Kral Tvrtko: Saraybosna’da bir anıtın hikayesi ve 'geleceği öpmek'

Saraybosna’da bir heykel gündemi yeniden ısıttı. Oysa Saraybosna Film Festivali’nin açılış filmi “Geleceği öp” diyordu. Görünen o ki geçmişe dair şeyler milliyetçilik illetinden muaf olamıyor.

Abone ol

Özgür Dirim Özkan

Bir haftadır Bosna-Hersek’te hararetli bir tartışma gündemdeki her şeyi geride bıraktı. Saraybosna Belediye Başkanı Benjamina Kariç, Orta Çağ Bosna Krallığı’nın en parlak dönemini yaşatan Kral I. Tvrtko’nun heykelini bir gece ansızın Cumhurbaşkanlığı Sarayı önüne dikince kıyamet koptu. Kıyametin neden koptuğuna gelmeden kısa bir tarih özeti yapalım.

“Bosna” ismi ilk olarak Bizans İmparatoru Konstantinos Porphyrogennetos tarafından 958 yılında yazılan kitapta geçmektedir. 12. Yüzyılda Macaristan’ın bölgeyi ele geçirmesiyle 1139’da Macaristan’a bağlı Bosna Banlığı kurulmuştur. 1180 yılında Ban Kulin tarafından bağımsızlığını ilan eden Bosna Banlığı’nın makûs talihi 1189’da Bosna Kilisesi’nin kurulmasıyla başlar. Tarihçiler ve akademisyenler arasında bir tartışma konusu olsa da, Bosna Kilisesi’nin Balkanlar’da o yıllarda kısmen yayılmış olan Bogomilizm inancıyla kozmolojik ilişkileri vardır. Basitçe tarif etmek gerekirse; Tanrı ile insan arasındaki kurumsal yapıları reddeden, dolayısıyla kiliseyi ve ruhban sınıfını kabul etmeyen Bosna Kilisesi doğal olarak aynı anda hem Vatikan hem de Doğu Ortodoks Kilisesi tarafından “sapkın” olarak lanetlenmiştir. Hatta 13. Yüzyılda Bosna’ya karşı bir Haçlı Seferi bile düzenlenmişti, ama Moğol akınları sayesinde bu Haçlı Seferi tamamlanamadı.

Tam da o dönemde doğudan gelen bazı insanlar Bosna Kilisesi’nin inancına çok yakın şeyler söylüyorlardı. “Ene’l Hakk” (Tanrı benim) diyen bu insanlar hem dini, hem felsefeyi biliyorlar, hem de elleri kılıç da tutuyordu. Evet, bunlar Bektaşi misyonerlerdi, Alperenler ve Gazilerdi. Bosna’nın Müslümanlaşmaya başlamasının ilk adımları Osmanlı’dan neredeyse iki yüzyıl önce gerçekleşiyordu. (Daha sonra feodal elitlerin Osmanlı’nın dinini kabul etmesiyle operasyon tamamlanmıştı.)

Bosna tarihini değiştiren bir başka gelişme ise 1322 yılında gerçekleşti. Kotromaniç sülalesi Bosna Banlığı’nı ele geçirdi ve 1463’te Osmanlı egemenliğine kadar önce Banlık, 1377 yılından sonra da Krallık olarak devam etti. Yaklaşık 250 yıllık Kotromaniç döneminin en parlak krallarından biri de Kral I. Tvrtko’ydu. Hem iyice artan Osmanlı baskısına, hem de Macaristan’a karşı mücadele eden I. Tvrtko Kotromaniç Bosna Krallığı’nı en geniş sınırlara ulaştırdı. I. Tvrtko döneminde Bosna’nın tamamı, Hırvatistan’ın önemli bir kısmı ve Sırbistan ve Karadağ’ın bazı kısımları Bosna Krallığı egemenliğindeydi.

Şubat 1992’de bağımsızlığını ilan eden Bosna-Hersek’te ulusal kimlik referansının Orta Çağ Bosna Krallığı’ndan ziyade Osmanlı’ya verildiği söylenebilir. Aslında bu referans bir anlamda Boşnakların aslen Sırp olup, Osmanlı Dönemi’nde Müslümanlaştığını iddia eden sağcı Sırp tarihyazımının da olumlanması anlamına geliyordu. Bunun karşılığında Orta Çağ Bosna Krallığı’nın varlığı ise Bosna ulusal kimliğinin Osmanlı egemenliğinden önce de güçlü bir şekilde var olduğunun ispatıydı. Nitekim son yıllarda özellikle siyasi düzlemde Bosna Krallığı daha çok anılır oldu.

