Kürdistan’ın referandum çıkmazı: Tarihi fırsat mı, oyun mu?
Gözleriniz referandum kampanyasına dair afiş benzeri şeyler arıyorsa nafile. Çünkü siyaset bireyleri muhatap almıyor. Parti liderleri, aşiret ağaları ve etkili aileler üzerinden yürütülen pazarlıklar belirleyici. Ayrıca genel anlamda itirazın bedeli bazen ağır olabiliyor: Dışlanmak, tehdit edilmek, işinden atılmak, sürülmek, hapsedilmek ya da öldürülmek. O yüzden “Devlet ama nasıl bir devlet?” sorusu Kürtler arasındaki sorgulamayı dışa vuran bir istifhamdır.
Erbil Uluslararası Havaalanı’na inince inceden inceye hissettiğiniz neft kokusudur. Boru hattının başındaki için lütuf, geri kalanı için kara bir kaderdir. Çoğuna göre petrol siyasal ve toplumsal düzenin damarlarındaki kirli kandır; yolsuzluğun, çürümenin, çarpıklığın başladığı yerdir. Bugünlerde Kürdistan bağımsızlık referandumunu tartışıyor. Petrol kenti Kerkük ve Musul’un tartışmalı bölgeleri birçok şeyin düğüm noktası. Kürdistan Bölgesel Hükümeti Başkanı Mesud Barzani, Kürdistan’ı 25 Eylül’de bağımsızlık referandumuna götürme kararını aldığından beri Kürtler ‘Evet’, ‘Hayır’ ve ‘Boykot’ üçgenine sıkıştı. Normalde ömrü 11 ay süren İran sınırlarındaki Mahabad Cumhuriyeti’nden beri Kürtlerin bağımsızlık mücadelesi yarıda kesilmiş bir rüyadır. Bütün Kürtlerin bir festival havasında bunun için seferber olması beklenir. Ama bir tarafta zamansız bulanlar, bunu Barzani yönetiminin başarısızlıklarını örtme çabası olarak görenler, “Referandum, Kürdistan’ı ikinci Kıbrıs yapmak isteyen Türkiye’nin oyunudur” senaryosuna inananlar ya da “Gerekli hazırlıklar olmadan Kürdistan’ı referanduma götürerek bağımsızlık projesini başarısızlığa uğratmak isteyen bölgesel aktörlerin oyunudur” diyenler, hukuki, diplomatik, siyasal, ekonomik ve güvenlik altyapısının hazır olmadığına işaret edenler. Diğer tarafta ‘evet’i “Kürdîlik” ve “vatanseverlik”, ‘hayır’ı “Kürdistan rüyasına ihanet” çemberine alanlar. Karşıt görüşte olsalar bile hepsi özünde bağımsızlıktan yana. Tek bir kişi çıkmaz bağımsızlığı reddeden.
Gözleriniz referandum kampanyasına dair afiş benzeri şeyler arıyorsa nafile. Çünkü siyaset bireyleri muhatap almıyor. Parti liderleri, aşiret ağaları ve etkili aileler üzerinden yürütülen pazarlıklar belirleyici. Ayrıca genel anlamda itirazın bedeli bazen ağır olabiliyor: Dışlanmak, tehdit edilmek, işinden atılmak, sürülmek, hapsedilmek ya da öldürülmek. O yüzden “Devlet ama nasıl bir devlet?” sorusu Kürtler arasındaki sorgulamayı dışa vuran bir istifhamdır.
