Kürt meselesinde yeni bir fenomen: Amedspor
Kürt Çalışmaları Merkezi'nin raporunda belirtildiği gibi, Amedspor bir spor kulübü olmaktan çıkarak bütün Kürtlerin gönlünde taht kuran milli bir takıma dönüşmüştür.
Kurdish Studies Center diğer adıyla Kürt Çalışmaları Merkezi, 23 Mart 2024 tarihinde Diyarbakır Ticaret Odası binasında gerçekleştirdiği bir toplantıyla "Amedspor’un Maruz Kaldığı Hak İhlallerinin Sporda Irk Ayrımcılığı Bağlamında İzlenmesi Raporu"nun sonuçlarını açıkladı.
Kesk û Sor û Zer; İnat, Umut, Futbol motosuyla yayınlanan raporun sonunda akademisyen Vahap Coşkun’un Sonsöz başlıklı değerlendirmesi yer alıyor.
Söz konusu raporun açıklandığı Diyarbakır Ticaret Odası’ndaki toplantıda Oda Başkanı Mehmet Kaya, Amedspor Başkanı Aziz Elaldı, akademisyen Vahap coşkun yaptıkları değerlendirmelerle konuya katkıda bulundular.
Kürt Araştırmalar Merkezi Başkanı Reha Ruhavioğlu’nun tanıtımını yaptığı raporda Amedspor’un arka plan kuruluş hikayesi, dünden bugüne Amedspor’un tarihi yolculuğu, Çözüm Süreci ve Amedspor’a etkileri, Amedspor’un yaşadığı hak ihlallerine ilişkin detaylı bilgi ve analizler yer alıyor.
Benim raporda dikkatimi çeken iki önemli nokta var.
Birincisi, Çözüm Süreci’nin Amedspor’a etkisi hakkında…
Türkiye’nin bugün Kürt meselesi, demokrasi konusu, düşünce ve ifade özgürlüğü bağlamında geldiği çatışmacı ve otoriter tabloya bakınca, 2009-2014 yıllarında Türkiye’de yaşanan Çözüm Süreci’nin ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılıyor. Bazılarının Erdoğan üzerinden küçümsediği üzere Çözüm Süreci sanıldığı gibi Tayyip Erdoğan’ın şapkasından çıkarttığı bir şey değildi. Çözüm Süreci 1999 yılında başlayan AB üyelik süreci, Ortadoğu’da Kürtler lehine oluşan iklim ve Kürt ve Türk halkının demokrasi ve özgürlük uğrunda yürüttüğü mücadelenin birleşik etkisiyle gündeme gelen bir sonuçtu. Elbette dönemin ordu ve vesayet rejimiyle başı dertte olan AKP ve Erdoğan’ın o dönemdeki çıkarları da böyle bir süreçle çakışıyordu.
Uzatmadan şunu söyleyeyim; Çözüm Süreci Türkiye genelinde demokratik, özgürlükçü, barıştan yana güçlü bir enerjinin ortaya çıkmasına yol açtı. Kürt meselesi başta olmak üzere birçok konuya ilişkin korku ve tabular kalktı ve bütün sorunlar kamuoyu önünde özgürce tartışılır duruma geldi. Kamuoyunun bilmesi açısından şunu belirtmek isterim; Türkiye tarihinde Kürdistan ismiyle ilk partiler, yol açtığı elverişli iklim sayesinde Çözüm Sürecinde kuruldu. Sürecin çökmesinden hemen sonra Kürdistan ismiyle kurulan partiler hakkında kapatma davalarının açıldığını burada not edelim.
Kürt Çalışmaları Merkezi’nin yayınladığı raporda Amedspor bakımından da benzer bir hikayenin yaşandığını görüyoruz. Daha önce adı Büyükşehir Belediyespor olan takım 2014 yılında adını Amedspor olarak değiştiriyor. Bu isim değişikliği Türkiye Futbol Federasyonu tarafından belirli revizyonlarla birlikte kabul ediliyor.
