Bu yazıyı yazmaya başlamadan biraz önce, Kore Cumhuriyeti’nin yetkililerinin, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin ülkelerine saldırı hazırlığında olduğu iddiası düştü gündeme... O gündem ki, cumartesi gününden beri İsrail-Filistin savaşından gelen haberlerle dolu! Bu arada Rusya Federasyonu ile Ukrayna arasındaki amansız savaş sürüyor, artık kanıksadığımız için pek de ilgilenmiyoruz. Birkaç hafta önce, Balkanlar’da savaşın kıyısından dönülmüştü, yine bir süre önce Kafkasya’da Azerbaycan ile Ermenistan savaşıyordu. Bu arada Afrika kıtasının batısında pek çok ülkeyi içine çekebilecek bir savaşın şimdilik ötelendiğini biliyoruz. Suriye’de, Libya’da, Çad’da, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde ise iç savaşlar bitmek bilmiyor.
Bunlardan daha geniş ve ciddi sonuçlar doğurabilecek bir potansiyel savaş tehlikesi daha var ki, insan düşünmek bile istemiyor! ABD ve NATO üyesi ülkelerin kaşıdığı Tayvan meselesi ve Çin Halk Cumhuriyeti ile ABD’yi karşı karşıya getirebilecek bir savaş.
KÜRESEL GÜÇLERİN BİLEK GÜREŞİ HERKESİ VURUYOR
Küresel ekonominin ve bildiğimiz anlamda finans odaklı ve hidrokarbon temelli kapitalist sistemin tıkanma noktasına gelmiş olması, kriz döngülerinin aralıklarının sıkışması ve hatta sürekli kriz ortamına geçişle birlikte, işler iyiden iyiye karışmış durumda. Sistem tek kutuplulukla çok kutupluluk arasında gidip geliyor ve bir türlü dengeye oturamıyor. Çözüm olarak kapitalist sistem varlığını sürdürebilmek ve konsolidasyonu sağlamak için bölgesel savaşları kışkırtıyor. Ama bu çözüm yöntemi, krizin daha da derinleşmesini getiriyor. Kimi ülkeler her anlamda çökerken, bu süreçte siyasi olarak güçlenip ekonomik olarak çöken ülkeler arasında Türkiye’de yer alıyor.
Suriye savaşında en büyük bedeli ödeyenler Suriye ve Türkiye oldu. Rusya-Ukrayna savaşında NATO’nun vekaletini üstlenen Ukrayna’nın altyapısı yerle bir... Şu anda ABD ve AB’nin maddi desteği olmasa Ukrayna ekonomisi diye bir şey de olmayacak. İsrail-Filistin savaşının bedelini zaten ekonomisi çökmüş Lübnan başta olmak üzere Ürdün ve Mısır ödeyecek gibi... Tabii ki Türkiye ekonomisi de bu gelişmelerden olumsuz etkilenecek. Turizmden dış ticarete kadar pek çok alanda zarar göreceğiz. Siyasi olarak belki arabulucu kimliğiyle öne çıkmamız mümkün, ama bu ekonomik anlamda zarar görecek olmamızı engelleyemeyecek.
BÖLGESEL ETKİ DEĞİL, DOMİNO ETKİSİ
Bölgesel savaşlarda doğal olarak en fazla etkilenen ülkeler savaşan ülkelere sınırdaş ülkeler oluyor. Ancak, küresel ekonominin girift ilişkileri söz konusu oldu mu, savaş nerede olursa olsun başta gelişen ekonomiler olmak üzere tüm dünya etkileniyor. Rusya-Ukrayna savaşında enerji ve gıda fiyatlarında yaşanan yükselişleri hatırlatayım. Bugün AB ülkelerinin pek çoğunda yaşanan enflasyon ve ardından gelen resesyonun temel sebeplerinden biri bu savaş. Şu anda Almanya ve Hollanda başta olmak üzere pek çok gelişmiş ekonomi durgunluk içinde. Ve kısa sürede bu durgunluktan kurtulabilmeleri pek mümkün görünmüyor.
Bölgesel savaşlar salt dış ticareti ve reel ekonomiyi etkilemekle kalmıyor, o ikincil etkiler... Asıl etki finans piyasalarının anında verdiği tepkiler ve bunların yansımaları oluyor. Bunları tek tek her bölgesel savaşın etkilerini incelemeye kalkarak bir yazıya sığdırmak mümkün değil. Bu sebeple sadece iki bölgesel savaşı ele alacağım.
