Kötülüğün dayanılmaz cazibesi
Güvenlik güçlerinin tutumu sadece ABD veya Türkiye’yle sınırlı değil. Uygulamalar ve şiddetin niteliği ülkeden ülkeye değişse de kolluk kuvvetlerinin tetiği çekerken gözlerini kırpmamasının ortak bir nedeni var. "Cezasızlık".
Kuzey Yücel*
Son günlerde ABD’de George Floyd’un Minneapolis Polis Departmanı görevlilerinden Derek Chauvin tarafından 8 dakika 46 saniye boyunca boğazına bastırılması sonucu her açıdan orantısız bir müdahaleyle öldürülmesi ABD’deki polis şiddetini ve siyahlara uygulanan ayrımcı muameleleri bir kez daha dünya gündemine oturttu. ABD ölçeğinde büyük protestolar ve gösteriler düzenlendi, bu yazının yazıldığı anlarda da düzenlenmeye devam ediyor.
ABD’de siyahların polis tarafından öldürülmesi bugünün problemi değil. Bu durum tarihsel bir soruna dönüşmüş bulunmakta. Öyle ki 1992’de siyahi Rodney King’e orantısız müdahalede bulunmakla suçlanan dört polisin mahkemede aklanmasının akabinde Los Angeles şehrinde "ayaklanma" denebilecek kadar ciddi olaylar yaşanmıştı. Polislerin agresif ve ırkçı tutumu daha o günlerde siyah müzik kültürünün konusu olmaktaydı. Kimilerine göre tüm zamanların en büyük rapçisi olan Tupac Shakur aynı tarihli "Changes" şarkısında "Polisler zencileri umursamıyor, tetiği çek zenciyi öldür ve o bir kahraman, değişim görmüyorum gördüğüm sadece ırkçı yüzler" gibi sözlerle durumun vahametini ortaya koymuştu. Yakın tarihte siyahi rapçi YG’nin çıkardığı bir şarkının adı da "Polis cinayetten aklanıyor" şeklinde.
Geçmişten bugüne sayısız ölüm olayının yanında benim de ABD’de bulunduğum esnada Philando Castile’nin 6 Temmuz 2016 tarihinde polis tarafından öldürülmesi olayı tüm sürece iyi bir örnek. 32 yaşındaki Philando Castile arabası polis tarafından kenara çekildiğinde içinde sevgilisi Diamond Reynolds ve Reynolds’un dört yaşındaki kızı vardı. ABD yasaları gereğince üzerinde bir silah olduğunu yanına gelen polise bildirdi, daha sonraysa ehliyetine uzandığı esnada polis memuru Jeronimo Yanez tarafından vuruldu ve hayatını kaybetti. Castile’nin sevgilisi Reynolds bu esnada Facebook üzerinden canlı yayın yapmaya başladı, birçokları Reynolds’un bu şekilde polis tarafından vurulmaktan kurtulduğunu düşünüyor. Jeronimo Yanez siyahları öldüren diğer birçok polis gibi aklandı.
ABD’deki sorunun temelinde tabii ki dünyanın birçok yerinde olduğu gibi kapitalizm var. Kenar mahallelere sıkışıp kalan siyahlar suçla iç içe bir yaşam sürmeye mahkum ediliyor, vahşi kapitalizm içerisinde bu şekilde ayakta kalmaya çalışıyor. Ku Klux Klan kültürüyle yoğrulmuş, konfederasyon döneminin ırkçı dürtülerini hâlâ içlerinde taşıyan "tuzu kuru" denebilecek beyaz Amerikalılar bu durumu kendilerine bir tehdit olarak görüyor. Sonuç olarak da cinayet işleyen polisleri aklamak sistemin düzgün işleyebilmesi için (!) gerekli görülüyor. Nüfusun yüzde 12-13’ünü siyahlar oluşturmasına rağmen ABD’nin en üst yasama organı olan Kongre'de sadece üç siyah senatör var. Ancak ne bu az sayıdaki senatör ne de önceki başkan Barack Obama, Tupac’ın bahsettiği değişimlerin yaşanabilmesi için girişimde bulunamadı. Çünkü böyle bir değişim ABD genel siyasetinin ırk ayrılıklarından beslenen vahşi kapitalist yapısına aykırı.
