Kürtler 16 Nisan'da ne dedi: Algı operatörü, haritaya bak!

Referandumda çıkan oyların Türkiye haritasına bakın. Edirne’den Artvin’e, Antalya’dan Hakkari’ye kadar Türkiye, güçlü bir demokrasi dinamiğiyle kucaklanmış durumda. Şimdiye kadar hangi seçim haritası Kürtler ile Türkiye demokrasi potansiyelini böyle bir uçtan diğerine buluşturmuş, kucaklaştırmıştı?

Abone ol

Yüksel Genç

Referandum sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte kolay bitmeyeceği anlaşılan tartışmaların ortasında kaldık toplumca; gözüm kör denebilecek konularda bile büyük bir algı operasyonuna maruz durumdayız. Ana akım medya ve iktidar cenahına yakın çevrelerin büyük bir hevesle ve hoyratlıkla yürüttüğü bu algı operasyonları, yaşanan sürecin hakikatini ne denli perdeler, yaşayıp göreceğiz.

Ancak yaratılmak istenen algı operasyonlarından, hakikat manipülasyonundan bir tanesi var ki değinmeden geçemeyeceğim. O da “Kürtler Evet oyu verdi… Kürtler sayesinde Evet birinci çıktı” algısı ile yapılmak istenendir. Bir yandan yüzde 80’lerin üzerinde katılım ve yüksek “Hayır” oyları Diyarbakır’dan, Şırnak’tan, Dersim’den, Hakkari’den, Batman’dan… ekranlara düşerken, diğer yandan “Kürtler Evet verdi… Kürt oyları AKP’ye kaydı… Kürtler yüzünü AKP’ye döndü… Önemli bir Kürt seçmen sandığa gitmedi…” gibi söylemler de aynı ekranlardan aynı anda empoze edildi. Ana akım medyanın, AKP’ye yakın isimlerin ve elbette Kürt kontenjanından kimi isimlerin dersine en çok çalıştığı ve atlamadığı konu tam da bu konu oldu.

Ekranda biz “Diyarbakır’da Hayır yüzde 67” verisini okurken, kulaklarımız aynı ekranda “Bakın sevgili seyirciler, Kürt seçmen Evet’e kaymış görünüyor..” minvalinden sözler duydu. Biz ekranda Şırnak’ta yüzde 71,59 verisini okurken ekrandan kulağımıza gelen ses “Kürt oyları AKP’ye kaymış görünüyor..” dedi.

Her şey dalga geçer gibi…

AKP’li siyasetçiler uzun yıllar CHP’lileri “Halkı, halkın aklını küçümsemekle” eleştirdi. Halkı “bidon kafa… Göbeğini kaşıyan adam..” olarak görmekle suçladı. İşte dün referandum sonuçlarına ilişkin yorumlarıyla yürütülen algı operasyonlarıyla, halkın düşünme kapasitesi AKP’liler ve yandaşlar tarafından hakaret yağmuruna uğrarken, eleştirdiğine benzeyen muktedir olmanın ne denli sıkıcı, sevimsiz ve anlamsız olduğunu hep beraber deneyimledik.

ANALİZCİLER ALGI OPERATÖRLERİNE DÖNERKEN

Yapılan yorumlara itirazlarıma gelince;

1) Bir mesajı örtmek isterseniz yapacağınız en basit şey eşit veya dengi olmayanlar arasında kıyasa başvurmanız ve onu öne çıkarmanızdır. Elmalarla armutların kıyasını nihai doğru olarak sunmanızdır. Referandum gecesinden bu yan özellikle bölge oyları üzerinden tam olarak bu yapılıyor. Bölge oylarının verdiği mesajı sözüm ona anlamak için son genel seçimlerle referandum sonucu kıyaslanıyor! Elmalarla armutlar kıyaslanıyor!

