Kürtçe için anayasal güvence istendi

Diyarbakır’da basın açıklaması yapıldı. Yasal güvencelerin eksikliği vurgulandı.

Abone ol

DUVAR - 21 Şubat Dünya Anadili Günü nedeniyle Diyarbakır Barosu, Diyarbakır Tabip Odası, İHD - Diyarbakır Şubesi, TİVH - Diyarbakır Temsilciliği ve MAZLUM- DER Diyarbakır Şubesi temsilcileri Diyarbakır Barosu’nda bir araya geldi. Hukuk ve insan hakları örgütlerinin 21 Şubat Dünya Anadil Günü dolayısıyla yaptıkları ortak açıklamada, Türkiye için “21 Şubat Dünya Anadili Günü ruhuna uygun davranmaya ve Dil Hakları Evrensel Bildirgesi’ni resmen tanıyarak gereğini yerine getirmesini talep etmekteyiz” denildi.

2016 KARA BİR YIL OLDU

Kürtçenin dil olarak kabul edilmesi için siyasi mücadele verildiğinin hatırlatıldığı açıklamada, “Kürtçe bir dil olarak kabul görmüş, ancak Kürtçenin resmi olarak kabul edilmesi, kamu hizmetlerinde kullanılması bakımından toplumsal talepler göz ardı edilmiş, Kürtçenin kamusal alanda kullanımı, önceki hükümetler ve 15 yıllık Ak Parti hükümeti döneminde gerekli anayasal  ve yasal güvencelere kavuşturulmamıştır. Geride bıraktığımız 2016 yılı, bu konuda özellikle kara bir yıl olarak tarihe geçmiştir.

KÜRTÇEYE YÖNELİK BASKILAR

Basın açıklamasında Kürtçe konuştukları için baskı görenler ile Kürtçe eğitim veren kurumların son bir yıl içinde yaşadıkları da satır başlarıyla hatırlatıldı. Açıklamada şöyle denildi:

“Daha dün Aydın’da 5 lise öğrencisi Kürtçe şarkı söylediği gerekçesiyle gözaltına alınmış ve ifadeleri alındıktan sonra sevk edildikleri Sulh Ceza Mahkemesince Adli Kontrol Kararı ile serbest bırakılmışlardır. Kürtçe eğitim veren özgür okullar mühürlenmiş, 250’den fazla öğrencisi olan Diyarbakır’daki Ferzad Kemanger Okulu kapatılarak öğrenciler anadilinde eğitim hakkından mahrum bırakılmışlardır. Kayyum atanan belediyelere bağlı kreş ve gündüz bakımevlerinin çoğu kapatılmıştır.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi bünyesinde hizmet veren Zarokistan ve Kayapınar Belediyesi’ne bağlı Xalxalok kreş ve gündüz bakımevlerinde çalışan eğitmen ve idarecilerin sözleşmeleri feshedilerek işten çıkarılmışlardır. Bu kreşlerde uygulanan anadil temelli çok dilli evrensel bir eğitim modelinin yerine Türkçe tek dilli bir müfredat dayatılmıştır. Yine belediyelere bağlı kültür merkezleri kapatılmış ve çalışanlarının işine son verilmiştir.

Kürtçe tiyatro yapan Diyarbakır Şehir Tiyatrosu’nun çalışanları işten çıkarılmıştır.

KHK’lar ile diğer birçok basın kuruluşunun yanında, Kürtçe yayın yapan radyo, televizyon, gazete, dergi ve haber ajanslarının tamamı kapatılmıştır. Özellikle Zarok TV’nin kapatılmasından sonra oluşturulan uluslararası kamuoyu sayesinde, bu televizyon kanalı tekrar açılabilse de diğer medya organlarının hiçbirinin açılmasına izin verilmemiştir. Yine Kürt kentlerinin hemen hepsinde ve bazı batı illerinde şubeleri olan, Kürtçe dilinin öğretilmesi ve bu dille ilgili araştırmalar yapılmasını hedefleyen Kurdi-Der, İstanbul Kürt Enstitüsü ve Kurd-Der mühürlenmiştir.

Çözüm sürecinin bitmesiyle birlikte onlarca Kürtçe basın çalışanı gözaltına alınmış ve bir kısmı hala tutuklu bulunmaktadır. Yine KHK’lar kapsamında birçok Kürt yazar, çalıştıkları kamu kurumlarından Kürtçe yazdıkları için ihraç edilmiş, birçoğu gözaltına alınmış veya tutuklanmıştır.”

Son bir yılda yaşananlardan yola çıkarak devletin 1990’lı yılların gerisine düştüğünü savunan açıklamada, “Hukuk ve insan hakları örgütleri olarak hükümeti, 21 Şubat Dünya Anadil Günü ruhuna uygun davranmaya ve Dil Hakları Evrensel Bildirgesi’ni resmen tanıyarak gereğini yerine getirmesini talep etmekteyiz” denildi.

NE OLMUŞTU?

Bilindiği gibi, 1952 yılının 21 Şubat gününde, o zaman Pakistan işgalinde olan Bengal topraklarında Bengal dilinin yasaklanmış olmasını protesto eden üniversite öğrencilerine Pakistan polisi tarafından ateş edilmiş ve bu olayda birçok öğrenci hayatını kaybetmişti. Sonraki günlerde devam eden olaylar, yaşam hakkı başta olmak üzere birçok temel insan hakkı ihlali meydana gelmişti.

UNESCO, bu olaylarda hayatını kaybeden insanların anısına ve hiçbir ülkede bu tür olayların olmaması için söz konusu tarihi evrenselleştirmiştir.

Dil Hakları Evrensel Bildirgesi 1996 yılında kabul edildi. Bildirgede, “Bütün halkların eşit dil haklarına sahip olduğu”, “Herkesin kamusal alan içindeki tüm faaliyetlerini kendi anadilinde yürütme hakkına sahip olduğu” ve “tüm halkların üzerinde yaşadıkları toprak parçası içerisinde kendi anadillerini resmi olarak kullanma hakkına sahip olduğu” belirtiliyor. UNESCO, tüm dünyada dilsel farkındalığı arttırmak, hükümetlerin dil haklarına saygılı olmalarını teşvik etmek ve dilsel çeşitliliği korumak amacıyla 21 Şubat gününü 1999 yılından beri, Dünya Anadil Günü olarak ilan etmiştir.