KYB İKİ ARADA BİR DEREDE
Kürdistan Demokratik Parti (KDP) dışındaki partilerin tutumu koşullara bağlı. En temel sorun kapalı tutulan parlamentoda yasal sürecin işletilmemesi. Kürdistan’da yıllardır KDP ile iktidarı ve kaynakları paylaşan Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) açıkça Kürdistan’ın bağımsızlığına yönelik kritik bir adımın karşısında duran bir parti olarak tarihe geçmek istemiyor. Ama net bir tutum da deklare edemiyor. KYB içinden önemli bir ismin verdiği bilgilere göre içerideki bölünmüşlük şöyle:
Eski Irak Cumhurbaşkanı ‘Mam’ Celal Talabani’nin eşi Hero İbrahim Ahmed, oğulları Kubat ve Bafil Talabani, Berham Salih, Mele Bahtiyar ve Kusret Rasul gibi isimler KYB’nin ‘koşullu evet’ cephesini oluşturuyor. Şanaz İbrahim Ahmet, Refat İbrahim ve Lahur Şêx Cengî ise ‘hayır’ cephesinde yer alıyor. Tabanda önemli bir kesim referandumun kötü sonuçları olacağından korkuyor ve ‘hayır’ cephesi de parti içi rekabette bu kesime oynuyor. Ayrıca bu kesim esasen Goran’ın tabanını eski yuvaya çekmeyi umuyor.
KYB içindeki bu dağınıklık nedeniyle parti yönetimi net olarak ‘evet’ ya da ‘hayır’ çağrısı yapamıyor. Barzani, geçen ay Avrupa’ya gittiğinde KYB’nin referanduma karşı çıktığına dair haberler üzerine KYB’de etkili bir ismi arayarak “Hero İbrahim Ahmed bizimle mi değil mi, ona göre davranacağım” diye sordu. Bunun üzerine Hero İbrahim “Kak Mesud’la birlikteyim” yanıtını gönderdi.
KYB’nin bir kanadı öteden beri Kürdistan’la 400 kilometrelik sınırı olan İran faktörünü dikkate alıyor. Partiyi fiilen kontrol eden Hero İbrahim, İran’la geleneksel ilişkilerin sürmesinden yana. Oğullarından Kubat ABD’nin, Bafil İngilizlerin adamı olarak biliniyor. Gücünü kendi peşmergesinden alan ve Hero Ahmed’in parti içindeki rakibi olan Kusret Rasul de İran faktörünü dikkate alan biri. Hero İbrahim’in karşısında duran Berham Salih de sırtını ABD’ye yaslayanlardan. Kerkük Valisi Necmeddin Kerim ise KYB kökenli olsa da daha fazla Barzani ile birlikte iş tutuyor. Onun için de uygun düşen sıfat ‘Tam Amerikalıların adamı’. Kerim, KDP ile anlaşıp Kerkük petrolünü Ceyhan’a pompaladığı için Hero İbrahim ile kavgalı.
KDP’liler kritik bir dönemeçte KYB’yi muğlak davranmak ya da ikili oynamakla eleştiriyor. Ancak meclisi açıp referandum yasasını çıkarmak suretiyle şekil şartının yerine getirilmesi halinde KYB’nin ‘Evet’ çağrısı yapabileceği konuşuluyor. Meclis başkanlığını elinde bulunduran Goran Hareketi ise meclis açıldığında ilk gündem maddesinin başkanlık meselesi yani Barzani’nin durumuyla ilgili düzenleme olmasında ısrar ediyor. Goran’a göre tasarı meclisten geçse bile yasalaşamaz. Çünkü tasarıyı onaylayacak olan kişi yani Barzani iki yıl önce görev süresi dolduğundan meşru başkan değil. O yüzden önce başkanlık krizinin aşılması gerekiyor. Barzani zaten kendi konumuna ilişkin tartışmayı bitirmek ve başkanın meclis tarafından seçilmesini öngören tasarıyı engellemek için meclisi kapatmış, meclis başkanını da Erbil’den sürmüştü.
SÜRGÜNDEKİ BAŞKAN: ÖLÜM TEHDİTLERİ ALDIM
Geçen hafta gazeteci dostlarım Muhammed İzeldin ve Hemin Hoşnav’ın yardımlarını esirgemediği Kürdistan seyahatimde referandum tartışmalarını yakından dinleme fırsatı buldum.
