Küresel iklim kriziyle mücadelede gençlerin öncülüğü ve şu bizim seyretme halimiz!

Greta, dünya geneline yayılan gençlik eylemlerinin fitilini ateşlerken biz, gençlerin ve hatta çocukların sosyal medyayı kendi öz sorunları için ne kadar iyi kullanabildiklerini de görmüş olduk. Gençlerin hareketinin temel gerekçelerinden birisi de siyasilerde gördüğü ikiyüzlülüktür. Onlara duyduğu güvensizliktir.

Abone ol

Erol Malçok

Hepimizin bildiği meşhur bir Kızılderili atasözü vardır: “Biz doğayı çocuklarımızdan miras aldık.” Yetişkinler olarak bu sözün gereğini ancak dip seviyede gerçekleştirdiğimiz bir dönemden geçiyoruz. Bilim insanları içine girdiğimiz bu döneme insanın yeryüzü üzerindeki faaliyetlerine olumsuz atıf yapmak anlamında antroposen (insan çağı) adını verdiler. Bu çağın çocuklar açısından en belirgin özelliği yaban hayatla bağlarının en çok koptuğu ve beton binalara hapsoldukları çağ olmasıdır diyebiliriz. Örneğin İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre 1970’den bugüne çocukların bir yetişkinin gözetimi olmadan koşup oynayabileceği alan yüzde doksan azaldı, öte yandan yabani alanlarda oynayan çocuk sayısı yüzde elliden yüzde onun altına indi. Bu oranın diğer ülkelerde çok farklı olabileceğine dair fazlaca iyimser bir durum yok. 1817-1862 yılları arasında yaşamış doğa filozofu Henry David Thoreau bu tehlikeyi çok erken fark etmiş ve şu sözlerle uyarmıştı insanlığı: “İşte bizim engin, yabanıl, inleyen anamız doğa, bir leopar gibi, olanca güzelliğiyle, çocuklarına olanca şefkatiyle, yayılmış her yere. Ne var ki çok zamansız kesildik memesinden ve toplumun, yani insanın sadece insanla ilişki kurduğu o kültürün içine düştük.”(1)

Doğal hayattan koparıp aşırı teknolojinin, tüketim ve bireyci kültürün içine biz sokmamışız gibi sürekli lümpenliğinden, toplumsal sorunlara ilgisizliğinden yakındığımız çocuklar ve gençler, zihinlerinde henüz kaybetmedikleri doğa imgesiyle boğucu kent yaşamına mahkum olma paradoksunu kendi çabalarıyla çözmeye çalışıyorlar. İngiltere’deki Yok Oluş İsyanı’nı istisna tutarsak – ki orada da gençlerin yoğun katılımı var – dünya genelinde iklim krizi eylemlerine gençler öncülük ediyor. İsveç’ten 15 yaşındaki Greta Thunberg’in parlamento binası önündeki okul greviyle başlayan tepki, geçtiğimiz aylarda Avrupa’dan Avustralya'ya ve ABD’ye kadar yayıldı. Avustralya’da greve katılan binlerce öğrencinin yaş aralığı 6 ile 15 arasında değişiyordu ve yıllardır hiç eylem olmayan ülkede çocukların eylemi bir başlangıç oldu. Yine geçtiğimiz hafta Belçika’da, greve çağrı yapan öğrencileri bile şaşırtan düzeyde on binlerce öğrencinin katılımıyla okul kırma eylemleri gerçekleşti.

Yakın zamanda gerçekleşen ABD temsilciler meclisi seçimlerinde Demokrat Parti’den meclise giren 29 yaşındaki Alexandria Ocasio-Cortez ise meclisteki en genç milletvekili olarak iklim aktivistliğinin öncülüğünü yapıyor. Kendisi bir kafede garsonken, ziyarete gittiği petrol boru hattına karşı mücadele veren Standing Rock (dikilen kaya) yerli hareketinden çok etkilenip bir şeyler yapmak için siyasete girmiş ve eylemliliğini ABD’deki genç gruplarla birlikte yürütüyor.

Greta, dünya geneline yayılan gençlik eylemlerinin fitilini ateşlerken biz, gençlerin ve hatta çocukların sosyal medyayı kendi öz sorunları için ne kadar iyi kullanabildiklerini de görmüş olduk. Gençlerin hareketinin temel gerekçelerinden birisi de siyasilerde gördüğü ikiyüzlülüktür. Onlara duyduğu güvensizliktir. Onlar artık merkeziyetçi hükümetlerin herkesin hayatını ilgilendiren konularda kimseye bir şey sormadan istediği gibi kararlar almasını istemiyorlar. Ve gençler söz konusu olduğunda sürprizlere açık olmak lazım, tıpkı Mayıs 68'de olduğu gibi. 68 Mayıs’ından kısa bir süre önce Sartre ile bir söyleşi yapılır ve ona Fransız gençliğinin neden bu kadar apolitik ve lümpen olduğu sorulur. Sartre o büyük öngörüsüyle “olaylar sizin gördüğünüz gibi olmayabilir bizi neyin beklediğini hiçbir zaman bilemeyiz” der. Örneğin Z Kuşağı diye adlandırılan 1995-2001 yılları arasında doğan gençler üzerinden 20 ülkede yapılan bir araştırmada gençler en önemli önceliklerinin ifade özgürlüğü olduğunu söylemiş. Listede birinci sırada Türkiye'den katılan gençler var. Araştırmaya 20 ülkeden 20 bin kişi katılmış. Umut verici bir gelişme.

Çocuklar ve gençlerin ellerinden uçup giden doğal yaşantılarının kaygısıyla harekete geçmelerinin yanında Greta’nın bir gazetecinin “siz çocuklara bu kadar yük ağır gelmiyor mu?” sorusuna verdiği “siz yetişkinler sorumluluğunuzu yerine getirmediğiniz için bu görev bize düşüyor” şeklindeki cevap da işin biraz zorunda kalma boyutunu oluşturuyor maalesef. Belçika’daki okul kırma eylemlerinde bir okul müdürünün “Verdiğimiz eğitim amacına ulaşmış, bize ne kadar olgun yurttaşlar olduğunuzu gösterdiniz” sözü de bu bağlamda kulağa hoş gelmekle birlikte büyük bir ironi barındırıyor. Ya biz yetişkinler çocuklarımızı yaptığı eylemler için alkışlayıp “normal” hayatlarımıza devam mı edeceğiz sorusu geliyor akla. Başlangıçta andığımız Kızılderili atasözüne atıf olması anlamında Greta’nın COP24 İklim Zirvesi’ndeki şu sözleriyle bitirelim“ Çocuklarınızı her şeyden çok sevdiğinizi söylüyorsunuz ama geleceklerini çalmaya devam ediyorsunuz.”

(1) Richard Louv, Doğadaki Son Çocuk, Tübitak Yayınları 2012 s.1