Suriye’de siyasal süreçten artık daha net bir şekilde bahsedilmeye başlandı. Siyasal süreç denildiği zaman akla ilk olarak “taraflar, muhalefet” geliyor. Genel tabloya baktığımızda “klasik taraf ve muhalefet tanımları yapılabilir mi, eğer öyle ise süreç nasıl işleyebilir?” sorularına yanıt aramaya çalışacağız.
İlk tespit olarak şu söylenebilir: Muhalefet eksikliği nedeniyle siyasal süreç hayli zor geçecek ve yönetim atılacak adım ve alınacak sonuçlar konusunda dış muhataplarını ikna etmek için bir hayli ter dökecek.
Peki neden?
SURİYE’DE MUHALEFET VAR MI(YDI)?
Suriye’de bizatihi BAAS’ın uygulamaları sonucu yıllar içerisinde gerçek siyasi muhalefet kalmadı/oluşmadı. BAAS kendi liderliğindeki “Ulusal İlerici Cephe” dışındaki partileri illegal ilan edince siyaset “tek parti” tarafından yapılmaya başlandı. İlerici Ulusal Cephe’de diğer partilerin olmasının önemi yoktu. Çünkü bu partiler isimlerinde komünist, milliyetçi, sosyalist kelimelerini taşısalar bile BAAS’ın belirlediği kırmızı çizgilere göre siyaset yapıyordu ve BAAS’ın belirlediği ulusal güvenlik tanımlamalarının dışına çıkmamaya özen gösteriyordu. Bunun doğal sonucu olarak da örneğin parlamentoda çok seslilik yerine tek seslilik hakimdi.
Bu dönemde Suriye halkı için siyaset “İsrail, Filistin, Lübnan” başlıklarını konuşmaktı. İç siyaset neredeyse “yoktu.”
Diğer yandan siyasi fikir sahiplerine yönelik zaman zaman “açılım” girişimleri olsa da bu isimler ulusal güvenlik tanımlamaları ve uluslararası birtakım gelişmeler gerekçeleri ile sindirildi. Bunun sonucu on yıllar içinde Suriye’de hangi kesim ve görüşten olursa olsun muhalif isimlerim maya tutturamaması oldu ve toplum kesimlerini temsil edecek, dolayısıyla seslerini duyuracak bir oluşum, parti, hareket oluşturulamadı.
İroni gibi görünebilir ama Suriye yönetimi savaş sürecinde muhalefetsizliğin acısını çok çekti. Yönetim isyan sürecinde “siyasi muhaliflere ses olacak, dolayısıyla onları toparlayacak” isimlere ihtiyaç duydu. Bu gibiler toplum üzerinde krizi absorbe edici bir etki gösterebilirdi. Ancak daha önceden “muhalif kültürün bitirilmesi” nedeniyle tek tük muhalefet yapan bazı isimlere yol verilmesine rağmen toplum içinde siyasi muhalefet yerine radikal unsurlar hakimiyet gösterdi. Bunların önemli bir kısmı bugün Suriye yönetimi ve çeşitli devletler tarafından “terörist” olarak nitelendirilen örgütlerdir.
Bu örgütlere olumlu yaklaşmayan milyonlar ise “sahipsiz” kaldılar. Örneğin siyasi muhalif kesimler ya da yönetim yanlıları içinde de bir dönem olumlu karşılanan Heysem Menna gibi muhalif isimler etkili sayılabilecek söylemler kullanmış olsalar bile etkili olamadı. Bugün hâlâ Nebil Feyyad gibi keskin muhaliflere radyolarda programlar yaptırılıyor ama geç kalındığı aşikar.
ÖLÜMCÜL HATA: SUNİ MUHALEFET
Peki her şeye rağmen isyan sürecinde siyasi muhalefet oluşamaz/oluşturulamaz mıydı? Muhalefet kültürü/siyasi kültür eksikliği kadar Batı’nın da Suriye’ye yaklaşımı buna engel teşkil etti.
Örneğin ilk oluşturulan ya da desteklenen oluşum “Özgür Suriye Ordusu” adlı silahlı örgüttü. Bununla amaç Yemen benzeri, ordu içinde tümen seviyesinde bölünme yaratmaktı ancak başarılı ol(un)amadı. Bu ve buna benzer oluşumların desteklenmesi ile Suriye’de siyasal muhalefetin oluşmasının önü kesilmiş oldu. Sonrasında ortaya çıkan onlarca örgüt malum. Müslüman Kardeşler gibi örgütler ise artık uzun bir süre siyasi sahneden uzak durmak zorunda kalacak.