Süleymaniye’den Erbil’e dönmeye kalkışınca KDP peşmergesi tarafından kontrol noktasından geri çevrilen Meclis Başkanı Yusuf Muhammed Sadık’ı Süleymaniye’de bir apartman dairesinde ziyaret ettim. 1978 doğumlu genç bir siyasetçi. Goran’ın adayı olarak meclis başkanı olmuştu. “Demokratik bir sistem yok. Mesud bey kanuna göre artık başkan değil ama görevini sürdürüyor. Kanunen meclis kapatılamaz ama kapalı. Meclis başkanı görevden alıkonulamaz ama başkente gidemiyor. Beni 'Erbil’e gelirsen seni öldürürüz' diye tehdit ettiler. Düşünün Avrupa’da çok sayıda ülkenin parlamentosunu ziyaret ettim ama başkanı olduğum parlamentonun bulunduğu Erbil’e gidemiyorum. Bırakın meclis başkanını her hangi bir vatandaşın Erbil’e gitmesi engellenemez” diye dert yandı. Yusuf Muhammed Sadık’a göre referandum dahil vatanla ilgili düzenlemeler parlamentodan geçmeli. Bu yüzden referandumun yasal çerçevesi yok:
“Kürtler yüzyıllardır bu hayali için direniyor. Binlerce insan şehit düştü. Bağımsızlık referandumuna gidiyoruz ama kimse mutlu değil. Çoğu karşı, bir kısmı kararsız. Halbuki hepimizin çıkıp eğlenmesi gerekiyor. Millet güvenmiyor çünkü işin başındakiler samimi değil. Her şeyden önce bağımsızlık için iki temel önemlidir: İçeride hukuki, ekonomik ve siyasal hazırlıklar. Dışarıda da bölge ülkelerini ve küresel güçleri ikna çabası. İkisi de yok. Bağdat bize karşı. İki yol var: Ya Bağdat’la anlaşıp ayrılacağız ya da güçlü bir altyapı ile tek taraflı bağımsızlık ilan edeceğiz. İkisine de uzağız.”
‘TÜRKİYE’NİN KONTROLÜNDE BİR KÜRDİSTAN İSTEMİYORUZ’
‘Hayır’ cephesinde en net tavrı koyan KDP ile kanlı bıçaklı hale gelen Goran Hareketi. Dümdüz bir araziye kurulmuş Erbil’e göre daha inişli çıkışlı olan Süleymaniye’de bir tepe Goran’a tahsis edilmiş. Goran’ın kurucusu Newşêrwan Mustafa, 19 Mayıs’ta ölümünün ardından Gırdeke diye bilinen bu yerin tepesine gömüldü. Reform talebiyle KYB’den kopup Goran’ı kurmuş olan Mustafa’nın ardından Süleymaniyeliler “Babamızı kaybettik” diye gözyaşı dökmüştü. Gırdeke’deki büyükçe bir kütüphanede Goran Politbüro Üyesi Celal Cevher’in konuğu olduk.
Goran neden referanduma karşı?
Biz Kürdistan’ın bağımsızlığını istiyoruz. Bunun için de referandum gerekiyor. Ancak zamanla ve yöntem nedeniyle KDP ile ayrı düştük. Şu an ne güvenlik açısından ne de siyasi açıdan istikrarlı bir ortam var.
İki yıldır DAİŞ ile savaşıyoruz. Hem Irak bizim için çok yorucuydu. Bu savaş büyük ekonomik sıkıntılar yarattı. Aynı zamanda petrol fiyatları düştü, bu da Kürdistan’ı çok etkiledi. Bunun yanı sıra Kürdistan’da hükümetin her alanında acayip bir yolsuzluk var. Bunları dikkate aldığımızda yeni bir adım atmak için ortamın müsait olmadığını gördük. Bizim için önemli bir şey daha var: Kürtlerin birliği. Kürtler masaya oturabilmeli. Beş önemli parti var. Referandum konusunda hepsi aynı fikirde değil.
Referandumun için birlik içinde değiliz. Referandum için yasa gerekiyor ama iki yıldır parlamento kapalı.
