Kuantum 51 için 'iyi bir albüm' diyebilir miyiz?

'Kuantum 51'i Tarkan’ın önceki işleriyle karşılaştırdığımızda bir hayli geride kalıyor. Yedi yıllık bekleyişin sonucunda bununla karşılaşmak fena. Yine de kredimiz (en azından benimki) sonsuz...

Abone ol

Tarkan yeni albüm yaptı. Çok zamandır beklediğimiz bir şeydi bu. Dile kolay, yedi yıl. Öncesinde de böyle suskun dönemleri oldu ama bu farklıydı. Bir kısmı pandemiye denk geldi, kalan kısımların da memleket açısından iyi bir dönem olduğunu söyleyemeyiz. İhtiyacımız vardı. Bu yüzden biraz daha yüksek bir beklentiyle dinlemeye başladık ama karşımıza çıkan, beklediğimiz değildi. Bu yazı, albümü dinlerken hissettiklerim. "Bir Tarkan dinleyicisi olarak" şerhini de koyuyorum elbette çünkü zaman zaman taraflı olabilirim. Dolayısıyla, objektif bir albüm eleştirisi olduğunu söyleyemeyeceğim -ki bunu yapmaktan kaçınıyorum zaten.

Yedi yıl uzun bir zaman. Söz konusu Tarkan olduğunda, bu daha da uzuyor çünkü çok uzun süredir konser de vermiyor. Yeni albüm, yeni konserlerin de habercisi. Böyle baktığımızda güzel ama dinleyince aynı noktada olmuyor insan.

Tarkan, hikayesine "yukarıdan" başladı. 1992 tarihli ilk albümü 'Yine Sensiz', özellikle "Kimdi", "Vazgeçemem", "Çok Ararsın Beni" gibi şarkılarıyla ilgi görmüştü ama '90'lı yılların karmaşasında bir anda öne çıktığını söylemek mümkün değil. Albümün 'hit' şarkısı "Kıl Oldum Abi" dillere düştü, adını herkese duyurdu ama bir noktada durdu… İki yıl sonra dinleyici karşısına çıkan ikinci albüm, onun için bir kırılma noktası. Bir anda zirveye çıktı ve orada kaldı. Kendi şarkıları zaten güzeldi ama Sezen Aksu, Yıldız Tilbe, Ümit Sayın gibi isimlerden aldıkları, zirve yolunda ona geniş bir hat açtı. İlk albümde düzenlemeleri üstlenen Ozan Çolakoğlu yine yanındaydı -ki ilerleyen zamanda onunla yaptıkları işler, Tarkan’ı bambaşka bir noktaya getirdi. Zirveden hiç inmedi ve bütün zamanların en popüler şarkıcısı oldu.

'ÖLÜRÜM SANA' HALA ZİRVEDE

Uzun uzun Tarkan tarihini anlatmaya gerek yok ama üçüncü albüm 'Ölürüm Sana'yla (ve "Şımarık", "Ölürüm Sana", "Salına Salına Sinsice", "Kır Zincirlerini" gibi şarkılarla) herkesin diline düştüğünü, dönemin en büyük satış rakamlarından birine ulaştığını ve bunun hâlâ aşılamadığını söylemek elzem. Üstelik çok hızlı bir satıştı bu. "Bütün zamanların en çok satan albümleri" listesinde onu zorlayanlar yıllar sonra onu geçen rakamlara ulaştı ama Tarkan, o yıl (neredeyse bütün evlere girmek suretiyle) bu listedeki yerini çoktan sağlamlaştırmıştı. 1997 tarihli 'Ölürüm Sana', bu listenin pop kulvarında hâlâ zirvede.

