Yaz başında Avrupa spot piyasalarında doğalgaz fiyatları artmaya başladı. Bu artış eylül ayında da devam etti, ekimde benzer bir durumun yaşanmayacağına dair olumlu bir gelişme şimdilik yok. Bunun tam aksine, enerji krizi gittikçe küresel bir boyut kazanmaya başlıyor. Nitekim enerji haberlerinde artık ilk sırada enerji arzında sıkıntı yaşayan ülkelere yenilerin eklenmesi var. Krizin kıtasal boyuttan küresele çıkmasında halihazırda üç ülkenin durumu etkili: Çin, Hindistan ve Brezilya.
Bu üç ülkede neler yaşanıyor? Çin’in “Ne pahasına olursa olsun enerji açığını kapatın” çıkışının nedeni ve etkisi ne olacak? Hindistan’da kömür neden sorun haline geldi? Bu sorular ışığında enerji piyasalarında yaşanan kriz emarelerini ele alacağız.
ÇİN: ENERJİ AÇIĞINA HAYIR
Dünyadaki kömürün yarısını üreten ve tüketen Çin’de yaşanan enerji açığı, Çin ekonomisinin büyüklüğü ve talebi dikkate alındığında yaşananların küresel bir enerji krizi olarak sınıflandırılmasında etkili. Çin’in elektrik üretiminde kömür yüzde 70’lik bir paya sahip. Üstelik Çin’in 1980’lerden bu yana ekonomik büyümesinin temel girdisinin kömür olduğu söylenebilir. Örneğin, 1980’de yarım milyar ton olan kömür tüketimi yıllar içinde artarak 3,9 milyar tona ulaştı, Çin ekonomisi de dünyada ikinci sıraya. Ancak Çin bu politikada değişikliğe gitmek istiyor. Çin’in BM Genel Kurulu’nda kömür konusunda denizaşırı finansman sağlamayacağını ifade etmesi, 2060’da sıfır karbon iddiasını ortaya atması, kendi politikasında dönüşümü gerektiriyor. Bir başka anlatımla, yenilenebilir kaynaklar ve kömürden çıkış için adım atılması. Nitekim Çin 2020’de enerji talebinin yüzde 15’ini yenilenebilir kaynaklardan karşılamayı başardı. Bununla beraber gidecek yolu da çok.
Son birkaç aydır ise Çin’in evdeki hesabı çarşıya uymuyor. Öncelikle yaşanan kuraklık hidrolikten elektrik üretimini sarstı. İkincisi, küresel düzeyde artan doğalgaz fiyatları Çin için sorun oluşturmaya başladı. Dahası, gaz için gerekli meblağ bulunsa bile gazın bulunması sanıldığı kadar kolay değil. Buna bir de kömür cephesindeki sıkıntı eklendi.
Çin iç piyasasında kotalar, maden kazaları sonrası gelen tedbir düzenlemeleri, verilen cezaların büyüklüğü kömür firmalarında gönülsüzlüğe neden oldu. Buna bir de ithal kömürdeki sıkıntı eklendi. İthal kömür fiyatlarının tavan yapmasının yanında arzda da sorun var. Öncelikle Çin’in Moğolistan’dan gelen kömürü, sınırda salgın nedeniyle artan önlemler uyarınca sınırlandı. Avustralya ile yaşanan siyasi tansiyon Pekin’in Canberra’dan kömür almasına engel oluyor. Endonezya ve Filipinler’in ürettiği kömüre yönelik talep fazla, bu da Çin’in istediği kadar kömürü almaması demek.
Yaşananlara bir de geçtiğimiz hafta Çin’deki kesintiler eklendi. Çin’in eyaletlerinin yarısında elektrik üretiminde ve şebekeye verilmesinde sorun çıktı. Hal böyle olunca bazı yerlerde saatlerce, bazı yerlerde günlere yayılan kesintiler yaşandı. Bu kriz karşında Pekin yönetimi üreticileri bir masa etrafına topladı ve “daha çok kömür, daha çok üretim” dedi. Pekin’in uyarısı üzerine Çin Enerji Yatırım Şirketi, 4’üncü çeyrekte yıllık üretimlerinin yüzde 25’i kadar üretim yapacaklarını söyledi. Söz konusu şirket Çin’in kömür üretiminde önemli bir oyuncu ve yıllık üretimi 530 milyon ton. Bu durumda şirketin üç ay içinde 135 milyon ton civarında kömür üretmesi bekleniyor. Özel bir şirketten bu cevabın gelmesi önemli, zira özel şirketler Xi Jinping’in yeşil dönüşüm uyarınca ortaya koyduğu kriterlerle göre kömür üretmekte gönülsüz davranıyordu. Buysa Çin’in enerji krizinin çözümünü kömürde gördüğünü gösteriyor. Peki iklim ne olacak…
HİNDİSTAN’IN SEL VE KÖMÜR İLE İMTİHANI
İklim krizinin yansıması Hindistan’da da görülüyor: Seller. Hindistan ve sel aslında kulakların aşina olduğu bir durum, ancak bu yıl sellerde artış var, dahası da var: Sel baskınlarının kömür madenlerine etkisi. Kömür neden Hindistan için önemli peki?