2014'ten beri Bağdat’tan bütçe payı gelmiyor. Halkın maaşları tam ödenmiyor. Hükümetin zaaflarından dolayı halk kızgın; elektrik yok, su yok, güvenlik tam sağlanamıyor.
Tartışmalı bölgelerde Irak’la müzakerelere oturabilmiş değiliz. Sorunları Bağdat’la konuşarak halletmemiz gerekiyor. Hal böyleyken bazı partilerin referanduma gitmelerini oyun olarak görüyoruz. Kendi çıkarları için bunu yaptıklarını düşünüyoruz. Bu yöntemle devlet kurulamaz. Kanun lazım, siyasal birlik lazım, halkın arasında güçlü bir ‘evet’ sesi olması lazım. Tabii devleti kendimiz için kurmak istiyorsak.
Kimin için kuruluyor bu devlet?
Sanki bölgedeki birkaç devletin baskısıyla bu işe girildi. Sakat bir devlet kurulsun böylece yüzyılların rüyası başarısızlığa uğrasın diye. Kürdistan’ın bağımsızlık hayalini bitirmek istiyorlar. Bizce bir oyundur.
Türkiye ve İran’ı mı kast ediyorsunuz? Bu iki ülke görünürde karşı çıkıyor. ABD de öyle.
ABD karşı çıkmıyor. Sadece zamanlamasını doğru bulmuyor. Zamanlamayı doğru bulmayan başka devletler de var. Türkiye’nin de tam karşı olmadığı ve zamanlama açısından doğru bulmadığına dair değerlendirmeler var.
Referandumun arkasında Türkiye var. Sözde karşı, perde arkasında destek veriyor. Türkiye’nin desteğiyle devlet kurarsak, Kıbrıs gibi oluruz, devlet olamayız. Kendi kontrolünde olması için perde arkasında destekliyor. DAİŞ’e (Irak Şam İslam Devleti) de sözde karşıydı ama destekliyordu. Hem perde önünde hem arkasında karşı çıkan tek devlet İran. İran çok hassas davranıyor, tecrübelidir, nerede ne yapacağını biliyor. İran buranın Türkiye’nin kontrolü altına girmesinden korkuyor. Türkler burayı kendi parçası olarak görüyor. İran da bu bölgede egemen oldu. Bu yüzden ikisi de bu bölgeye karışmayı kendilerinde bir hak olarak görüyor.
KYB ile birlikte Goran’ın da İran’ın etkisi altında hareket ettiği ve İran’ın yardımıyla kendi peşmergesini kuracağı iddiasına ne diyorsunuz?
2007'de Goran’ı kurduğumuzda İran ve Türkiye karşı çıktı. Irak’taki farklı partiler de karşı çıktı.
ABD ve çoğu Avrupa ülkesi de hoşlanmadı. Medeni bir hareketiz. Silahları dağda bıraktık. Bölge ülkelerin etkisinden kurtulmak istiyoruz. Bu yüzden İran, Türkiye ve Arap ülkelerinde temsilcilik açmamız yönündeki teklifleri reddettik.
Sözünü ettiğiniz zemin yok ama parlamento açılır da yasa çıkarsa referandumu destekler misiniz?
Şu ana kadar ‘hayır’ ile ‘evet’ arasında kaldık. Temel olarak bağımsızlık istiyoruz ve referandumun yanındayız. Altyapı hazır olursa evet diyeceğiz. Ama bunların yapıldığı konusunda bizi ikna etmeleri lazım.
Temeli sağlamsa ve zamanlama yerindeyse ‘evet’ deriz. Şu ana kadar hayır mı diyeceğiz, boykot mu edeceğiz, henüz karar vermiş değiliz. Bu referandumu Barzani ve KDP’nin kendi yolsuzluk ve hırsızlıklarını kapatma çabası olarak görüyoruz. DAİŞ’le mücadeledeki hatalarını perdelemek istiyorlar.
Barzani’nin tavırları güvensizlik yarattı. Meclisi kapatan başkana nasıl güveneceğiz?