Oysa burada illa bir kıyas yapılacaksa, bunda ilk sırayı daha önceki referandumlar almalıydı. Dün ekran analizcilerini algı operatörü haline getiren şey işte bu elmalarla armutları, yani seçimlerle referandumları kıyaslama talihsizliği oldu. “Evet” lehine söylem üretme çabası olarak okunması pekala mümkün olan bu çaba; hem sonuçları doğru okuyamamaya hem de seçmenin iletmek istediği mesajın doğru algılanmamasına yol açtı. Tam bir mesaj örtücü rol oynadı. Böyle okununca da hem yüzde 80 üzerindeki katılıma rağmen Kürt seçmenin bir kısmının boykot yaptığı ilan edildi, hem de HDP oylarında büyük düşüşler keşfedildi (!)

ÖNCEKİ REFERANDUMLAR NE DEDİ?

Dilerseniz burada küçük bir referandumlar kıyası yapalım. Yakın dönem referandumlarından 2007’yi ele alalım. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini konu yapan anayasa değişikliğinin oylandığı bu referanduma Katılım yüzde 67’lerdeydi. O vakit kimse 'yüzde 33 boykot var' demedi! Kürt siyasi hareketinin o dönem temsili olan DTP “Evet” lehine çalışacağını açıkladı ve bölgede yüzde 90’larda Evet çıktı. Doğrusu, ana akımda kimse DTP’nin oyu yüzde 90’lara varmış demedi. Öyle yorumlamadı, bu doğru da olmazdı!

Gelelim 2010 referandumuna. O vakit BDP tarafından boykot edildiği için bölgede seçmenlerin büyük bir kesimi sandığa gitmedi. Örneğin o dönem 197 bin 14 seçmeni olan Şırnak’ta, sadece 37 bin 756 kişi sandığa gitti. Yani seçmenin neredeyse beşte biri! Yine Diyarbakır’da seçmenin sadece dörtte biri sandığa gitti. Kürt illerinde 2010 referandumuna katılım ortalama dörtte bir civarındaydı. Giden dörtte birin büyük kısmı “Evet” dedi. Kimse o vakit AKP’nin oyu yüzde 80 artmış demedi! Diyemezdi, çünkü doğru değildi!

Bugüne baktığımızda ise yüzde 80’leri aşan bir katılım var. Bu bölgenin Türkiye referandumlar tarihindeki en yüksek katılımlarındandır. Buradan “Boykot” devşiremezsiniz. Bu bir! Türkiye’de genel ve yerel seçimlerde ortalama katılım bu düzeydedir.

İkincisi; üçte biri yıkılmış, nüfusunun üçte ikisinin kent merkezi dışından oyunu kullanmaya geldiği Şırnak gibi bir kentte bile, yüzde 71,7 oranında “Hayır” çıkmışsa, bölgedeki seçmen eğiliminde bir AKP desteği çıkaramazsınız. Kaldı ki gündelik hayatın bile militarize edilmiş, ağır OHAL koşullarında oy kullanmış bir yurttaşlar topluluğunun bu düzeydeki “Hayır” oylarından “Evet”e ve AKP’ye destek mesajı çıkartmak ahlaki olmadığı gibi, tekeden süt sağmaktan öte bir anlam ifade etmeyecektir.

Peki, hiç mi genel seçimler ile referandumlar kıyaslanmaz? Seçmenin mesajını doğru anlamak, bir fikir edinmek açısından elbette o kıyasa da bakılabilir. Ancak bu kıyas sadece bir olasılığı bize gösterebilir. Siyasi partiler arasındaki seçmen değişkenlerini gerçek manada vermez.

BÖLGE HALKI ‘REDDEDİYORUZ’ DEDİ

2) Seçmenin oy davranışında etkili olan somut koşullar mutlaka analizde dikkate alınmak zorundadır. Burada özellikle bölgede gündelik hayatın dahi militarize edildiği, ev baskınlarının olağanlaştığı, sokaklardan eksik olmayan zırhlı araçlar ve kimi yerlerde kişi başına düşen asker -polis sayısındaki fazlalığı ile referanduma deyim yerindeyse silahların gölgesinin düştüğü bir bölgeden bahsediyoruz. Üstelik iki yıldır sokağa çıkma yasakları ve askeri-polisiye kuşatılmışlık içinde kimi kentleri yıkılmış, 500 bini aşkın insanı evsiz kalmış, zorla yerinden edilmiş, OHAL koşullarında bir bölgeden bahsediyoruz. Referandum yorumlarından hiç birinde nerede ise bu hakikati duyamadık.

