2020’nin başlarından beri bir taraftan ABD ile diğer taraftan
Afgan hükümetiyle Taliban arasında devam eden müzakereler, aslında
ABD’nin Afganistan’da süreci yönetemediğinin ilanı ve büyük
hezimetinin açıkça kabulüydü. Yolsuz Eşref Gani hükümeti ve
savaşçılığını kaybetmiş Afgan ordusuyla yola devam edemeyeceğini
yirmi yıl sonra anlamış olmasının yanı sıra katliam ve
cinayetleriyle nam salmış yerel işbirlikçiler üzerinden bir zafer
elde edebileceği hayaline kapılması, şeffaflık ve demokratik
yöntemleriyle öğünen ABD yönetimi için alarm zillerinin çalmaya
başladığını göstermekteydi. Amerikan imparatorluğunun hâlâ soğuk
savaş yöntemleriyle bir şeyleri kotarabileceğini düşünmesi Amerikan
zekâsı için de önemli bir göstergedir aynı zamanda.
Afganistan hezimeti, ABD’nin başarısızlığı kanıtlanmış
yöntemlerinden kaynaklansa da, Çin ve Rusya gibi uluslararası
aktörlerin Orta Asya’da NATO ve ABD’den kurtulmak için
geliştirdikleri Taliban’ı el altından destekleme stratejilerinin
bir başarısı olarak da kaydedilebilir. Zahiren ABD’ye karşı verdiği
bağımsızlık savaşı olarak görülse de, Taliban’ın kendisi ülkesinde
ciddi bir Peştun nüfus barındıran Pakistan tarafından kontrol
edildiğinden buna maalesef bağımsızlık savaşı diyemiyoruz.
Taliban’ın Peştun unsurlarının ağırlıkta olduğu Pakistan
istihbaratıyla sıkı birlikteliği 1996’da da 2021’de de kendini
açıkça ele veriyor. Bu anlamda Taliban’ın ABD veyahut Çin-Rusya’yla
ilişkilerinin de Pakistan’ın bu ülkelerle yaşadığı dalgalanmaya
eşlik ettiğini görüyoruz. Bu nedenle Taliban her ne kadar
Afganistan içinde önemli bir aktör olarak görülse de bölgesel ve
uluslararası ilişkilerde devlet altı aktör olarak büyük ölçüde
uluslararası ve bölgesel güçlerin etkisi altında olduğunu kabul
etmek durumundayız.
Dolayısıyla uluslararası aktörlerin de desteğiyle Taliban'ın
Afganistan'ı ele geçirmesi, Asya'nın jeopolitik haritasını yeniden
çizerken, Amerika'nın en çetin stratejik rakibi Çin ve Rusya,
meydana gelen bu jeopolitik boşluğu hızla doldurmaya başladı bile.
Bu iki ülke, ABD’nin AB tarafından bile eleştirilen plansız ve
kaotik geri çekilme operasyonunun yarattığı olumsuz etkileri
kendileri için olumlu bir yöne kanalize etme çabası içerisinde.
Nitekim FT’ye konuşan Rus siyasi analist ve Orta Asya uzmanı Arkady
Dubnov'un "Bizim için iyi olan, Amerikalılar için kötü, bizim için
kötü olan, Amerikalılar için iyidir. Bugün durum Amerikalılar için
kötü ve bu yüzden bizim için iyi” ifadesi, aslında ABD ile Rusya
arasında bölgesel rekabet ve gerilimin hangi boyutlarda olduğunu
göstermesi açısından önemli.
Bölgesel güçleri de arkasına alan Çin, öyle görünüyor ki,
altyapısı tahrip olan ve ekonomik olarak bütünüyle çökmüş
altyapıyı, ya Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru ya da devasa İpekyolu
Projesi çerçevesinde ayağa kaldırarak ülkedeki nüfuzunu artıracak.