DAİŞ konusunda Barzani’yi suçlamanızın nedeni ne?
Şengal’de savaşmadan çekildiler. Ezidileri DAİŞ’in eline verdiler. Binlerce Ezidi kadının köle haline getirilmesi unutulmaz bir şeydir. KDP bunun sorumlusu olarak tarihe geçmiştir.
Size göre çekilme emrini kim verdi?
Barzani, Peşmerge’nin başkomutanıdır. Sorumlu olan odur.
Tartışmalı bölgelerle ilgili bir savaş riski görüyor musunuz?
Çok hassas bölgelerdir. Bölgedeki ülkeler de bu konuda hassas. İnşallah bu bölgeler için Bağdat’la savaşarak değil konuşarak hallederiz. Tabii Haşd el Şaabi ile savaş da çıkabilir. Ama bölgede rolü olan ülkeler bir şeyler yapabilirler. Hem savaşı önleyebilirler hem de teşvik edebilirler.
Newşêrwan Mustafa’nın ölümü Goran’da ciddi bir sarsılmaya yol açar mı?
Ufak tefek sorunlar var. Ama partinin durumu şu an daha iyi. Komiteler kurduk ve sistematik bir yapılanmaya gittik. Daha sağlam bir yapılanma ortaya çıkıyor.
Tepeyi gezerken “Mam Celal partiyi bölen rakibine çok cömert davranmış” diye düşündüm.
KYB’nin tarihi daha dikkatli okumanızı tavsiye ederim. Newşêrwan KYB’nin ikinci adamı değildi. Mam Celal defalarca dedi ki "Newşêrwan KYB’nin ikinci değil birinci adamıdır". Dağda da aktif bir şekilde birinci adamdı. Sıradan biri değildi. Bütün Kürt liderlerinden bir farkı vardı. Mam Celal Newşêrwan’ı herkesten çok tanıyordu ve onun istediği herhangi bir şeye "hayır" demezdi. 2004’ten itibaren KYB’yi tekrar reforma sokmak istedik. Bu gerçekleşmediği için ayrıldık.
SIRÇA KÖŞKÜNDEN 'HAYIR' KAMPANYASI
Şasuwar Abdulvahid Kadir
"Hayır" demek genelde iş adamlarının harcı değildir. Hele ki ekonomi tümden muktedirlerin himmetindeyse. O cesaret çulsuzdan bilinir, çapulsuzdan!
Kürdistan’da hayır kampanyasına öncülük eden Şasuwar Abdulvahid Kadir 38 yaşında bir mühendis. NRT kanalının sahibi. Kendisini partilere yaslanmayan bir girişimci olarak görüyor. Ama KDP’lilerin gözünde o KYB’nin büyüttüğü bir emlakçı. Süleymaniye’yi dikizleyen yamaçlardan birinde kendi projesi olan Alman Köyü’ndeki şatafatlı saray yavrusunda sohbete oturduğumuzda “Hayır kampanyasına öncülük eden birinin bu kadar zengin olacağını ummuyordum” diye takıldım. Gülümseyerek yanıtladı: "Çocukken çalışmaya başladım, hem çalıştım hem okudum."
Bu tür bir kampanya sizin için tehlikeli değil mi? Bir de yarın Kürdistan’ın bağımsızlığına karşı çıkan biri olarak anılmak gibi bir risk yok mu?”
Doğru söylüyorsun. İş adamı menfaatlerini korumak için bu tür kampanyalara kalkışmaz. Malını mülkünü korumak için halkın değil iktidarın yanında yer alır. Ben öldüğümde bu sarayı değil halkın arasında da konuşulan şeyler bırakmak istiyorum. Elbette benim için tehlike var. Hayatım pahasına bir şey yapıyorum. Ama Kürdistan açısından riskli olacağını düşünmüyorum. Bir kere bu referandum bağımsızlık için düzenlenmiyor, bu bir oyundur. Taban bilmiyor olabilir ama biz bunu göstereceğiz. Referandumdan sonra bu ortaya çıkacak ve halk bize teşekkür edecek. Şu anda kanuni bir boşluk içindeyiz. DAİŞ’le savaş bitiyor. Kahramanlık faslı da bitmek üzere. Ekonomik krizleri halka unutturmak için yeni bir oyun ortaya koydular.