ABD açısından polislerin sistemden beslenen bir cezasızlık içinde silahlarını kullanmak konusunda tereddüt etmediklerini ortaya koyduk. Peki kendi cumhurbaşkanının da George Floyd’un ölümünü kınadığı ülkemizde durum ne? Ülkemizde de sürpriz olmadığı üzere polislerin işlediği suçların cezasız kalması yeni bir olgu değil. Öyle ki toplum kolluk görevlilerinden dayak yemeyi, kolluk görevlilerince hakarete maruz kalmayı içselleştirmiş durumda. Çünkü vatandaş hakkını aramaya çalıştığında bunun beyhude bir çaba olacağını düşünüyor. Haklılar mı? İki örnekle bakalım. Yılmaz Öztürk sakin bir cuma akşamı iş çıkışı arkadaşlarıyla parkta buluştuktan sonra eve giderken Küçükarmutlu Karakolu'na birkaç kişinin havai fişek atacağını, olayı yapanların peşine düşen polisin olayla uzaktan yakından hiçbir alakası olmayan kendisini sırtından vuracağını tahmin edemezdi. Onu öldüren polis eylemi yapanlarla görüş mesafesini kaybetmediğini iddia etmişti, peki görüş mesafesini kaybetmediyse olayla hiçbir alakası olmadığı mahkemece de sabit görülen Yılmaz’ı nasıl sırtından vurmuştu? Bu kasten öldürme değil miydi? Kanundaki karşılığı müebbet değil miydi? İlk derece mahkemesinin istinaf mahkemesince de hukuka uygun bulunan kararıyla polis 10 yıl gibi komik bir ceza aldı. Ama bu komik ceza polislerin karıştığı ölüm olayları bakımından bir rekordu. Yatağında uyuyan Dilek Doğan gece bir anda, kendisi veya ailesiyle alakası olmayan bir kişiyi aramak için evlerine gelen polisin silahından çıkan kurşunla hayatını kaybetti. Onu öldüren polis, olaya ait kamera görüntüleri ve mahkeme aşamasında silindiği anlaşılan, arama işlemine katılan polislerden birinin "özel harekat bunu nasıl yapar" şeklindeki sözlerinin bulunduğu video kaydına rağmen taksirle öldürmeden altı yıl ceza aldı. Cezası kesinleştiğinde yeni infaz yasasından yararlanacak. Gezi’deki ölümlerden hiçbirindeyse adalet yerini bulmadı.
Dünya ölçeğinde durum ne? 10 Mart 2010 tarihinde Lambros Fountas Yunanistan’da bir gösteri esnasında polis tarafından öldürüldü. 76 yaşındaki babası 10 yıldır adalet arıyor. 3 Ekim 2019 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Fountas’ın ölümüne ilişkin yargılamanın etkin olmadığından bahisle Yunanistan’ı mahkum etti. Etiyopya’da askerlerin devlete karşı ayaklanmaların olduğu Oromia bölgesinde 2018-2019 döneminde birçok olaya karıştığı insan hakları örgütlerince tespit edildi. Bu olaylardan birinde gözaltına alınanların telefonları toplandı. Toplanan telefonlardan biri çaldı, askerler telefonun kime ait olduğunu sordu, iddiaya göre Ariti Shunundi telefonun kendisine ait olduğunu söylediğinde iki kez sırtından vurularak öldürüldü. Yine Kamerun’un karışıklık olan bir bölgesinde silahsız ve savunmasız bir kadın ve iki çocuğunun 2019’un Şubat ayında Kamerunlu askerlerce öldürüldüğü görüntüler dünya basınına yansıdı. Myanmar’da askerlerin Rohingyalı Müslümanlara karşı takındığı tutum, Filistinlilerin İsrailli polislerce defalarca öldürülmesi, Bolsonaro’nun gelişiyle favelalara karşı daha da agresifleşen Brezilya polisi ve daha sayamadığımız niceleri.
Gördüğümüz üzere güvenlik güçlerinin bu tutumu sadece ABD veya Türkiye’yle sınırlı değil. Uygulamalar ve şiddetin niteliği ülkeden ülkeye değişse de kolluk kuvvetlerinin tetiği çekerken gözlerini kırpmamasının ortak bir nedeni var. "Cezasızlık". İnsanoğlu olarak maalesef genel bir problemimiz var. Yaptığımız eylemlerden ceza görmeyeceğimizi düşündüğümüzde kötülüğe meylediyoruz. Yaptığımız yanlış hareketlerin diğer insanlar üzerinde yaratacağı etkileri umursamıyoruz, hatta kötülük yapmaktan zevk alıyoruz. Kötülüğün dayanılmaz cazibesine kapılıyoruz. Yapılması gereken dünya ölçeğinde kolluk kuvvetlerinin yaptıkları kanun dışı eylemleri denetleyebilecek etkili bir sistem kurmaktır. Konforlarına düşkün olan, sistemin sorunlarını yok etmek için çaba sarf etmeyen bilakis bu sorunlardan beslenen politikacılardan bunu beklemek hayalciliktir. Bunu gerçekleştirebilecek tek güç halkın bizzat kendisidir. İnsanları sebepsiz yere öldüren, döven, işkence edenleri gerçek anlamda bundan alıkoyabilecek mekanizmaların olduğu güzel bir dünya görebilmek umuduyla. "Dünyayı güzellik kurtaracak , bir insanı sevmekle başlayacak her şey".
Kaynakça:
https://en.wikipedia.org/wiki/Killing_of_George_Floyd
https://en.wikipedia.org/wiki/1992_Los_Angeles_riots#Rodney_King_incident
https://en.wikipedia.org/wiki/Shooting_of_Philando_Castile
https://hudoc.echr.coe.int/eng#{%22itemid%22:[%22001-196663%22]}
https://www.senate.gov/senators/index.htmhttps://www.bbc.com/news/world-africa-52847100
*Avukat, İstanbul Barosu