Şu an Pakistan’da çok büyük yatırımlara imza atan Çin’in arka
bahçesi konumundaki Afganistan’ı da bu iş birliğine dahil etmesi,
Orta Asya’da ona tartışılmaz bir üstünlük kazandıracağı kesin. Geri
çevrilemez tekliflerle Taliban’ı belirli bir modda tutacağını ve
Afganistan’da kurulacak yeni siyasal yapıyı yönlendirme imkanını
elde edeceğini öngörebiliriz. Bu, Pekin’in bir taraftan Çin’e karşı
silahlı mücadele veren silahlı İslamcı örgütlerin Afganistan’da
barınmalarının önünü almasını sağlayacak iken, öte yandan da
ABD’nin bölgesel nüfuzunun ve Çin'e yönelik kuşatma politikalarına
darbe vurmak demek. Bu çerçevede Çin’in Taliban’ın terör örgütü
olarak tanınmasına karşı uzun vadede BM ve başka uluslararası
platformlarda mücadele etmesi bile gündeme getirilebilir.
Tabii Pekin yönetimi Taliban’a sonsuz bir kredi açma niyetinde
değil. Taliban Pekin’in hedefleriyle çatışma içerisine girmediği
sürece, muhtemelen Pekin Taliban yönetimini destekleyecek ve onun
önünü açacak politikalara imza atacaktır. Bunun başında da
Taliban’ın el Kaide ve uzantılarıyla arasına mesafe koyması
geliyor. Bu, sadece Çin ve Rusya değil, uluslararası toplumun üyesi
olan bütün ülkelerin aslında Taliban’dan beklentisi. Taliban bunu
ihlal ettiği takdirde, kendisi için sonun başlangıcını hazırlama
gibi bir aptallığın fitilini ateşlemiş olacaktır, bu yüzden de
böyle bir aptallığı yapma hatasına kolay kolay düşmez.
Öte yandan Taliban ülke içerisinde muarızlarını da içeren geniş
tabanlı bir geçiş hükümeti kurmaya niyetli görünüyor. Aslında
Taliban’ı yakından tanıyan uzmanlar, örgüt içerisinde iki farklı
eğilimin bulunduğunu; birinci kanadın salt Taliban üyelerinden
oluşan bir hükümet kurulmasından yanayken, diğer kanadın ise geniş
tabanlı bir hükümetten yana olduğunu belirtiyorlar.
Adını açıklamayan bir Taliban yetkilisi el Cezire’ye vermiş
olduğu demeçte, birbirini nakzeden farklı iki sisteme sahip
olmaktansa, sorun çözülene kadar hükümeti ilan etmek
istemediklerini söyledi. Yetkilinin aktardığına göre Taliban, Afgan
Uzlaşma Komitesi başkanı Abdullah Abdullah'a “gücü sizinle
paylaşacağız, ancak sizin için belirli bir yüzde belirleyemiyoruz"
diye söylediğini aktardı.
Bu noktada Pençşir Vadisi meselesi kalıyor geriye. Ancak
muhaliflerin önemli bir bölümünün de Pençşir eyaletine sığındıkları
göz önüne alındığında bu bölgenin sadece Ahmet Şah Mesud’un
oğlundan ibaret olmadığı söylenebilir. Taliban Pençşir'dekileri
ikna etmek için müzakerelerini sürdürecek, mümkün mertebe silahlı
şiddete başvurmamaya çalışacaktır, ancak oradakilerin direnmesi
durumunda bu şiddetsizliğin uzun sürmesi de beklenemez elbette.
Pençşir’in 90’lı yıllarda Taliban’a en sağlam direnen ve ona en
büyük kayıplar verdiren bölge olduğu ve örgütün burayı şimdiye
kadar pek kontrol edemediği göz önüne alındığında, bölgenin Taliban
için içerdiği tehdit daha iyi anlaşılabilir. Ancak yine de halkın
bütün kesimlerinin savaştan bıkmış olduğu gerçeği, yeni bir iç
savaşın başlamasını zorlaştırıyor.