Gönüllü karantina. Bugünlerde bizden istenen şey bu. Haydi benim işim buna müsaade ediyor, evden çalışabiliyorum, dışarı çıkışlarımı da büyük ölçüde sınırladım. Peki, bu imkana sahip olmayanlar? Her gün sosyal medyada gördüğümüz, şantiyelerde, üretim atölyelerinde, çağrı merkezlerinde çalışanlar, dip dibe yemek yemek zorunda olanlar?
Dünya çapında çok büyük bir yönetim sınavından geçiyoruz. Vaka artış grafikleri devletlerin karar alma kabiliyetlerinin, ulusların da bu kararlara ne denli uyabildiğinin aynası konumunda. Biz maalesef şu anda arkalardan kopup büyük bir hızla yukarı tırmanmaya başladık. Tüm uzmanlar bağırıyor, daha çok test, daha fazla evde kalma, artış hızını frenler diye. Sokaklarda insanlar bir şey yokmuş gibi hayatlarına devam ediyorlar. Testi de alıp evinde yaparak sosyal medyaya video koyanlar olmasa varlığını bilemeyeceğiz neredeyse.
Türkiye tahminimce krizi kontrol altına alma şansını geride bıraktı. Oysa ki önümüzde İtalya, İspanya, Singapur, Güney Kore gibi birçok önemli örnek vardı ve onların kararlarının sonuçlarını görecek kadar şanslıydık. Kaldı ki, örneğin İtalya’da salgın büyük oranda küçük kentlerde sınırlandırılabildi, Milano, Roma gibi kalabalık şehirlerde çok fazla yayılmadı. Bizde ise durum tam tersi. Yayılmanın en yoğun olduğu yerin İstanbul olduğunu tahmin etmek hiç zor değil. Nüfus ve yoğunluk açısından benzer örnek olarak New York’u düşününce gerçekten endişelerimiz çok artıyor. New York’ta bu sabah itibariyle vaka sayısı 46 bin 262.
İstanbul’da, doğrudan yakın çevremden üç kişi şu anda hastanede Covid-19 tanısı ile tedavi altında, birçok arkadaşım da yakın çevrelerinden pozitif çıkan kişiler olduğunu söylüyorlar. Her geçen günle birlikte hastanelerde yer kalmadığı, boş yatak bulunamadığına dair duyumlar geliyor. Ama insanlar hayatlarına devam etmek durumundalar, işçiler işlerine gidiyorlar, servis araçlarına, toplu taşımalara bindiriliyorlar. Ofislere, atölyelere, banka şubelerine akıyorlar.
İnsanlık tarihinde belki de bir ilk olarak, devlet sokağa çıkma yasağı ilan etsin diye herkes bekliyor ama hâlâ bu karar alınamıyor. Korona virüsüne karşı en güçlü silahımız, virüse yakalanmamak nasıl olsa. Ha bir de, doktor dizilerinin baş rol oyuncularının fotoğrafları...
Bir hafta sonra, yeniden bu satırları yazmamın zamanı geldiğinde kim bilir nasıl bir tablo olacak karşımızda? Tarihe not düşmek için yazayım, ben bu satırları 28 Mart 2020 Cumartesi sabah saatlerinde yazdım, bu ana kadar ülkemizde 5 bin 698 vaka ve 92 can kaybı vardı. Tam bir hafta önce, bu sayılar 947 ve 21 idi. Aynı hızla artış sürerse bir hafta içerisinde nerelere varacağımızı güzelce bir düşünün bakalım. Amacım polemik veya panik yaratmak değil, sadece gerçekleri görmek ve doğru kararı acilen vermek gerekiyor. Kaybedilen her gün binlerce insanın sağlığı için bir risk.
Yine örnek olarak İtalya’ya bakalım, 7 Mart’ta ülkede vaka sayısı 5 bin 883 iken, 14 Mart’ta bu sayı 21 bin 257 olmuş. İtalya, 23 Mart itibariyle stratejik olmayan tüm üretimleri durdurma kararını alabildiğinde ülkede 64 bine yakın vaka, 6 binin üzerinde ölü vardı. Karardan sonra geçen bir hafta içerisinde İtalya 86 bin 498 vaka, 9 bin 134 ölüm seviyesine ulaşmış durumda. Biz de hayatı durdurma kararı verebilmek için bu seviyelere gelmeyi mi bekliyoruz?
Bugün yemek tarifi yazamadım, kusura bakmayın. Ama bu aralar yapabileceğiniz pratik yemek tarifleri isterseniz, geçen hafta da bahsettiğim Karantina Mutfağı adlı podcast kanalımı takip edebilirsiniz. Oraya haftada 4-5 tarif yüklemeye devam edeceğim.
Sağlıklı kalın.