Küresel güç mücadelesinin yeni adresi: Asya-Pasifik V
Rusya'nın yönünü Asya-Pasifik’e dönmesini sağlayan, Ukrayna Krizi sonrasında AB ile ABD tarafından hayata geçirilen ekonomik yaptırımlar oldu. Yani Batı’yla kriz Rusya’nın yeni temel motivasyonunu yarattı. Söz konusu yaptırımlar Rus enerji şirketlerinin kredi alması ve projelere katılmasının önünü kesti.
Batı medyasında uzun zamandır ‘tuhaflıklar ülkesi’ sıfatlamasıyla anılan Asya Pasifik’in kapalı kutusu Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, nam-ı diğer Kuzey Kore yine bir balistik füze denemesiyle gündeme geldi. Beyaz Saray’ın görüşünü ise Amerikan Başkanı Trump, gecikmeden kendi Twitter hesabından dünyaya duyurdu: “Rahatsızız. Çin de kendini zor tutuyor!” Rusya ise kollarını kavuşturmuş, Pyongyang’a doğru sessizce çatık kaşlı bakışlar atıyor. Sessizliğin nedeni, Putin’in Twitter hesabını yeterince aktif kullanamaması değil elbette.
Kuzey Kore’nin tüm uyarılara rağmen yeni balistik füze denemelerini sürdürmesi ve Pyongyang yönetiminin nükleer zenginleştirme programı, Japonya ve Güney Kore kadar ABD’nin de tepkisinin hedefinde. Pekin ise konuyla ilgili sert çıkışlardan kaçınma eğiliminde. Çin Halk Cumhuriyeti’nin gönüllü sözcülüğünü, son Twitter açıklamasında olduğu gibi, ABD ve yanı sıra kuzeydeki büyük hami Rusya yapıyor. Moskova, Orta Asya ya da Avrasya Bölgesi'nde böylesi bir söz dinlemezlik karşısında SSCB’den kalan “abilik” vasfıyla kulak çekmekten geri durmuyor. Öte yandan “sabrımızı zorlama” mesajı vermekle yetiniyor. Peki, Putin yönetiminin daha sert tepki vermemesinin nedeni nedir? Sonuçta resmi olarak nükleer silaha sahip olan ülkeler 1970’te yürürlüğe giren Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT) gereği nükleer zenginleştirmenin barışçıl biçimde kullanılmasından sorumlu ve nükleer silah sahipliğinin statükosunu koruyor. Bu ve benzeri soruların yanıtları, Asya-Pasifik’te kendine yer açmaya çalışan Putin yönetiminin Asya-Pasifik stratejisiyle yakından alakalı.
BEN DE BU YERLERDEN ASYA-PASİFİK’E GİDERİM
Rusya’nın Asya-Pasifik politikası, Batı’yla kısa süren balayı sonrası sığınılacak bir durak olma özelliği taşıyor. Bunun ilk örneği, 1991’den sonra ABD öncülüğünde uygulanan “Önce Rusya (Russia First)” politikasının ve Şok Terapi ekonomi reçetelerinin Rusya’da yıkımla sonuçlandığı dönemde yaşandı. Rusya dış politikasındaki Batı odaklı strateji belirleme yönelimi tam olarak bırakılmasa da bu dönemde çeşitlendirildi. Nitekim Rusya ve Çin 1996’da sadece Şanghay Beşlisi’ni (bugünkü adıyla Şanghay İşbirliği Örgütü) kurmakla kalmadılar, “bu böyle gitmez” diyerek ABD’nin patronluğundaki tek kutuplu dünya düzenine karşı, çok kutupluluğu savunan bir deklarasyona da imza attılar. Batı’yla ilişkilerinde yaşadığı hayal kırıklığı, Rusya’nın Asya ve Asya-Pasifik’le olan ilişkilerinin temellerini attı. Ancak söz konusu dönemde Rusya’nın adeta kaynayan kazana dönen Avrasya ve Orta Asya’yla, yani kendi arka bahçesiyle münasebeti, ilişkilerin sadece “merhaba sizinle işbirliği yapsak nasıl olur?” niyet beyanıyla sınırlı kaldı. Nitekim 1996’da Güneydoğu Asya Ulusları Birliği (ASEAN) ile diyalog ortaklığı kurmuş ve 1998’de Rusya, Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Forumu'na (APEC) üye olmuşsa da bunlar politik bir hamleye dönüşemedi. 2000’lerde Rusya ekonomik çeşitlendirme, çok yönlü bir dış politika ve enerji alanında know-how teknolojisine erişebilmek için Asya-Pasifik ülkeleriyle yakın ilişkiler kurmaya çalıştı. 2012’de Soçi’de düzenlenen APEC Zirvesi ve Rusya’nın üyesi olduğu ŞİÖ’nün Asya-Pasifik ilişkileri geliştirme birimi de Rusya’ya bu anlamda destek sağlayan kaldıraçlar oldu.
