Kürtler neden 'evet' neden 'hayır' diyecek?

Anayasa değişikliğine dair halk oylamasının, Kürd coğrafyasındaki sonuçlarını belirleyen temel etken orta sınıflaşma ile yoksullaşma arasındaki sınıfsal farklılaşma olacak. Bu bağlamda, orta sınıflaşmanın ekonomik beklentilerinin 'evet' oyları, yoksullaşmanın ise 'hayır' tercihi üzerinde belirleyici olacağını düşünüyorum.

Abone ol

Vedat Koçal*

Anayasa değişikliğine ilişkin referandumda Kürt seçmenlerin 'evet' ya da 'hayır' oyu kullanmasında hangi faktörler belirleyici olacak? Kürtler ağırlıklı olarak 'evet' mi 'hayır' mı diyecek? Kürt illerinde yaşanan gelişmeler sonucu nasıl etkileyecek? Bu sorulara yanıt aradık...

EVET

1- Çatışma sürecinin, geçmişe oranla daha şiddetli ve yaygın şekilde yeniden başlaması riski ve çekincesi: Özellikle gelirlerini inşaat-hizmet sektörlerinin kısa vadeli-günlük kazanç tabiatı üzerinde üreten yerel-küçük ve orta ölçekli sermaye kesimi ve tüketici orta sınıf bakımından ekonomik durgunluk ihtimalinin ürkütücülüğüne karşı “istikrâr” söyleminin çekiciliği.

2- Şehir çatışmaları dolayısıyla ve son yıllardaki savaş deneylerinin başarısızlıkla sonuçlanması sürekliliği karşısında Kürt askerî hareketine yönelik sorgulama, 7 Haziran sonuçlarının askerî yönteme alternatifleştirilememesi nedeniyle de siyasî harekete karşı kırgınlık. Özellikle bu iki eksenli duygunun, Kürt kimlikli 'evet' oyları üzerinde en belirleyici etken olacağını düşünüyorum.

3- Devlet-Kürdistan (bölgesi) yakınlaşmasının bölgesel alana ilişkin Türkiyeli Kürt siyasî hareketinin çözümsüzlüğüne ve sürdürülemezliğine karşı alternatif, en azından alternatif olma ihtimali haline gelişi ve geleceğe dair görünür umut vaadi.

4- Rojava ve Başûr kazanımları karşısında, -göreli olarak- daha ‘demokratik’ ve üstelik yoğun Kürt seçmenine sahip Türkiye’nin, İran etkisindeki Irak’tan, Arap ulusçusu Suriye rejiminden ve İran’dan daha elverişli bir ilişki olarak değerlendirilmesi, bu kapsamda özellikle Kürdistan bölgesi ile sınır ticaretinin ürettiği ekonomik dolaşımın sürekliliği istemi ve beklentisi.

5- Bölgesel alanda AKP’nin elinin güçlenmesi ile çözüm-çatışmasızlık politikalarının tek yanlı olsa bile (seçim amaçlı olsa dahi) yenilenmesi ihtimali-beklentisi.

6- Yükselen Kürt İslâmcılığının, seküler PKK-HDP alerjisinin ve antipatisinin ana akım Türk İslâmcılığı ile olası eklemlenmesi (Sultan Selim-İdris-i Bitlisî ilişkisi, Selâhaddin Eyyubî ve Çanakkale söylemi)

7- Devlet-PKK eksenli karşılıklı milliyetçi politikaların yıkıcılığına karşı İslâmî birlik-bütünlük duygusunun bir çare olarak değerlendirilişi, bu bağlamda Hüda-Par’ın yükselişi örneği.

8- Militarist-milliyetçi darbe ihtimalinin 15 Temmuz girişimi ile somutlaşan kaygısı.

9- Suriye’de Kürt hareketinin (PYD-YPG), ABD-Rusya-Türkiye etkisi altında sürdürülemezliği gözlemi.

10- AKP’nin geleneksel sosyal yardım politikasının bölgesel yoğun yoksulluğa hitap edişi.

11- Sübvansiyon (girişimcilik hibe-ticarî teşvik-tarımsal destekleme) ve borçlandırma (kredi) politikası yoluyla ekonomik bağımlılaştırılmanın sürekliliği-zorunluluğu duygusu.

