“Ayının kırk türküsü varmış, kırkı da ahlat üstüne,” derlermiş.
Şu bir gerçek ki çevremizi saran tüm hakikati artık çocuk hakları
üzerinden konuşma ve anlamlandırma vakti geldi. Çünkü her şey, bir
şekilde çocukların insan olmaktan kaynaklı haklarından
yararlanmasını ya güçlendiriyor ya da zayıflatıyor.
Hızlı ve kuralsız sanayileşme sonucunda, kimi çocuklar
çocukluklarını mobilya atölyelerinde suntalar altında veya başları
pres makinelerine sıkışarak yitirirken, kimi çocukların da kanları
kurşun gibi toksik bir maddeyle zehirlenerek zihinsel ve bedensel
hastalıklar yaşıyorlar.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, her yıl yaklaşık 1 milyon
kişi kurşun zehirlenmesinden ölüyor. Bu süreçten ise en kırılgan
gruplardan biri olarak çocukların bedensel ve zihinsel gelişim
süreçleri etkileniyor. UNICEF’in tahminlerine göre, dünya çapında
800 milyon kadar çocuk – yani üç çocuktan biri- kanında aşırı
düzeyde kurşun taşıyor.
Kimilerinin ailelerinde kurşun teması yüksek iş gruplarında
çalışan ebeveynler oluyor, kimileri ev içindeki tozları ağız
yoluyla alınarak çocukluk çağında kurşun ile tanışıyor, kimileri
kurşunun hammadde olarak yoğun kullanıldığı sanayi bölgelerine
yakın yerleşimlerde yaşadıkları için kurşun gündelik yaşamlarının
bir parçası oluyor, kimileriyse sağlıksız beslenme biçimlerinden
dolayı kurşuna maruz kalıyorlar. Çocuk, kurşunla ne kadar erken
yaşta karşılaşırsa, sonraki aşamalarda okul başarısı ve zekası o
kadar çok etkileniyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Avrupa Birliği düzeyinde bir
süredir çocukların gıda kaynaklı kurşun zehirlenmesine ve uzun
süreli kurşun maruziyetine karşı korunması konusunda ciddi bir
farkındalık dalgası büyüyor. Her yıl Ekim ayının son haftası Dünya
Sağlık Örgütü’nün öncülüğünde Uluslararası Kurşun Zehirlenmesini
Önleme Haftası olarak anılıyor.
İlk olarak geçtiğimiz Ekim ayında sıkılabilir ambalajlı tarçınlı
elma pürelerinden tüketen onlarca çocuk zehirlenince ABD Gıda ve
İlaç Dairesi (FDA), çocuklara yönelik meyve püresi üreten üç
markanın ürünlerini, tehlikeli düzeyde kurşun içerebileceği
gerekçesiyle toplatma kararı aldı. Yapılan inceleme sonucunda
püreye eklenen tarçının hammaddesinde yüksek düzeyde kurşun tespit
edildi.
Ocak ayı ortasında kurşun zehirlenmesi “salgını”ndan ABD’de
350’den fazla çocuk etkilenmiş durumda.
ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (CDC), akranlarından
daha yüksek düzeyde kurşuna maruz kalan çocukları tanımlamak için
kan değerlerinde desilitre başına 3,5 mikrogramlık bir üst seviye
kullanıyor. Elma pürelerinden etkilenen çocukların kanındaki kurşun
seviyeleri ise desilitre başına 4 ila 29 mikrogram arasında
ölçüldü.
Söz konusu ürünler Türkiye’de satılmasa da kurşun zehirlenmesine
karşı çocukların sağlığının korunmasının ülke gündeminde yerini
alması şart, zira kurşun maruziyeti çocuklarda ve bebeklerde
maruziyet düzeyine bağlı olarak ishalden kusmaya, kabızlığa,
karaciğer ve böbrek disfonksiyonuna, zayıf akademik başarıya,
işitme azlığına, halsizliğe, kilo kaybına, kas ağrılarına,
uyuşukluğa, anemiye ve hatta bilinç kaybına dek varan sonuçlar
doğurabiliyor. Kalıcı etkiler arasında gelişim geriliği ve beyin
hasarı da var. Dünya Sağlık Örgütü, kurşunu, halk sağlığı açısından
en çok risk oluşturan toksik maddeler arasında sayıyor.