Yine de Rusya’nın niyet beyanından öte aktif bir biçimde yönünü Asya-Pasifik’e dönmesini sağlayan, Ukrayna Krizi sonrasında AB ile ABD tarafından hayata geçirilen ekonomik yaptırımlar oldu. Yani Batı’yla kriz Rusya’nın yeni temel motivasyonunu yarattı. Söz konusu yaptırımlar Rus enerji şirketlerinin kredi alması ve projelere katılmasının önünü kesti. Daha önce Avrupa ve Atlantik odaklı ekonomi ve enerji politikasının 2014 itibariyle çeşitlendirilmesi için bölge aktörleri yakın markaja alındı.
ENERJİ VAR ALIRSAN, DOĞU RUSYA VAR YATIRIM YAPARSAN
Rusya yüz ölçümü açısından dünyanın en büyük ülkesi. Öyle ki batı noktası Kaliningrad ile doğu noktası Çukotka Bölgesi arasında 9 zaman dilimi bulunuyor. Dolayısıyla Avrupa’dan Pasifik Okyanusu’na uzanan bir haritadan bahsediyoruz. Tam da bu noktadan hareketle Moskova coğrafi konumunu avantaja çevirmeye çalışıyor. Asya-Pasifik ülkeleriyle yatırım ve enerji odaklı bir ilişki kurma gayretinde. Bu ilişkilenmenin merkezindeyse Doğu Rusya yer alıyor. Doğu Rusya’yı yatırıma değer kılan bölgenin enerji ve ekonomik gelişim potansiyeli. Doğu Sibirya ve Uzak Doğu Rusya enerji kaynaklarına ulaşma ve bunların dağıtımı Rusya’nın altından kalkamayacağı kadar teknolojik gelişme ve yatırım gerektiriyor. Şayet Rusya yatırım çekme stratejisini hayata geçirirse, toplam petrol ihracatının yüzde 8, doğal gaz üretiminin de yüzde 20 artması bekleniyor. Dahası Rusya bölgede aynı zamanda Asya-Avrupa arasında bir koridor olarak rol üstlenme gayretinde. Bölgenin canlandırılması için inşaat, enerji, finans ve ilaç endüstrisi üzerinden yürütülecek projelerle bölgeye yatırım çekilmeye çalışılıyor. Nitekim 3 Eylül 2016’da Vladivostok’ta yapılan Doğu Rusya Forumu'na bölgeden ve dünyadan 56 ülke katıldı. Forumun somut çıktısıysa Güney Kore ve Japonya’nın yeni yatırım planları oldu.
Güney Kore 2016’da Rusya’nın Uzak Doğu Bölgesi için 5.37 milyar dolarlık anlaşma imzaladı. Hyundai Engineering & Construction bu yatırımlardan aslan payını aldı. Benzer biçimde geçen yıl Japonya ile Rusya 1 milyar dolarlık yatırım fonu kurarak enerji ve altyapı projelerinde bu fonun kullanılması konusunda uzlaştı. Putin’in Aralık 2016’daki Tokyo ziyaretinde, Rusya Doğrudan Yatırım Fonu ve Japon Uluslararası İşbirliği Bankası (JBIC) da yeni bir işbirliğinin altına imza attı. 500 milyon dolarlık, enerji ve alt yapı alanında 60 projenin hayata geçirilmesi için taraflar el sıkıştı. Hali hazırda Japonya ile Rusya; Sakhalin-I, Sakhalin-II, Arktik ve Yamal gaz ve petrol bölgelerinde Gazprom, Novatek ve Rosneft’le ortak projeler yürütüyor. Özellikle Batı’da Rusya’ya yönelik yaptırımların gündeme gelmesiyle kendisi de bazı yaptırımlar hayata geçirse de JBIC, Yamal projesine sadece şirketleriyle değil 400 milyon dolarlık bütçe desteği de sunarak dâhil olmaktan geri durmadı. Sakhalin-I ve Sakhalin-II’den çıkarılacak petrol ve doğal gazın yüzde 70’inin Japonya’ya gidecek olmasını da not düşmek lazım. Yani dünyanın en büyük LNG tüketicisinin bu hamlesi sadece kendi enerji güvenliği açısından değil, yaptırımlarla sarsılan Rusya enerji projeleri için de adeta can suyu oldu.