Hiç değilse Adana, Mersin, İstanbul gibi kentlerdeki yüksek “hayır” oylarında bu yerinden edilmiş halkın naçizane katkısına dair bir cümle duymalıydık!

3)Referandum kampanyası boyunca bölgede yapılan saha çalışmalarının sonuçları, edindiği veri ve bilgilerinde seçmen mesajlarının doğru yorumlanmasında önemli olduğu kanaatindeyim. Zira bölgede seçmenin siyasi eğilimlerini ölçen saha çalışmalarımızdan edindiğimiz sonuçlardan biri; Bölge halkının referanduma yüklediği anlam farklılığıydı. Örneğin, her ne kadar partiler üzerinden bir propaganda yürümüş olsa bile, biz bölgedeki araştırmalarımızdan biliyorduk ki bölge halkının yanıtlarını ve yaklaşımlarını belirleyen şey; partilerin ne dediğinden öte, iktidarın bölgedeki politikalarına, uygulamalarına ve aynı zamanda demokratik Türkiye’nin geleceğine dönük son defa sözünü söyleme, mesajını verme isteğiydi.

REFERANDUMDA SON SÖZ SÖYLENDİ

Bölge halkı referanduma bir tür “son söz” söyleme platformu olarak bakıyordu. Araştırmalarımız sırasında, örneğin halkın büyük bir kısmı oylarıyla AKP’ye, “Kürt politikanı, iki yıldır sürdürdüğün yıkımı reddediyoruz, kabul etmiyoruz, biz ayaktayız” demek istediğini kayda düşmemizi istiyordu. Yıkımın en çok olduğu kentlerde yüzde 70’erde, yüzde 80’lerde “hayır” çıkmasının bu mesajı içerdiğini kaç yorumcudan duyduk? Hiç birinden! Kanımca İktidarın burada düşünmesi gereken şey, yüzde 20 veya yüzde 30'larda gördüğü “Evet”in sevinci değil, yüzde 60-70-80’lerin verdiği “Reddediyoruz” mesajıdır.

İkincisi, saha çalışmalarında bölge halkının önemli bir kesimi; değişmesini istediği mevcut parlamenter sistem ve anayasaya karşın getirilenin çok daha problemli bir değişim olduğunu düşünüyordu ve “Türkiye demokratikleşme şansını kaybetmesin, tek adam rejimi olmasın diye hayır vereceğiz” diyordu. Bölge oylarında Türkiye demokratikleşme dinamiğine sunulmuş bu desteği okuyamamak, ancak bir körlükle izah edilebilir.

EDİRNE’DEN HAKKARİ’YE DEMOKRASİ KUŞAĞI

4) Mühürsüz, sahte, mükerrer oyların ve usulsüzlüklerin en fazla bölge kentlerinde yaşandığına dair haberlerle beraber; tüm olumsuz koşullara rağmen bölge halkı oylarıyla vermek istediği mesajı kanımca inkara yer bırakmaksızın verdi. Bölge halkı oylarıyla iktidarın bölge politikalarını reddetti, Türkiye’nin demokratikleşme şansına dönük görevini yerine getirdi, Türkiye demokrasi dinamiğiyle buluştu. Algı operatörlerinin ve manipülasyonların örtmeye çalıştığı hakikat, tam olarak budur.

Son olarak; referandumda çıkan oyların Türkiye haritasına bakın derim. Edirne’den Artvin’e, Antalya’dan Hakkari’ye kadar Türkiye, güçlü bir demokrasi dinamiğiyle kucaklanmış durumda. Şimdiye kadar hangi seçim haritası Kürtler ile Türkiye demokrasi potansiyelini böyle bir uçtan diğerine buluşturmuş, kucaklaştırmıştı?

O haritaya bakarak şimdi söyleyin; atı alıp Üsküdar’ı geçen gerçekte kimdi?

SAMER Koordinatörü-yazar