ABD Kongresi’nde daha önce 2021 yılında da yapılan bir
araştırmada, bebek mamalarında yüksek düzeyde arsenik, kurşun, cıva
ve kadmiyum bulunduğu tespit edilmişti ve FDA tarafından gıda
endüstrisinde güvensiz bulunan ürünlere yönelik yeni bir direktif
taslağı hazırlığı başlatılmıştı.
Avrupa Birliği’nde de gıdalardaki bazı kirleticilerdeki kurşuna
dair maksimum değerler belirlenmiş durumda. Bunlar, sütte ve bebek
mamalarında kilogram başına 0,020 mg düzeyini geçmemek zorunda.
Ayrıca, Avrupa Birliği’nin kimyasalların düzenlenmesi
konusundaki ünlü REACH (kimyasal maddelerin kaydı,
değerlendirilmesi, izni ve kısıtlanması) Direktifi’ne dair de sık
sık teknik toplantılar yapılarak tehlikeli kimyasallara karşı
güncel önlemler ele alınıp eylem planları hazırlanıyor.
Kurşun sadece gıdalarda yok. Ahşap oyuncak trenlerin üzerindeki
boyadan çocuk elbiselerine, fast food zincirlerinde kullanılan
bardaklardaki kaplama boyalara dek tabir-i caizse nereye dokunsak
kurşuna rastlamak olanaklı. Dokuz aydan altı yaşa kadar çocukların
kurşun zehirlenmesi açısından ağır risk altında olduğu kabul
ediliyor. Örneğin, Avrupa Birliği’nde Oyuncak Güvenliği
Direktifi’ne göre sıvı olmayan oyuncakların materyallerinde kilo
başına en fazla 2 miligram kurşun kullanımına izin var.
Washington merkezli Center for Global Development (CGD) isimli
düşünce kuruluşunun bir yıldır devam eden projesinin sonuçları ise
Ekim ayında kamuoyuyla paylaşılmıştı. Buna göre, özellikle düşük
gelirli ülkelerde yaşayan çocukların yarısı tehlikeli düzeyde
kurşun zehirlenmesine maruz kalıyor ve bu zehirlenme çeşidi,
akciğer kanserinin üç katı kadar öldürücü olabiliyor.
Araştırmaya göre, bu ülkelerdeki çocuklarda görülen kalp ve
böbrek işlev bozukluklarının yanı sıra zeka geriliği, şiddete
meyilli davranışlar ve prematüre ölümler, büyük oranda söz konusu
kurşun zehirlenmesiyle bağlantılı.
Bir nöro-toksin olan kurşunun, genç yaşlarda kan-beyin
bariyerini daha kolay geçebilmesi de, çocukların savunmasızlığını
açıklayan bir diğer sebep.
CGD’nin 47 farklı araştırmayı harmanlayarak hazırladığı bir
diğer raporda ise, çocukların kurşun maruziyetiyle birlikte
matematik, okuma ve IQ düzeylerinin düştüğü gösteriliyor. CGD’ye
göre, zengin ve yoksul ülkelerdeki çocuklar arasında sınav
sonuçlarındaki farklılıkların beşte biri, kurşun maruziyetindeki
farklarla ilintili.
Zengin ülkelerde çocukların çok yüksek oranda kurşun
maruziyetine uğramamaları için çok sıkı yasalar varken ve bunu
denetlemek için milyarlarca dolarlık projeler yürütülürken, yoksul
ülkelerde boya, ilaç, mutfak gereçleri gibi ürünlerde kullanılan
kurşunlar çocuk sağlığını kolaylıkla tehdit edebiliyor.
Avrupa Birliği üye ülkeleri başta olmak üzere birçok ülkede
içeriğinde kurşun bulunan boyaların kısıtlanmasına ve tercihen de
yasaklanmasına yönelik birçok çalışma mevcut iken Türkiye’de bu
yönde bir adım henüz atılmış değil.
Oysa, kurşun zehirlenmesi, ortadan tamamen kaldırılmasa da,
önemli miktarda azaltılabilecek bir durum; zira temel kaynaklar
zaten belgelendirilmiş durumda, ülkelerin bu konuda kendilerine
maliyet-etkin hedefler koymaları mümkün.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, çocuklarda kanda normal
kurşun düzeyi “sıfır” olmalı; bu düzey 10 ve üzerine çıkarsa kurşun
zehirlenmesi için riskli bir durum doğmuş demektir. Kandaki kurşun
düzeyindeki her 10 birimlik artışın çocukta IQ seviyesinde 9 puana
dek varan bir düşüşe karşılık geldiği de, yapılan araştırmalar
sonucunda ortaya çıkan bulgulardan sadece biri.
