Kürşat Bumin'in kitabında Mordillo

Kutuplaştırmanın fazilet, ötekileştirmenin meziyet, riyakârlığın nimet sayıldığı zamanımızın -belki de her zamanın- Türkiye’si, bunların tam zıddında konumlanan bir fikir insanını kaybetti.

Abone ol

Aydan Çelik

Türkiye Kürşat Bumin’i kaybetti.

Kelime oyunu yapmıyorum. Hakikaten öyle.

Kutuplaştırmanın fazilet, ötekileştirmenin meziyet, riyakârlığın nimet sayıldığı zamanımızın -belki de her zamanın- Türkiye’si, bunların tam zıddında konumlanan bir fikir insanını kaybetti.

Kürşat Bumin deyince çok insanın aklına haklı olarak “eleştirel düşünce” geliyor. Ardında yazan herkes bunun altını çiziyor zaten.

Bir sürü sıfat sıralayabiliriz onun hakkında.

Muzipliğini hiç kaybetmemiş, kendisine özel olarak konmuş ismin tersi bir yol izlemiş, “haylaz” bir çocuk…

“Tuhaf” sorular soran bir felsefeci…

Her an sizi ters köşeye yatırmaya meyyal bir forvet…

Her mahallenin dilini öğrenmeye çalışan, ezberlerden uzak bir talebe…

Yazılarındaki cin mısırı üslubu konuşmasına taşıyan bir belagat ustası…

**

Hiç unutmuyorum. Bir seçim ertesinde (ya da arifesinde) Ali Kırca’nın gençlere ayırdığı bir Siyaset Meydanı’nda eline mikrofon kapan her “gencin” hayattan beklentisinin “istikrar” olduğunu öğrenince dayanamamış “Ya hu siz nasıl gençsiniz? Genç olan istikrar ister mi? İstikrarı benim yaşımdaki adamlar ister, sizin kaos istemeniz lazım” diye topa girmişti.

(Aynı günler olabilir mi? Levent Yılmaz’ın Cogito dergisinde Umberto Eco ile bir söyleşisi yayınlanmıştı. Eco “Aydının işi kriz çıkartmaktır” diye bir cümle kuruyordu.)

**

.

Kürşat Bumin’in sivil toplum, medya kritikleri vb. hakkında muhtemelen daha çok yazı çıkacaktır. Ben bir kitabından, daha doğrusu o kitabın kapağından söz ederek onu yâd etmek istiyorum.

Demokrasi Arayışında Kent’ten söz ediyorum.

Bumin’in sivil toplum kavramı üstünden yürüttüğü tartışmaların paralelinde bir kitaptı Demokrasi Arayışında Kent. “Vekalet” demokrasisi yerine “katılım” demokrasi diye tanımladığı, “yurttaş kentlilerin” inisiyatif kullandığı bir arayışın olanaklarını tartışan bir metindi.

Deyim yerindeyse “geç kalmış bir erken metindi.”

Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan kitabın kapağında Arjantinli çizer, Guillermo Mordillo’nun bir karikatürü yer alıyordu: Tamamı griye boyalı bir mahallede tek bir evi rengârenk boyayan bir adam polis arabasına bindiriliyordu.

Onun tercihi miydi yoksa yayınevi mi önerdi bilmiyorum ama derdini bu kadar iyi anlatan kitap kapağı muhtemelen çok azdır.

Mordillo’nun İndivudialist (“Bireysel eylemci” diye mi çevrilmeli ?) diye adlandırılan eseri metne cuk oturmuştu.

Ve aslına bakarsanız, yaklaşık çeyrek asır sonra Kürşat Bumin’in yazı hayatında da kritik bir eşiğe vesile olan Gezi Parkı’nın kehaneti gibiydi.

Nedense kitabın sonraki baskılarında o çizim kullanılmadı.

Oysa demokrasinin, kentlerin ve medyanın mevcut durumunu düşününce, çok isabetli olmaz mıydı?

**

Kürşat Bumin’in üzüntü verici kaybı o çizimi yeniden hatırlamaya vesile oldu.

Gittiği yerde huzur içinde uyusun.