Sonrası hızla geldi. Sezen Aksu yetmedi, Tarkan yanına Nazan Öncel’i de aldı ve“Kuzu Kuzu”dan “Hüp”e, “Dudu”dan “Bir Oluruz Yoluna”ya art arda yaptığı şarkılarla zirvedeki yerini korudu. Orada kalmasının en önemli sebeplerinden biri, attığı temkinli adımlar. Metamorfoz (2007), Adımı Kalbine Yaz (2010) ve 10 (2017), başta kimileri tarafından tepkiyle karşılansa da ilerleyen yıllarda sevilen albümlere dönüştü. Konserler (“Öp”ten “Sevdanın Son Vuruşu”na) bu albümlerden çıkan şarkılarla zenginleşti. Arada (yıllarca beklenen ama başarısız bir girişim olarak tarihe yazılan) İngilizce albüm Come Closer (2006) ve alaturka şarkılar yorumladığı (kimilerinin şiddetle karşı çıkmasına rağmen dinleyici nezdinde ilgi gören) Ahde Vefa (2016) gibi denemeler ve kendini hatırlatmak, unutturmamak için yapılan single’lar da yaptı ama Tarkan, aslında yedi yıldır suskun. Kuantum 51, tam da bu sessizliğin üzerine geldi, ortalık karıştı.

Bu ifadeyi iyi ya da kötü anlamda kullanmıyorum ama şunu söyleyebilirim: Dinleyiciler, bu albüm sonrasında ikiye ayrıldı. Bir tarafta albümü hiç sevmeyenler, ilk dinleyişte rafa kaldıranlar var. Diğer tarafta şarkıların dinlendikçe güzelleşeceğine inananlar… Çok seven, "İşte bu" diyen ya da Tarkan’ı yerlere göklere sığdıramayana rastlamadım. Şüphesiz görmemiş olabilirim ama bu cümleyi kurarken yaptığı her şeyi kayıtsız şartsız beğenen fanatik Tarkan hayranlarını görmezden geldiğimi söyleyeyim.

ŞARKILAR DİNLEDİKÇE GÜZELLEŞİYOR

Ben ikinci taraftayım: Şarkılar, en azından bir kısmı, dinlendikçe güzelleşiyor. İlk dinlediğimde vurulduğum iki şarkı var: "İllallah" ve "Müteşekkir". İlkinin müziğine, ikincisinin havasına vuruldum. Eskilerden gelen, "Her Nerdeysen"le "Unutmamalı"nın arasına ilişen bir şarkı "Müteşekkir". "İllallah" derseniz, iki yıl önce ortalığı gerçekten karıştıran "Geççek" hattından ilerlemesine rağmen (en azından sözleriyle) onun yanına yaklaşamıyor. İskender Paydaş imzalı müzik muazzam, sözler olmamış ve sakil kalmış. "Bir zamanlar ne hayallerle süslerdik biz yarınları / Şimdi yerini sevinçlerimizin aldı gözyaşları" ya da "Yaşamak mı bu sanki / Olduk düzenin kölesi / Hiç kalmadı eser umuttan / Oldu olacak ölelim bari" güzel ama yetersiz. Umut var, söyleyenin geleceğe inancı yerinde ama coşku (şahane müziğe rağmen) hissedilemiyor. Buna rağmen albümün en iyi şarkılarından biri.

"Şerbetli", belli ki albümün ilk 'hit'i. Çoktan dillere düşü bile. Nakaratıyla hızla insanı yakalıyor ve ikinci tekrardan itibaren eşlik etmeye başlıyorsunuz. Çok zamandır böyle bir şarkı çıkmamıştı. Belki "Antidepresan". "Şerbetli", bu anlamda onun kardeşi ve şimdiden yılın en iyilerinden biri olduğunu söyleyebiliriz.

Başa döneyim… "Yo", sağlam bir girişle beklentiyi yükseltiyor ama açılış için güçlü bir şarkı olduğu söylenemez. Yine de ortalamanın üzerinde. Sonrasında gelen üç şarkı hakkında düşündüklerimi yukarıya yazdım zaten. "Darmaduman" ziyadesiyle arabesk ama Tarkan diskografisinde az önce de andığım "Vazgeçemem"den "Unutmamalı"ya pek çok örneği var bunun. Dolayısıyla yeni bir şey değil, yadırgamak mânâsız. Eleştirilerin bir kısmı albümdeki yavaş şarkıların arabeskliği üzerine; bu cümleyi bu yüzden kurdum.

