Koza Altın Karadere'yi kuşattı: 3 komşu köye 3 ayrı maden
Koza Altın İşletmeleri, Araklı'ya bağlı Çiftepınar, Köprüüstü ve Kükürtlü köylerine 3 ayrı maden ocağı açmak için başvuruda bulundu. Bölge halkı, duruma tepki gösterdi.
TRABZON - Hidroelektrik Santralleri (HES) sebebiyle doğası tahribata uğrayan Trabzon'un şimdi de madenlerle başı dertte. Düzköy'ün Honefter Yaylası'na kurmak istediği altın, çinko, bakır, kurşun madeni gündemde olan Koza Altın İşletmeleri Araklı ilçesindeki Karadere Vadisi'nde birbirine üçer kilometre mesafede üç ayrı maden projesi için başvuru yaptı.
TARİHİ BÖLGEDE PATLATMALI OCAK KURULACAK
Koza Altın İşletmeleri'nin ÇED süreci için hazırladığı proje dosyasına göre, Çiftepınar ve Sularbaşı mahalleleri sınırları içinde 18 bin 930 dönümlük işletme ruhsatı alanı içerisindeki 182 dönümlük alanda açılacak maden işletmesinde bakır ve demir cevheri çıkarılacak.
Proje dosyasında yer alan bilgilere göre, 2 yıl çalıştırılacak madenden 115 bin ton cevher çıkartılacak. Proje ile yıllık ortalama 116 bin 205 ton kazı çalışması yapılacak ve 57 bin 500 ton cevher üretimi gerçekleştirilecek. Yerleşim yerlerine 175 metre mesafede olan madende patlayıcı madde de kullanılacak. Açık ocak işletmesinden elde edilecek cevher, proje alanında hiçbir işleme tabi tutulmadan satılacak. Bir kısmı tarım arazisi bir kısmı da orman alanı olan bölgedeki kızılağaç, gürgen ıstranca meşesi, kestane, kayın ağaçları proje kapsamında kesilecek. Ayrıca proje alanına yakın mesafede tarihi Golaşa Köprüsü ve Golaşa Hanları da bulunuyor.
PROJE ALANI ÇEVRESİNDE YERLEŞİM YERLERİ BULUNUYOR
Şirket, Çiftepınar ve Sularbaşı mahalleleri sınırında Karadere Vadisi'nin karşı tarafında yer alan Köprüüstü Mahallesi'ndeki 19 bin 100 dönümlük işletme ruhsat alanı alanı içerisindeki 210 dönümlük maden ocağı alanından altın, çinko, kurşun ve bakır çıkarmayı planlıyor. Proje dosyasında verilen bilgilere göre 1 yıllık ömrü olacak maden projesiyle 169 bin 46 ton kazı çalışması yapılarak 78 bin ton cevher üretilmesi hedefleniyor. Yerleşim yerlerine yakın olan ve patlayıcı madde kullanılacağı da belirtildi. Açık ocak sistemi ile işleyecek madenden elde edilen cevher işleme tabi tutulmadan taşınarak satılacak. 'Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi' olarak geçen alanın büyük bölümü gürgen ve meşe ağaçlarıyla kaplı.
Koza Altın İşletmeleri'nin son olarak maden başvurusu yaptığı alan ise Köprüüstü köyünün kuzey sınırında yer alan Kükürtlü Mahallesi ve bitişiğindeki Kayacık Mahallesi. Proje dosyasında yer alan bilgilere göre Koza Altın, 19 bin 397 dönümlük işletme ruhsat alanı içinde belirlenen 138 dönümlük bakır cevheri çıkaracak. Cevher çıkarırken patlayıcının da kullanılacağı madenin proje alanı çevresinde yerleşim yerleri de bulunuyor.
Açık ocak işletmesiyle 2 yıl işletilecek maden projesi kapsamında yıllık 55 bin ton olmak üzere toplamda 110 ton bakır cevheri üretilecek. Proje alanında işleme tabi tutulmayacak olan cevher kamyonlarla bölgeden taşınarak satışı gerçekleştirilecek. Proje alanın tamamı 'Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi' olarak kayıtlı. Bu alanda da pek çok ağaç çeşidi bulunuyor.
'FATSA VE GÜMÜŞHANE'DE YAŞANAN SORUNLAR ARAKLI'DA DA OLACAK'
Türkiye'nin bir çok bölgesinde maden ocaklarının ekolojiye verdiği zararlar üzerine halkı bilgilendiren TMMOB Yönetim Kurulu eski üyesi ve Metalurji Yüksek Mühendisi Cemalettin Küçük, "Türkiye, sömürge madenciliğine açıldı" dedi. Küçük, madenciliğin önünün açılması için bütün yasaların teker teker değiştirildiğini söyledi.