Bu bir oyunsa dışarıyla da bağlantılı olması gerekmez mi?
Dışarıyla bağlantılı farklı tablolar var. İran tamamen karşı. Türkiye’nin tavrı net değil, açıktan hayır diyor fakat arkadan destek veriyor olabilir. Bize bir oyun gibi geliyor. Mesela tartışmalı bölgeler var, o nedenle Haşd el Şaabi ile savaş yapmak zorunda kalabiliriz. Tarihsel olarak Kürtler Türkiye ile anlaşıp İran’la savaştılar ya da İran’la anlaşıp Türkiye’yle savaştılar veya İran’la anlaşıp Irak’la savaştılar. Artık kimsenin aleti olmamalıyız. Ortadoğu’da hep Kürtler üzerinden kavgalar yaratıldı.
Bugünkü Kürdistan’ın temel sorunu iktidar ve kaynakları paylaşan iki ana partinin aşiret ya da liderlerin ailelerine ve kendi silahlı gücüne (peşmerge) dayanması. Goran bu döngüyü kırmak için üçüncü bir yol olarak çıktı ama iktidar ortağı olmanın ekonomik-siyasal çekiciliğine dayanamayıp kendini yıprattı. Sonra Barzani’ye kafa tutmanın bedeli olarak tüm koltuklardan oldu. Aşiret-siyaset döngüsünü kıracak gerçek partilere ihtiyaç olduğunu herkes söylüyor. Bu çerçevede henüz ortada güçlü bir harekete temel olacak kadro olmasa da Şasuwar Kadir alternatif olma hevesini gizlemiyor.
‘Hayır’ hareketi bir partiye dönüşebilir mi?
Şu an değil, referanduma kadar partiye dönüşmeyi doğru bulmuyoruz ama gelecekte bu hareketi bir partiye dönüştürebiliriz.
Türkiye ve İran’ın pozisyonuna uygun bir tepkiyi organize ediyorsunuz.
Biz her hangi bir devlet için bu kampanyayı başlatmadık. Türkiye’nin perde arkasında başka şeyler söylediği düşünülüyor. Oyun oynandığını düşünenler iki noktaya dikkat çekiyor: Birincisi Barzani ile Tayyip Erdoğan’ın arası iyi, Türkiye’den habersiz bunu yapamaz. İkincisi Türkiye rahatlıkla KDP’ye baskı yapabilir. Petrolü satmaz, sınırı kapatır ve istediğini kabul ettirir. Erdoğan bağımsız Kürdistan’a destek vermiyor. Bu referandumun bağımsızlıkla ilgisi yok. Devlet kurmak için referandum da gerekmiyor.
Kampanya nedeniyle baskı ya da tehditle karşılaştınız mı?
Evet cephesi bizi korkutmaya çalışıyor. Erbil’de konferanslarımız engelleniyor. Bizi destekleyen vekiller baskı altında. KYB Milletvekili Ferhad Sengawi partiden ihraç edildi. Goran Milletvekili Rabul Maruf ihraç edilmedi ama partisi tarafından dışlandı. Bence KYB ve Goran’ın belirsizliği siyasi ticaretlerinden kaynaklanıyor. İki partinin basını da hayırcılara yer vermiyor. Bizi destekleyen cami imamları atıldı. Özgürce hareket edebilsek yüzde 70 hayır oyunu buluruz. Sosyal medyada yaptığımız ankete göre halkın yüzde 40’ı ‘hayır’, yüzde 52’si ‘evet’ diyor, geri kalanı kararsız.
YARIN: KDP CEPHESİNDEN BİR BAKIŞ: KÜRDİSTAN ÇARESİZ DEĞİL