12- Şehir savaşları sonrasında kentsel yeniden yapılandırma politikası vaadinin (“Toledo” söylemi örneği) ekonomik rant beklentisi.

HAYIR

1- Şehir savaşlarındaki yıkıcılığın sonucunda zorunlu göç - yerinden etme - el koyma (kamulaştırma) politikasının ekonomik ve duygusal etkileri (en başta savaş dehşeti duygusu, işyeri kapanmaları-hane halkının sığıntılaşması - zaten var olan yoksullaşmanın daha da derinleşmesi - işsizleşmenin yaygınlaşması - kamu hizmetlerine erişimin mutlak sınırlılığı). Özellikle bu etkenin, Kürt kimlikli hayır oyları üzerinde belirleyici ve yaygınlaştırıcı olacağını düşünüyorum.

2- Kürt hareketinin tarihsel prestiji ve duygusal hegemonyası (savaş trajedisi mirası ve kazanımları duygusu).

3- Siyasal temsil gaspına (kayyım, gözaltı, tutuklama vb.) karşı tepki.

4- Geçmişteki çözüm politikasının söylemde kalması ve giderek oyalama stratejisine dönüşmesi algısı, nihayetinde, 7 Haziran-1 Kasım aralığında, ‘dondurulma-rafa kaldırılma’ söyleminin hayal kırıklığı.

5- Merkezdeki siyasetin (AKP-MHP ittifakı temelli ve Erdoğan-Soylu söylemli) milliyetçileşmesine karşı refleks, bu bağlamda, politik görünümlü toplumsal kamplaşmada Kürt alerjisinin (özellikle sosyal medyada) somutlanması.

6- Devlet politikalarının ‘90’lara (mutlak askerî yönteme) dönmesine dair kaygı ve bölgesel alanda OHAL’in olumsuz hatırası.

7- Bölgesel baskı ve yıldırma politikalarına karşı tepki: İnternet kesintileri, ulaşım kısıtlamaları, güvenlik uygulamaları, OHAL kapsamında kurumsal sansür ve söndürme uygulamaları (dernek-vakıf, gazete - televizyon kapatılması).

8- ‘Çifte kavrulmuş’ ekonomik kriz baskısı, bu kapsamda özellikle genç ve üniversite mezunu işsizliği.

9- 7 Haziran seçimi sonuçlarının, siyasal değişiklik - devlet - hükümet politikasının geriletilebilirliği anlamında somut örnekliği.

SONUÇ

Anayasa değişikliğine dair halk oylamasının, Kürd coğrafyasındaki sonuçlarını belirleyen temel etkenin, orta sınıflaşma ile yoksullaşma arasındaki sınıfsal farklılaşma olacağını öngörüyorum, bu bağlamda, orta sınıflaşmanın ekonomik beklentilerinin evet oyları, yoksullaşmanın ise 'hayır' tercihi üzerinde belirleyici olacağını düşünüyorum. Diğer yandan, şehir savaşlarının da, her iki tercih üzerinde de, ikincil düzeyde belirleyici diğer etken olduğunu gözlemliyorum.

Yıkımla birlikte yeniden inşa söylemlerinin ve politikalarının, yine sınıfsal temelde farklı-zıt etkiler üreteceğini gözlemliyorum, orta sınıflaşmanın, özellikle arsa - inşaat - turizm rantı ve kentsel konfor beklentisiyle ‘evet’ tercihine yönelmesi olasılığına karşılık, yoksullaşma tarafının ise evsizleşme - kiracılaşma - sığıntılaşma duygusuna dayalı tepkisellikle 'hayır' seçeneği üzerinde sabitleneceğini öngörüyorum. Bu haliyle, esasen sosyo-ekonomik-sınıfsal temelde gerçekleşeceğini öngördüğüm referanduma dair siyasal tercih farklılaşmasının, tarafların seçmen sayısı itibarıyla karşılaştırıldığında, Kürt coğrafyasında 'hayır' seçeneğinin çarpıcı ölçüde yüksek çıkmasının, beklenebilir, yüksek olasılıklı bir ihtimal, hatta günlük hayat içerisindeki kişisel gözlemlerle bile teyidinin şimdiden mümkün olduğunun rahatlıkla söylenebileceği bir gerçeklik hali olduğunu, sonuç olarak ifade edebilirim.

*Dicle Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Araştırma Görevlisi