de Molly Russell isimli bir genç kız intihar etmişti ve bunun ardında sosyal medyada izlediği ve kendi kendine zarar vermeye yönelik içeriklerin de itici gücü olduğu ortaya çıkmıştı.
Benzer şekilde, ABD’de Massachusetts federal hapishanesinde 10 yıllık hapis cezasını çekmeye devam eden Kyle Robinson isimli bir çevrimiçi çocuk taciri de, Guardian’a yaptığı bir açıklamada, refakatsiz kız çocukları ve sosyal medyada aktif olan, kendinden ergen kızları hedeflediğini söylemiş, genellikle de Instagram’ı tercih ettiğini belirtmişti.
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi’ne (UNODC) göre, İnternet, insan tacirleri tarafından “dijital av sahaları” olarak kullanılıyor ve böylelikle hem müşterilere hem de potansiyel kurbanlara ulaşıyorlar. Bu kurbanlar arasında, sosyal medya platformlarındaki çocuklar “öncelikli sırada”.
Kullanıcı sayısı dünya çapında üç milyar kişiyi aşan Meta başta olmak üzere, sosyal medya şirketlerindeki işten çıkarmalar sonucunda özellikle İnternet’in güvenliğini sağlayacak ekiplerin sayısının azalmasıyla bu sorunların yönetimi giderek de zorlaşıyor.
İngiltere’de çok önemli bir girişim de var: 5Rights Foundation. Bu vakıf, NSPCC ve Molly Russell’ın babası Ian ile birlikte, çevrimiçi ortamda çocuklara yönelik doğacak riskler konusunda dünyanın en sıkı düzenlemelerinden birinin yürürlüğe girmesi için uzun zamandır yoğun bir lobi çalışması yürütüyorlar. İngiltere İşçi Partisi, yasanın daha da sıkı bir çerçeveye sahip olması gerektiği düşüncesinde. Bir yandan NSPCC, sosyal medyada çocuk istismarına dair acil yardım hatlarının kapasitesini artırıyor.
İngiltere’de mecliste ticari amaçlı cinsel istismar konusunda tüm partilerin yer aldığı bir komitede de, sosyal medyada hesap açmak için gereken yaş sınırının daha sıkı bir şekilde denetlenmesi ve çocuklara yönelik çevrimiçi pornografi içeriği sunumuna dair yeni cezalar getirilmesi konusu görüşülüyor.
Bu konu ayrıca İspanya’nın da gündeminde. Ocak ayında yapılan bir araştırmaya göre, İspanya’da 15 yaş altı nüfusun yarısı, en azından bir kez çevrimiçi pornografi içeriğine maruz kaldı. İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, yakın zamanda bu konuda yaptığı bir açıklamada, söz konusu tabloyu “gerçek bir salgın” olarak nitelendirdi.
İspanya, çocukların bu tür zararlı içeriklere erişimini önlemek üzere daha sıkı bir yaş teyit sistemi getirecek ve çocukların çevrimiçi içeriğe erişimini uzmanlar eşliğinde düzenleyen yeni bir yasa çıkaracak.
Bu Pazar yazısında kapkaranlık bir gündemle karşınıza çıktığımın farkındayım.
Çocukların iyi olma halini önemseyen bazı ülkelerin gündeminde, teknoloji karşısında çocukların nasıl korunabileceğine dair gerekli düzenlemeleri yapmak yer alıyor. Yapmayan ülkelerden de geçmişe dönük olarak hesap soruluyor. Zira kötüler kötülük yapmayı sürdürürken artık iyilerin de bir değişimi başlatması gerekiyor.
Bu açıdan geçtiğimiz hafta Ankara merkezli 20 ilde sosyal medyadan çocukların cinsel istismarıyla ilgili ürettiği içerikleri paylaştığı, sosyal medya araçlarında sohbet uygulamalarında çocuklarla aktif temas kurduğu ileri sürülen 35 şüphelinin eş zamanlı bir operasyonla gözaltına alınması bu konuda polisiye tedbirler açısından olumlu.
Ancak işin bir de dijital okuryazarlık ve farkındalık boyutu var ve polisiye tedbirlerin bu yönde bir eğitimle el ele ilerlemesi şart.
Okullarda müfredata, muğlak bir ifadeyle kendi “referans değerlerimizi” eklemenin konuşulduğu bu günlerde, uluslararası düzeyde kabul görmüş çocuk hakları koruma referans değerlerini de gündeme getirmenin, dijital eğitim araçlarına teknoloji okuryazarlığına dair sürdürülebilir bir eğitimin de katılmasının vakti bence çoktan geldi.
Öğrenme sürecindeki çocuklara eğitim ekosistemi içerisinde dünyayı daha bilinçli, tedbirli ve sağduyulu bir gözle tanıyıp yorumlama fırsatı ancak bu şekilde verilebilir.
Yeter ki çocuk haklarını salt o kutsallaştırılan “aile” perspektifi içerisinden görmeyip bireyin iyi olma halini ve güvenliğini önceleyebilelim; enerjimizi doğru işlere odaklayalım ve çağdaş dünyanın bir parçası olma iradesini çocukları ilgilendiren her alanda ortaya koyalım.