Türk Tabipleri Birliği, 2000’li yılların başından beri,
ülkemizdeki çocuklarda kurşun zehirlenmesini belirlemeye yönelik
çalışmaların artırılması çağrısında bulunuyor. Zira konu, bir halk
sağlığı sorunu olmasının yanı sıra, çocukların anayasal bir hak
olarak sağlık hakkına tam ve eksiksiz erişimiyle ilgili.
İşin ilginç yanı, bu kadar kritik bir konu bu boyutuyla daha
önce TBMM gündemine de hiç gelmedi.
Her ne kadar artık soru önergelerinin mevcut sistemde politika
yapım süreçleri üzerindeki etkisi oldukça zayıflasa ve tartışmalı
hale gelse de, yine de kamuoyu ve farkındalık oluşturmak adına DEVA
Partisi’nden İstanbul milletvekili Evrim Rızvanoğlu, Cuma günü (16
Şubat) kurşunun çevreye etkileri üzerine bir soru önergesi
verdi.
Rızvanoğlu’nun Sağlık Bakanı’na yönelttiği sorular arasında,
çocukların sağlığı konusunda şu ikisi önemli:
- Bakanlığınız, çocukları kurşuna maruziyet konusunda korumak ve
bu sorunla mücadele etmek adına çocuk sağlığını koruyucu hangi
önlemleri almaktadır? Aile ve toplum bilgilendirilmesi yapılmakta
mıdır?
- ABD ve Avrupa ülkelerinde uygulanan çocuklara yönelik kurşun
izleme programı Türkiye'de uygulanmakta mıdır? Asemptomatik kurşun
zehirlenme riski olan çocukları saptamak için program oluşturulması
düşünülmekte midir? 14 yaş altı çocuklar için Türkiye'de yürütülen
kurşun ölçüm çalışmaları bulunmakta mıdır?
Ayrıca dünya çapında kurşun kaynaklı çocuk
zehirlenmelerinin ardından, gıdalarda kurşuna maruziyetin ulusal
çapta ne şekilde kısıtlanacağı ve engellenebileceği konusunda doğru
ve kapsamlı bir kamuoyu bilgilendirmesi de şart.
Bu açıdan Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde 2019 yılındaki görev
değişimiyle birlikte Mansur Yavaş’ın ilk icraatlarından birinin
şehirdeki eskimiş ana şebeke su borularının yenilenmesi oluşu,
çocukların bu borulardan kaynaklı şebeke sularından kaynaklı kurşun
zehirlenmesinin önüne geçmek açısından çok kıymetli bir adım
idi.
Yerel seçimler yaklaşıyor. Öncelikle ilgili yetkililerin
kamuoyunda bu konuya dair bilgi talebini karşılayacak şekilde
açıklamalar yapması ve gerek ABD’de gerekse AB’deki iyi uygulama
örnekleri ışığında acil bir eylem planı açıklaması, halk sağlığının
korunmasına duyulan güveni tazelemek açısından şart.
İkinci olarak da, kendisini “çocuk dostu” olarak tanımlayan veya
tanımlamayı “hedefleyen” belediyelerin de çocukların kurşun
maruziyetinin ardındaki risk etmenlerini tespit edip çevresel
analizler yapması, buna yönelik projeler geliştirmesi ve/veya
örneğin sanayi bölgelerinin yakınlarında –dolayısıyla kurşun
maruziyeti açısından risk altındaki- bir belediye ise bu konuyu
yerel seçim bağlamında “gerçekleştirecekleri” vaatler arasına
eklemesi şart.
Kurşun Adres Sormaz Ki şarkısı 90’larda pop müziğe
damgasını vurmuştu. Kurşun bazen gideceği adresi çok önceden haber
veriyor aslında. Gıdadaki veya boyalardaki kurşun ve benzeri
kimyasal maddeler elbet adres soruyor, hem de o adres her zaman ilk
olarak çocukların sağlığı oluyor.