Nisan 2021’de sosyal demokrat partinin adayı olarak Saraybosna belediye başkanı seçilen Benjamina Kariç de sıklıkla bu paralelde demeçleriyle biliniyor. Musevi (Sefarad) kökenli Kariç 30 yaşında ve üstelik de İzzetbegoviç’in partisi SDA’nın adayına karşı zafer kazanarak bu göreve geldi. Saraybosna’yı bölgesel önemde bir kent haline getirme çabalarıyla, yürüttüğü başarılı diplomatik ilişkilerle biliniyor. Bu ilişkilerden en önemlilerinden biri de İmamoğlu ile çok sıkı bir ortaklı kurmasıdır, ki daha önce SDA’lı belediye başkanı Abdulah Skaka’nın Saraybosna’yı ziyaret eden İmamoğlu’nu kabul etmeyerek önemli bir skandala imza attığını ekleyelim. SDA döneminde göz ardı edilen sosyalist Yugoslavya ve Orta Çağ Bosna Krallığı dönemlerine de ayrı önem veriyor.

İşte, tam da bu konjonktürde geçen yıl 26 Ekim 2022’de Kariç sosyal medya hesaplarında I. Tvrtko’nun taç giymesinin 645. yılını selamladı ve en yakın zamanda başkentte I. Tvrtko Kotromaniç’in bir heykelinin dikileceğini duyurdu ve tartışma da böylece başladı.

Tarihi deforme ve manipüle etmekteki ustalığıyla bilinen, hatta işi ifrada vardırıp Srebrenica’da asıl katliamın Sırplara karşı yapıldığını savunan ve hatta Nobel ödüllü yazar Peter Handke’yi bile buna inandırabilen Sırp milliyetçileri boş duramazdı. Hemencecik Kotromaniç hanedanının Sırp kökenli olduğunu “belgeleriyle” (!) ortaya koydular. Bosna Sırp Cumhuriyeti (Republika Srpska) başkenti Banja Luka’nın belediye başkanı Draşko Stanivukoviç Mayıs ayında bir adım daha atıp Banja Luka’daki Gajeva Caddesi’nin isminin Kral I. Tvrtko Kotromaniç caddesi olarak değiştirileceğini ve kente I. Tvrtko Kotromaniç’in bir heykelinin dikileceğini ilan etti. Kariç bu haber karşısında soğukkanlılığını koruyarak Orta Çağ Bosna tarihinin Bosna-Hersek’te hak ettiği itibara kavuşacağından dolayı bu habere gerçekten çok mutlu olduğunu söyledi. Hem zaten başkentte bir Kral Tvrtko caddesi var, Banja Luka’da da neden olmasın?

Saraybosna'da Kral Tvrtko Caddesi (Fotoğraf: Lejla Gotovuşa-Özkan)

Burada bir parantez açmamız gerekiyor. 1992 yılında bağımsızlığını ilan eden Bosna-Hersek’in bayrağı olarak da Kotromaniç hanedanının altı zambaklı bayrağı kabul edilmişti. Dayton müzakerelerinde ise Sırplar bu bayrağın sadece Boşnakları temsil ettiğini savunarak reddettiler ve AB’nin çizdiği bayrağa razı oldular. Çeyrek yüzyıl önce Kotromaniç hanedanının bayrağını “sadece Boşnakları temsil ediyor” diyerek reddeden Sırplar, bugün ise Kotromaniç hanedanını “aslen Sırp” olarak gösterme telaşında… 

Benjamina Kariç’in Kral I. Tvrtko’nun heykelinin Saraybosna’da dikilmesi için yaptığı başvuru üç kere Ulusal Anıtları Koruma Komisyonu tarafından reddedildi. Bu reddin müsebbibinin komisyonun Sırp üyesinin vetosu olması şaşırtıcı değil elbette. Fakat bir gece ansızın; 28 Ağustos gecesi, Kariç’in kıvrak hamlesi ile Saraybosna Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden heykeltıraş Profesör Stijepo Gavriç’in elinden çıkan eser Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Sarayı önüne yerleştirildi. Üzerinde “Bosna Kralı I. Tvrtko Kotromaniç 1338-1391” ibaresi olan heykel Bosna’nın egemenliğine ilişkin ilk belge sayılan “Ban Kulin Fermanı”nın yayınlanmasının 834. yıldönümünde dikilmiş oldu.

Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın giriş kapısına bakan I. Tvrtko heykeli (Fotoğraf: Oslobodjenje, 29/08/2023)

Kariç gündüz trafiğe engel olmamak için gece vaktinin tercih edildiğini ve üç kere anıtlar komisyonundan izin alınamayan heykelin bir serginin parçası olarak “geçici” olarak yerleştirildiğini söyledi ve Eiffel Kulesi’nin benzer bir statü ile hâlâ Paris’te “sergilendiğini” belirtti.

 Saraybosna Belediye Başkanı Benjamina Kariç ve I. Tvrtko heykeli. (Kaynak: Benjamina Kariç / Kişisel Twitter hesabı, 29/08/2023)

Bosna’da bir haftadır bunun tartışması devam ediyor. Muhtemelen daha da devam edecektir. Ama heykel çoktan Saraybosnalıların ilgi odağı oldu bile.

***

İlki 1995’te Saraybosna kuşatmasında bombalar altında gerçekleşen 29. Saraybosna Film Festivali bu sene 11-18 Ağustos’ta gerçekleşti. Festival “Kiss the Future” (Geleceği öp) filmiyle açılış yaptı. U2’nun Saraybosna kuşatmasından hemen sonra, 1997’de Koşevo Stadyumu’nda verdiği konser etrafında şekillenen, Saraybosna Kuşatması’na ve kuşatma altındaki insanlara odaklanan bu belgesel film sadece konseri değil, kuşatma altındaki bir kentteki gündelik hayatı, kültürel hayatı da yansıtıyordu. U2’nun 1992-93 yıllarında düzenlediği Zooropa turnesinde her konserden önce Saraybosna’ya görüntülü olarak canlı bağlanıp kuşatma altında direnen Saraybosnalılara ses olması unutulmaz bir jestti. Belgeselde bu sahneleri izlerken bini aşkın sinemaseverin gözleri doldu. Haziran 1992’de İsveç’teki bir konserden önce Saraybosna’dan bağlanan bir genç kadının söyledikleri ise adeta günümüze ışık tutuyordu:

“Saraybosnalılar savaştan değil ama savaştan sonra olacaklardan korkuyor”.

Korkulan oldu diyebiliriz. Savaştan bu yana Saraybosna’nın tam olarak kendini toparlayamadığını söyleyebiliriz. Siyaseti etnik sınırlara hapseden, ülkenin bölünmesinin aracı olan Dayton Ateşkesi’nin yanı sıra, milliyetçi siyasetin egemenliğinde yolsuzluğun, mafyanın, siyasi yozlaşmanın hüküm sürdüğü bir ülkeden bahsediyoruz.

Belgesel için yakın zamanda yapılan bir başka röportajda ise bir Saraybosnalı şöyle diyordu: “Şu an bu konsere 1997’dekinden daha çok ihtiyaç var.” Saraybosna’dan, Bosna’dan umudu kalmayan Bosnalıları yeniden umutlandırmak için, geleceğe yeniden bakabilmeleri için Orta Çağ Bosna Krallığı’nın tarihsel mirasının diriltilmesi, etnik kimliklerin, bölünmelerin üstünde bir Bosna’nın tarihsel mirasının sahiplenilmesi buna yardımcı olabilir mi, bilemeyiz.

1997’deki konserde U2’den önce sahne alan Saraybosnalı punk-rock grubu Sikter’in kurucusu Enes Zlatar ise belgesel gösteriminden sonra sahneye üzerinde “Fuck the past” (Geçmişe lanet olsun) yazılı bir tişörtle çıktı. (Grubun ismi de Türkçe kökenli bir sözcük) “Fuck the past, kiss the future”…

Saraybosna ikincisini yapabilecek mi, geleceği öpebilecek mi, gelecekle barışabilecek mi bu hâlâ bir muamma, ama birincisiyle; tarihin lanetiyle cebelleşmeye devam ettiğini biliyoruz.