Çin gibi Hindistan’ın da elektrik üretiminde kömür hayati bir rol üstleniyor. Hindistan’da bir ampul yanmasını sağlayan enerjinin yüzde 60’yı kömürden geliyor. Yani kömür yoksa, 10 ampulden 6’sı yanmıyor. Tabii ampul basit bir benzetme, bunu fabrikalar, sanayi ve konut üstünden düşünmek lazım. Hindistan dünyanın en büyük ekonomileri arasında, dahası nüfusu 1,3 milyar. Yani enerji tüketimi yüksek. Ülkedeki son duruma bakıldığında Hindistan’daki 135 kömürlü termik santralde kömür kıtlığı yaşanıyor. Buradaki kömür miktarı geçen yıla göre yüzde 76 azaldı ve 8,1 milyon tona kadar geriledi. Kıtlık 13 günden fazladır devam ediyor. Bloomberg’e göre ülkedeki santrallerin elinde 4 günü kurtaracak kadar kömür var. Hindistan’ın elektrik üretiminde bel kemiği olan kömür, ithalat ve Hindistan’ın kendi rezervlerini kullanmasıyla karşılanıyor. Yerel üretimde selin kömür çıkarılan bölgeleri etkilemesi, madenlere kadar ulaşması sorunun bir ayağı. İthal kömür ayağındaysa tırmanan kömür fiyatları var.
Kömür 2021’de pik yaptı ve ton başı fiyatlar iki kattan fazla arttı. Üstelik bu artış son üç ayda yaşandı. Filipinler’deki Semirara Adası'ndan gelen kömürün fiyatı 50 dolardan 110 dolara kadar çıktı. Avustralya’dan yola çıkan kömürün tonu 200 doların altında değil artık. Buysa Hindistan gibi elektrik üretiminde kömürü birincil kaynak olarak kullan ülkeler için ciddi risk demek.
BREZİLYA’DA KURAKLIK KESİNTİLERE NEDEN OLUYOR
Brezilya, Güney Amerika’nın en önemli ekonomisi. Ülkenin 212 milyonluk nüfusu da enerjiye duyulan ihtiyaç konusunda fikir veriyor. Ülkenin elektrik üretimindeki dinamosu hidrolik enerji. Brezilya’nın elektrik üretiminin neredeyse yüzde 60’ı, yani yarısından fazlası, suların barajlara dolması ve oradan elektrik üretilmesine dayanıyor. Ancak son birkaç yılda olduğu gibi bu yıl da Brezilya’da kuraklık hesapları alt üst etti. 2021’de yaşanan kuralık bir öncekinden daha sertti, buysa elektrik üretimi için yeterli suyun olmaması demek. Brezilya’nın bu noktada hızla çözüm üretmesi gerekiyor, zira kimse elini prize attığında yanmayan bir ampulle karşılaşmak istemiyor. Bu noktada Arjantin’den yapılacak elektrik ithalatı önem kazandı. Bunun için görüşmeler yapılıyor. Brasilia’nın bulduğu ikinci seçenek alev topuna dönmüş doğalgaz piyasası. Ülke hızla spot piyasalardan LNG transferine başladı. Nitekim veriler incelendiğinde bir önceki yıla göre doğalgaz ithalatının iki katına çıktığı görülüyor. Buysa halihazırda fiyatların tırmandığı spot piyasalarda yeni bir tırmanış demek, zira arzın sabit seyrine karşı talepte artış var. Özetle Güney Amerika’daki talep artışı, Almanya’nın alacağı gazın fiyatına etki ediyor.
Karşılaşılan tablo, enerjide yaşanan dar boğazın yalnızca Avrupa ve doğalgaz ile sınırlı olmadığını açıkça gösteriyor. Kriz Çin, Hindistan ve Brezilya’da da karşılık buluyor. Krizin nedenlerinden biri iklim değişimi: Sel, kuraklık, aşırı sıcak, rüzgârdan verim alınamaması. İşte bu nokta devletlerin verdikleri sözlere sadakatlerini de gösterecek olan. Öncelikle kömürden çıkış politikalarının erken bulunduğu, hatta iklim önlemlerinin krize neden olduğuna dönük algıda enerji şirketlerinin, kartellerin rolü iyi irdelenmeli. Burada “kriz var ne yapalım eski tas eski hamam” denilirse hiç önleme gerek yok, sadece insanlığı değil, suçsuz milyarlarca canlının sonunu 2100’e kadar getirmiş oluruz. Ancak bu kriz, yaşandığı gerçeğinin de üstünü örtmemeli. 2019’da denklem aynı, dünya bir anda ürettiğinin iki katı üretim yapmadığına göre piyasa insafına terk edilen enerji fiyatları neden böylesine tırmanıyor, kim neden oluyor? Acaba enerjide kurulan piyasa odaklı mekanizma sorunlu olabilir mi? Ve gerçekten merak edilmesi, gereken enerji şirketlerinin bu dar boğazdaki rolü ve kazançları arasındaki ilişki. Sanırım bunu ancak yıllar sonra öğrenebileceğiz.