SAVAŞANLAR KADAR SAVAŞI KIŞKIRTANLARI DA VURUYOR
Rusya-Ukrayna savaşından tüm AB ülkelerinin zararla çıktığını görmemek zaten mümkün değil. Başta Almanya, zira Almanya Rusya ile en fazla ticari ilişkisi olan ülkelerin başında geliyordu ve doğalgaz tedarikinde Rusya’ya bağımlıydı. Ama mesele salt enerji tedariki değil tabii, AB ile Rusya arasındaki ticaret önemli bir ekonomik etkinlikti ve ABD’nin bastırmasıyla Rusya’ya uygulanan ambargo, AB ülkelerine büyük zarar verdi. Daha da fazla zarar verebilirdi, ama Avrupa merkezli şirketler bir şekilde ambargoyu delmenin yollarını bulduğu için zararı bir ölçüde dizginleyebildi. Türkiye gibi ülkeler üzerinden yapılan, hemen herkesin bildiği ve göz yumduğu ödemeler sayesinde...
Rusya-Ukrayna savaşının küresel ölçekteki etkileri de hiç azımsanacak gib değildi ve halen de bu etki sürüyor. Tabii ki Rus ekonomisi de ciddi bir hasar aldı, ama gerek bir ölçüde devlet kapitalizmi gerekse önceden alınmış önlemler sayesinde, AB ve ABD’nin beklediği gibi beli bükülmedi. Hatta siyasi açıdan bu savaştan güçlenerek çıkacağını da söylemek mümkün. Zira, gelişen ekonomilerin önemli bir bölümü bu savaş sürecinde Rusya’ya ve Çin’e yakınlaştı. Türkiye gibi bazı ülkeler ise denge politikaları izlerken bile bu eğilim içinde...
SİSTEME ALTERNATİF ARAYIŞLARI
Batının kuşatması altında bir ülkenin nasıl savaşa sürüklendiğinin açıkça görülmesi, yeni arayışları da gündeme getirdi. Söz gelimi Rusya’ya karşı uygulanan SWIFT sisteminden çıkartılma yaptırımı, pek çok ülkeyi farklı çözüm arayışlarına itti. Sadece İran gibi zaten tarafı belli ülkeler değil, geçmişte kayıtsız şartsız ABD’nin güdümünde olan Suudi Arabistan ve Britanya güdümündeki Birleşik Arap Emirlikleri bile, başta Çin ve dolaylı olarak Rusya ile farklı bağlantılar kurmanın yollarını buldu.
Daha da önemlisi, Batının tek kutuplu dünya dayatmasına karşı BRICS ülkeleri farklı bir alternatif ortaya koymak için atağa kalktı. Belki BRICS ortak para birimi hayata geçirilemedi, ama ulusal para birimleriyle ticaret konusunda önemli adımlar atıldı. Bu gelişme, küresel ticarette hegemon referans para birimi olan ABD doları için çok büyük bir tehdit. Ve BRICS içinde yer almak için sıraya girmiş en az 22 ülke bulunuyor şu anda!
Gıda krizi, Rusya-Ukrayna savaşının en önemli yan etkilerinden biriydi ve hala ciddi bir tehdit olmaya devam ediyor. ‘Tahıl Koridoru’ bu krizin çok daha büyük bir sorun olmasını erteledi, ama savaşın gidişatına göre gıda tedarik zincirinde yaşanacak bir kopukluk savaştan bile daha ciddi sonuçlar çıkarmaya aday. Özellikle yağlı tohumlar ve hububat tedariki çok ciddi bir sorun olarak duruyor.
BATININ HESABI HEP ŞAŞIYOR
Aynı tedarik sorunu pek çok maden ve hammadde için de geçerli. Zira gerek Rusya gerekse Ukrayna hammadde ve yarı mamul maddeler pazarlarında çok büyük tedarikçiler... Enerji krizini zaten söylemeye bile gerek yok. Avrupa bunu bizzat yaşadı.
Görüldüğü üzere, aslında bölgesel savaşlar çağımızda dünya savaşı yerine tercih edilen bir egemenlik mücadelesi olarak öne çıkıyor. Suriye bunun en bariz örneğiydi ve vekalet savaşlarının ilki sayılabilir. Bu savaşı başlatan ABD savaştan galip çıkamadı, ama İran ve Rusya bayağı bir kazanım sağladı. Libya’daki savaşın kazananı yok, ama net kaybedeni Libyalılar... Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmeyi ve açık pazar haline getirmeyi amaçlayan Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’nin çöktüğünü söylemek mümkün artık. Hatta bir yan etkisi olarak Mali, Burkino Faso ve Njier’de yaşanan ‘Afrika uyanışı’nın da bir sebebi Batının bu açgözlü saldırganlığına bir tepki olarak görülebilir.