Japonya ve Güney Kore’nin dışında Rusya’nın bir diğer yakın ortağı Vietnam. Nitekim Gazprom Vietnam kıyılarında gaz araması yapıyor. Benzer biçimde Vietnam ile Rusya’nın Avrasya Birliği arasında bir serbest ticaret anlaşması imzalandı ve anlaşmayı takiben Vietnam, Rusya’dan silah alan en önemli ülkelerden biri haline geldi.
HAYALLER VE HAYATLAR
Asya-Pasifik’teki en önemli oluşumlardan biri Güneydoğu Asya Ulusları Birliği (ASEAN). On üyeden oluşan ASEAN 600 milyon nüfus, 2.6 trilyon dolarlık üretimiyle dünya brüt üretimde yüzde 7’lik pay sahibi olan bir yapı. Dahası ticaret ilişkilerinde Japonya, Çin ve Güney Kore katılımıyla oluşturulan ASEAN+3’lük formülle bir hayli ihtişamlı bir profil çiziyor. Bölge siyasetinde söz söylemek isteyen her aktör gibi Rusya’nın da ASEAN’a dair hedefleri hatta hayalleri var. Bunlar diplomatik bağların güçlendirilmesi, Çin’in dışında başka ülkelerle etkileşimin artması ve Avrasya Birliği ile ASEAN arasında işbirliğinin güçlendirilmesi olarak özetlenebilir. Ancak teoride kulağa hoş gelen bu hedefler pratikte tökezliyor. Örneğin Rusya liderler, bakanlar düzeyinde diyalog ortaklığı ve zirveler düzenleniyorsa da ASEAN-Rusya 10 Yıllık Eylem Planı, 2015’te hedeflerden uzak bir rotada hayal kırıklığıyla noktalandı. Daha da dramatiği Rusya’nın 10 üyelik birlikle ticaret hacmi sadece 22.8 milyar dolarla sınırlı kaldı ve ASEAN’ın sekizinci en büyük ticaret ortağı oldu. Buna karşın Çin’in ASEAN ticaret hacminin 2020’de 1 trilyon doları bulması bekleniyor.
Sonuç olarak Rusya’nın Asya-Pasifik’teki varlığı sınırlı bir konumda yer alıyor. Her ne kadar Rusya yönünü Doğu'ya dönmüşse de Çin ve ABD gibi devler karşısında en azından ekonomik ve ticaret hacimleri açısından çok sınırlı bir profile sahip. Dahası Rusya, "kazan kazan" stratejisiyle kendi ülkesine yatırım çekme, enerji ihracatını bölgeye kanalize etme gayretinde. Ancak enerji ortaklıklarında kulağa hoş gelen projelerin Rusya ekonomisinde olumlu etki göstermesi için en az 10 yıl mühlet gerekiyor. Bölge enerji akışında etkin ABD ve Ortadoğulu tedarikçilerle rekabet etme gerçeğiyle bu süre daha da uzayabilir. Özetle Moskova’nın Çin’in küçük kardeşi ve ham madde ihracatçısı konumunu aşabilmesi için en azından Asya-Pasifik zemininde henüz zamana ihtiyacı var. Tam da bu nedenle Kuzey Kore’nin füze denemelerine yüksek perdeden ses vererek bölgedeki imajını zedelemek ve yatırımcıları ürkütmek istemiyor. Haftaya Asya’nın parlak ada ülkesi Japonya’dan bölgeye bakış atacağız.