Karadere Vadisi'nin koruma statüsünden çıkarılarak büyük bir bölümünün maden sahası olarak ruhsatlandırıldığını kaydeden Küçük, "20 bin dönümlük arazinin tamamı, ormanlık, yeşillik alanın tamamı maden sahası olarak ruhsatlandırılmış ve ileride işletmeye açılacak. Bu durum ‘su havzalarının yıkımı, geleceğimizin yıkımı' demektir. Gümüşhane'de insanlar nasıl zehirlendiyse, Fatsa'da insanlar nasıl zehirlendiyse, Araklı'yı da aynı sorunlar bekliyor" dedi.
Proje dosyalarında yer alan 'kimyasal kullanılmayacak' ifadesinin kandırmaca olduğunu ifade eden Küçük, çıkarılacak elementler sonrası kimyasal kirliliğin kendisinden oluşacağını söyledi. Oluşacak kirliliğin sadece Araklı'yı değil bölgeyi etkileyeceğini dile getiren Küçük, "Bu doğaya dokunulmaması gerekir. Maden işletmesi yapılan hiçbir ülke kalkınmamıştır, sadece bu işlemi yapan şirketler kalkınmıştır. Bu yüzyıllardır böyledir. Türkiye'deki madencilik yasası işgal atındaki Irak'tan geri, şirket yararına halk aleyhine bir yasadır. Araklı çöp tesisi sorunu yaşıyor. Bu maden çöp tesisinin 10 bin katı zararlı" diye konuştu.
'MADEN GELİRSE NE EKİP YİYECEĞİZ?'
Kükürtlü Mahallesi'nde hayvancılık ve tarımla uğraşan Gülsüm Söylemez, yaşam alanlarında maden kurulmasını istemediklerini söyledi. Madenin bölgede tarım ve hayvancılığı yapılamaz duruma getireceğini savunan Söylemez, "Biz burada yaşıyoruz, hayvancılık yapıyoruz, geçimimizi bu topraklardan sağlıyoruz. Fasulye, mısır, lahana, patates ekiyoruz. Bunların bir kısmını yiyip bir kısmını da pazara getirip satıp ihtiyaçlarımızı alıyoruz. Bu topraklar bize bunu veriyor. Maden gelirse ne ekip yiyeceğiz? Maden olduğunda burada daha ekip yiyebilir miyiz? Biz istemiyoruz, buna karşıyız" diye konuştu.
Köy halkından Ayşe Kaya da köylerinde maden istemediklerini söyledi. Geçim kaynaklarını köylerinde yaptıkları tarım ve hayvancılık olduğunu dile getiren Kaya, "Maden için belki getirip bir avuç para verecekler. O para biter ama bu topraklar bitmez. Biz kabul etmiyoruz ölsek de kabul etmeyiz. Bizim yaşamımız burada. Gidecek başka yerimiz yok. Biz toprak ve hayvanla idare ediyoruz. Maden ocağını kabul etmeyiz" dedi.
'YÖRE HALKI MADENLE KALKINMAZ, SADECE SIKINTISINI ÇEKER'
Yöre halkından Ali Osman Gümüştaş da doğalarının daha önce HES'ler, dere tahkimatları ile tahrip edildiğini zincirin son halkası olarak sıranın madene geldiğini söyledi. Çocukluğunun Karadere'de geçtiğini belirten Gümüştaş, "Bundan sonra gidebileceğim bir yer yok. Bizlerin de hayvanların da yaşam alanlarına müdahale ediliyor. Yöre halkı madenle kalkınmaz, sadece sıkıntısını çeker. Halkımızın bilinçlenmesi lazım. Yöre halkımızın maden açılan yerlerde yaşayanlardan çektikleri sıkıntıları dinlemeleri gerek. Biz millet olarak sobanın bizi yaktığına inanmıyoruz, sobayı tuttuktan sonra sobanın yaktığını anlıyoruz. O yüzden sobanın bizi yakabileceğini anlatmamız gerek" ifadelerini kullandı.
Yörede yaşayanlardan Recep Alemdar da maden projelerinin bölgeye zarar vereceğini savundu. Maden ile bölgenin kalkınmayacağını aksine tarım ve hayvancılıkla uğraşan köylülerin önünün kesileceğini ifade eden Alemdar, "Maden açılırsa bölgede büyük tahribat olacak. Burayı turizme açmışlardı, madenler yüzünden iptal edildi. Burada hayvancılık ve tarımla uğraşanlar artık uğraşamayacak. Bölgede turizmi geliştirmek adına adım atılmazken bölgeyi tahrip edilecek işlerin önü açılıyor. Bizler vatandaş olarak istemiyoruz" dedi.