HAMAS VURDU, IMEC ŞİMDİLİK HAYAL OLDU
Gelelim birdenbire, hemen hiç kimsenin beklemediği şekilde patlayan İsrail-Filistin savaşına!.. Savaşın altyapıya vereceği zarar zaten ortada, yine binlerce insanın hayatını kaybedeceğini de maalesef biliyoruz. Şu anda bu savaşın nasıl ve ne şartlarda, ne kadar süreceği konusunda öngörüde bulunmak imkansız. Ancak, kısa sürede sonlanması pek ihtimal dahilinde değil. Cumartesi Hamas’ın şok saldırısıyla başlayan savaş, pazartesi olmadan bazı ekonomik sonuçların ipuçlarını verdi bile. Suudi Arabistan ile İsrail ilişkilerindeki normalleşme şimdilik rafa kalkmış oldu. Bu gelişme, pek çok ülkeyi etkileyecek, mesela Hindistan’ı!.. Nasıl mı? Hatırlarsanız Hindistan’ın Yeni Delhi kentinde düzenlenen G20 Liderler Zirvesi’nde bir ticaret koridoru gündeme gelmişti. Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC)... Mumbai-Dubai-Riyad-el Hadita ve Hayfa’dan Pire’ye uzanacak bir koridorla yeni bir ticaret rotası belirlenmesi hedefleniyordu. İşte şimdilik bu proje yatmış görünüyor. Bu projenin bir süreliğine bile rafa kalkacak olması bazı ülkeler için önemli bir kazanım. Zira, bu proje aslında Çin’in Kuşak ve Yol Projesi’ne rakip olarak tasarlanmıştı. Aynı zamanda Türkiye’yi de by-pass ediyordu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Türkiyesiz bir koridorun olamayacağını söylemiş ve tepki göstermişti. Ortadoğu monarşileriyle İsrail arasında işbirliğini güçlendirirken hem Çin’i zora sokacak hem de Türkiye’yi işin dışında bırakacak bu projenin güvenilir olup olmadığı da ayrıca sorgulanacak. Zira, Hamas ansızın gelebiliyormuş!
Tabii her savaşta özellikle iki emtia ciddi değer kazanır. Biri altın, diğeri ise petrol... Küresel ekonomideki gelişmeler ons altını baskılar ve değer kaybetmesine neden olurken, Hamas’ın baskını ve sonrasında başlayan savaş ile altının onsu tekrar 1.880 dolar civarına tırmandı, gram altın ise bu yazı yazılırken 1.680 TL’ydi. Oysaki gram altın, geçen cuma 1.610 TL’ye gerilemek üzereydi.
SAVAŞIN GİDİŞATI NETLEŞİNCE
Petrol fiyatlarında bir hareketlenmenin ardından şimdilik ciddi bir artış gözlenmiyor. Ancak, eğer ki İsrail Ordusu kara harekatına başlarsa petrolün fiyatı da tırmanmaya başlayacak. Zaten bu savaş çıkmasa bile enerji fiyatlarında bir artış eğilimi olacağı bekleniyordu. Büyük olasılıkla kısa bir süre içinde petrolün varilinin 100 dolar seviyesine geldiğini göreceğiz. Savaşın şiddeti ve gidişatına göre ise bu fiyatın ucu açık! Hele ki, savaş bir şekilde Basra Körfezi’nde sıcak çatışmalara sebep olursa, işte o zaman durum vahim olur.
Emtia cephesinde silsile olarak fiyat artışları, savaşların bir yan etkisi ve olmazsa olmazı... Küresel ekonominin en temel sorunlarından biri ise hala enflasyon. Merkez bankalarının sıkılaştırma politikalarıyla, birkaç ülke hariç enflasyon görece kontrol altına alınmak üzereyken şimdi yeniden bir enflasyonist baskı gelmesi pek mümkün. Bu da başta Fed olmak üzere merkez bankalarının sıkılaştırma politikalarını sonlandırmak yerine devam ettirmelerini getirecek büyük olasılıkla...
Türkiye için ise durum biraz daha kötü, zira bizde enflasyon faiz artırımlarına ve mikro ve makro ihtiyati tedbirlere rağmen henüz dizginlenebilmiş değil. Dış denge Türkiye ekonomisinin bir diğer sorunu ve enerji fiyatlarındaki dramatik bir artış, dış açığın daha da artmasını getirecektir. Bunun yanı sıra, Ortadoğu’ya yönelik ihracatımız ve turizm gelirlerimiz de bu savaştan olumsuz etkilenecek. Yani zaten parlak olmayan ekonomik gidişat için beklenmedik bir karanlık tablo daha var artık karşımızda!