Batı bir yandan bu “muhalifleri” oluşturup büyütürken diğer yandan Suriye’ye yönelik hamlesini meşrulaştırmak ve “Esad sonrası yönetim” için siyasi muhalif oluşturma çabasına girdi, Türkiye gibi ülkelerde “muhalif mayası” oluşturulmaya çalışıldı. Ancak “Ulusal Konsey ya da Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Koalisyonu” gibi suni oluşumların Suriye halkı nezdinde karşılığı yoktu. Suriye’de örgütlerin hakimiyeti altındaki yerlere bile giremeyen, Batı ve Suudi Arabistan, Katar gibi ülkelere milyonlarca dolara mal olan bu oluşumlar bugün yok hükmünde.
Özet olarak bugün gelinen noktada geçmişte Suriye’de bir muhalefetin oluşmasına izin verilmemesi ve isyan sürecinde Batı’nın kendi muhalefetini oluşturmak istemesi nedeniyle bugün Suriye’de birkaç istisna ve Kürtler dışında siyasi sürece dahil edilecek bir muhalefetten bahsedebilmek mümkün görünmüyor.
Bu istisnalar içinde öne çıkan ilk parti aslında BAAS’tan daha eski olmasına rağmen uzun yıllar illegal kabul edilmiş olan ancak isyan sürecinde kansız – siyasi değişimi savunan Suriye Sosyal Ulusalcı Parti (SSNP) oldu. Savaş sürecinde yönetim partilerin kendisine karşı olup olmamaları ya da değişim isteyip istememelerine değil “ulusal kurtuluş savaşında vatan cephesinde yer alıp almadıklarına” baktı. SSNP yönetimin değişmesini istemekle birlikte bu savaşta öncelikle “vatanın savunulması gerektiğini” savundu ve yönetime karşı değil ama “Suriye’ye karşı savaşan” örgütlere karşı kendi gençlik örgütleri ile cephede yer aldı. Bu da SSNP’ye prestijin yanı sıra Suriye siyasal hayatına etkili biçimde geri dönüş sağladı. SSNP bugün bazı Arap ülkelerinin Suriye karşıtı cephede yer alarak Araplığa ihanet ettiğini düşünen ve bu nedenle “Araplık değil, Suriyelilik” düşüncesinde olan kesim arasında popülaritesini arttırıyor.
Bazı sol ve Nasırcı hareketleri bünyesinde barındıran “Yerel Koordinasyon Komitesi” gibi bazı oluşumlar ise etkisiz olmasına rağmen adı siyasi muhalefet cephesinde anılan oluşumlar.
Bir zamanlar Suriye’de ses getiren muhalif isimler ise zaten çoktan Suriye siyasal yaşamının dışına çıktıkları ve “emperyalistler” ile birlikte hareket ettikleri için Suriye’ye dönmeleri imkansız. Bu, sadece yönetim izin vermeyeceği için değil, Suriye halkı bu kişileri kabul etmez. Bunu sokakta yaptığımız gözlemlere dayanarak yazıyorum.
Hal böyleyken siyasi süreç için Batı’nın “siyasi süreç” tanımı da havada kalıyor. Çünkü Batı yukarıda örneklerini verdiğimiz kendi muhaliflerini siyasi sürece entegre etmeye çalışıyor ama bunların Suriye halkında karşılığı olmaması bir yana varlığı da söz konusu değil.
Peki geçtiğimiz günlerde ABD’nin “Esad siyasi süreçte gerekenleri yapmazsa dünyayı dar ederiz” minvalindeki açıklama ve Türkiye, Rusya, İran ve diğer ülkelerin “desteklenmesi gerekir” dedikleri siyasi süreç kim ya da kimlerle işletilecek?
Bugün gelinen noktada siyasi muhatap olarak sadece Kürtlerin kaldığı görülüyor, ama yönetim açısından “Kürtlerin sorunu” ABD ile yani emperyalist bir güç ile hareket ediyor olmaları. Bu noktanın aşılması, Şam ile Kürtler arasında bir anlaşma zemininin oluşması durumunda siyasi süreç ile ilgili kriz de büyük oranda aşılır sanırım. ABD’nin son açıklamasında ilk önce Kürtleri kastettiği muhakkak.
Diğer muhalifler ise bir başka “baharı” beklemek zorunda. İçeride yönetime karşı silahlı mücadele vermiş ve yönetim tarafından bir şekilde kabul edilecek muhalifler ise zaman içinde eritilecektir. Bunun için yönetimin özel çaba sarf etmesine gerek yok, bu muhaliflerin zaten Suriye halkı ile “kan uyuşmazlığı” söz konusu.
Esad bir röportajında “en az 2021’e kadar yönetimdeyim” demişti. Muhalefetin bu gerçeği kabullenmesi lazım ama yönetimin de 2021’de yapılacak başkanlık seçimlerine kadar “elle tutulur” bir muhalefet yaratması ya da emekleme dönemindeki muhalefetin ayağa kalkmasına yol vermesi gerekiyor. Aksi kısır döngünün devamı demek.