Daha da dikkat çekici olan nokta, Amedspor’un Kürtlerin milli anlamlar yüklediği yeşil, kırmız ve sarı renkleri kendisine sembol olarak seçmesi. TFF’nin itirazları ve kulübün kapatılması riskine karşı Amedspor sarı renkten vazgeçiyor, onun yerine beyaz renkle yola devam ediyor.
Raporda dikkat çeken ikinci nokta Amedspor’un giderek milli bir kimlikle özdeş hale gelmesidir. Kulüp Başkanı Aziz Elaldı’nın dediği gibi Amedspor bir spor kulübü olmaktan çıkarak bütün Kürtlerin gönlünde taht kuran milli bir takıma dönüşmüştür. Kürtlerin büyük bir kısmı Amedspor’u kendi takımı olarak benimsemiştir.
Milli kimlik kazanan bir spor takımının Çözüm Süreci’nin çökmesinden sonra yükselen ırkçı, militarist ve Kürt karşıtı dalgadan etkilenmemesi düşünülemezdi. Söz konusu rapor esas olarak Amedspor’un Çözüm Süreci’nin çökmesinden sonra karşılaştığı çok yönlü ırk ayrımcılığı, değişik türden hak ihlalleri ve verilen cezalar üzerine odaklanıyor.
2015 yılından sonra Amedspor’un karşılaştığı ayrımcı ve hukuk dışı uygulamalar hızla artmaya başlar. Takım siyasi aktörlerin hedefi haline gelir, futbolcu ve yöneticileri fiziki saldırılara uğrar. Taraftarları sıklıkla gözaltına alınan takımın deplasmana taraftar götürmesi yasaklanır ve siyasi amaçlı cezalara çarptırıır.
Başka bir ifadeyle, sadece Kürtler Amedspor’a bir milli takım gözüyle bakmıyor, benzer şekilde devletin ilgili odakları, ırkçı ve militarist çevreler de Amedspor’a milli bir Kürt takımı muamelesini reva görüyor. Kürtler bir bütün olarak yükselen ırkçı ve şoven dalgadan ne kadar etkileniyorsa Amedspor daha fazlasıyla karşılaşıyor. Elaldı’nın ifadesiyle “baskılar insanları daha fazla Amedspor’u sahiplenmeye yöneltti. Daha fazla sahiplenme ise daha fazla baskıyı getirdi.” Bunun bir kısır döngü olduğuna şüphe yoktur. Bu bakımdan Amedspor’un kaderi Kürt halkının yaşadığı süreçle fazlasıyla örtüşüyor.
Bu konuyu Vahap Coşkun’un rapora yazdığı Sonsöz’den bir alıntı yaparak bitireyim. “'Bir kulüpten fazlası' Barcelona ile özdeşleşmiş bir ifadedir. Bordo- Mavili ekibi ne taraftarları, ne de karşıtları salt bir futbol takımı olarak görür. Barcelona, Katalan hafızasının ve sosyal değerlerinin taşıyıcısı, Katalonya Bölgesi’nin ve ulusal kimliğinin temsilcisi olarak değerlendirilir. Sıradan bir kulüp değildir Barcelona; Katalanların yüreğinde özel bir yere sahiptir… Amedspor da Barcelona’nın kader çizgisini takip etmektedir.”
Kürt Çalışmaları Merkezi’nin yayınladığı bu son rapor Kürt kamuoyunun yaşadığı ayrımcılığın spordaki yansımalarını göstermek, Amedspor bağlamında Kürt karşıtı uygulamaların ulaştığı boyutları ortaya sermek bakımından önemlidir.
Unutmayalım ki mevcut iktidar, izlemekte olduğu ırkçı ve ayrımcı politikalarıyla Amedspor’u politik bir özneye dönüştürmüş, Kürt meselesine onu yeni bir fenomen olarak dahil etmiştir.
Amedspor'un hikâyesi, mevcut siyasi anlayışın Kürt meselesini nasıl bir karanlık uçuruma sürüklediğinin çarpıcı bir örneğidir.
Raporun mevcut tehlikeli gidişatı gözler önüne sermek bakımından da önemi büyük.
*PSK Genel Başkanı