"Ayrılık Töreni" ve "Acı çekmekten zevk almaya programlanmışız arkadaş" sözüyle vuran "Kalpte Savaş", önceki Tarkan albümlerinin beğenilmeyen kısımlarının imitasyonu gibi. Konserlerde eşlik edilecek şarkılar haline dönüşme ihtimalleri yüksek; en azından nakaratlarıyla dinleyiciyi yakalıyorlar. Az önce söz ettiğim arabesk, bilhassa "Kalpte Savaş"ta daha farklı bir yerden hissediliyor ama bu, şarkıya bir güzellik katmış. En azından albümün bütünü düşünüldüğünde ilk albümlerde tanıdığımız, sevdiğimiz Tarkan’a en yaklaşan şarkı diyebilirim. "Çınar" da öyle. Bilhassa alaturka tınısıyla. O yıllarda yapılmış, şimdi yerini bulmuş gibi.

TARKAN TARİHİNİN EN ZAYIF ŞARKISI

Albümü kapatan son üç şarkı, sevenlerini mutlu edebilir. "Vatanımsın", bence Tarkan tarihinin en zayıf şarkılarından biri ama önümüzdeki on yıl boyunca düğünlerin ve evlilik tekliflerinin değişmezi olacağı muhakkak. Yerini bulsun, benden uzak olsun.

Tarkan’ın 'Kuantum 51' adını verdiği, 51. yaşına selam çaktığı yeni albümü geçtiğimiz cuma (14 Haziran’da) çıktı. Bir haftadır eski albümleriyle harmanlayarak dinliyorum, aklımdan geçenler bunlar. Toparlayayım, yazıyı nihayetlendireyim… Şu cümleyi çekincesiz kurabiliyorum: Albümde yeni bir şey yok. Olması da gerekmiyor belki ama en azından sevenleri -ki ben de içlerindeyim- artık 'başka bir şey' duymak istiyor. Şarkı girişlerinde her zamanki klasik numaralarını yapmış, duyduğunuz ilk anda beklenti yükseliyor ama orada kalıyor. "Yo"dan söz etmiştim, yanına "Olay"ı iliştireyim. Girişi çok etkileyici ama sonrası bildiğimiz Tarkan. Bunu iyi bir şey olarak düşünmek mümkün çünkü en azından 'bozmamış/bozulmamış' olduğunu görmek güzel. Bunu bahane edip ilerleyebiliriz ama öyle değil. Şarkı ilerledikçe tavsamaya başlıyor. Aradaki telefon efekti hele, hiç olmamış. Nerede "Hepsi Senin mi"den "Öp"e uzanan cilveler? Tarkan, artık ilkinin uzağında ama ikincisinin kötü bir kopyasını yapmaya ne gerek var?

Şu cümleyi kurmak yanış olmayacak: Şarkılar dinledikçe güzelleşiyor. En azından bir kısmı. Bunlar kendini kurtaracak, konserlerle birlikte geleceğe taşınacak. Albümün, şarkıların geleceğini biraz da bu belirleyecek. Hangi şarkıların dile düşeceğini birlikte göreceğiz. Ben zarımı "Müteşekkir" ve "İllallah" için attım, tutarsa ne âlâ. "Şerbetli" derseniz, zaten çoktan düşeş.

Bütün bunlardan sonra, 'Kuantum 51' için "iyi bir albüm" diyebilir miyiz? Hayır. Bence öyle. Tarkan’ın önceki işleriyle karşılaştırdığımızda hele, bir hayli geride kalıyor. Yedi yıllık bekleyişin sonucunda bununla karşılaşmak fena. Yine de kredimiz (en azından benimki) sonsuz, bir sonraki adımı heyecanla ve merakla bekleyeceğimi şimdiden söyleyeyim. Bu yaz bir de Tarkan konserine denk gelirsem daha ne isterim?