Lara Croft düşüşte…

Ne başrolü oynayan Alicia Vikander’ın çabaları, ne oldukça yüksek olduğu belli olan bütçesi ne de başkarakterin neredeyse ikon olmuş bir süper kahramanı canlandırması filmin durumunu kurtarmıyor. Kısaca söylemek gerekirse Lara Croft ciddi anlamda formunun altında, hatta düşüşte!

Abone ol

DUVAR - En son 15 sene önce karşımıza gelen Lara Croft: Tomb Raider (2003) filmi, serinin ilk halkası gibi ( Lara Croft /2001) çok popüler bir bilgisayar oyunundan uyarlanan, belki safkan macera filmlerini seven seyircileri ve Angelina Jolie hayranlarını memnun eden, ancak kendi türünde çok sivrilecek özellikler taşımayan ve sıkılmadan izlenen bir serüven filmi tadı vermişti. Bu hafta seyirciyle buluşan yeni Tomb Raider ise sadece başrol oyuncusunu değiştirerek aynı sularda gezinen bir yapım. Ancak bu seferki yeni film, ‘Tomb Raider’ın sinema versiyonu nasıl olur?’ gibi bir soruya gerek kalmadığı için asıl merak noktasını kaybeden, kısır senaryosunun sancılarını çeken ve kafa döndüren (baş döndüren değil!) efektleriyle bizi biraz boğan vasat bir macera-aksiyon filmi denemesi…

Ne başrolü oynayan Alicia Vikander’ın çabaları, ne oldukça yüksek olduğu belli olan bütçesi ne de başkarakterin neredeyse ikon olmuş bir süper kahramanı canlandırması filmin durumunu kurtarmıyor. Kısaca söylemek gerekirse Lara Croft ciddi anlamda formunun altında, hatta düşüşte!

Londra’da yaşayan Lara (Alicia Vikander), yedi yıl önce ortadan kaybolan babasının hatırasına sarılan ancak onun öldüğüne (herkesin aksine!) inanmadığı için kendisine kalan ciddi mirası reddeden, hayatını kuryelik yaparak kazanan 21 yaşında bir genç kadındır. Bir gün eline tesadüfen bir antik eser geçer ve içinde babasından bir mesaj bulur. Babası Japonya kıyılarında bulunan tehlikeli bir adada, dünyaya kötülük yayabilecek lanetli bir lahit’i bulmaya gitmiş ve bir daha geri dönmemiştir. Cesaretini toplayan Lara hem babasını bulmak hem de bu sırrı çözmek için aynı adaya gitmeye karar verir.

BİLGİSAYAR KARAKTERİ UYARLAMANIN ZORLUKLARI... 

Bizce ünlü bir video veya bilgisayar oyunu kahramanını sinemaya uyarlamak her zaman riskli bir iştir. Çünkü yönetmen filmi yaratırken hem bu bilgisayar oyunu hayranlarını tatmin edecek bir başkarakter sunmak hem de diğer seyirciler için seyir zevki yüksek bir aksiyon filmi oluşturmak zorundadır. Bu çift hedef, filme ekstra heyecan katmaya çalışırken oyunun dünyasından ve başkarakterinden kopma veya tam tersine oyuna sadık kalayım derken kısır bir dünyaya saplanıp kalma riskini taşımaktadır. Yönetmen bu sorunları aşmak için öncelikle Lara Croft’u kahraman Lara Croft olmadan önceki bir dönemden alarak anlatmaya başlıyor. Yani bu filmdeki genç kadın, daha önce Angelina Jolie’nin canlandırdığı, kendine güvenen, yeteneğinin farkında olan ve lüks bir hayat içinde yüzen bir kadın kahraman değil. Bu, kadın başkarakteri daha insancıl bir karakter kılmak için yapılmış bir gayret olarak görülebilir fakat bu esnada yönetmenin en azından ilgimizi ayakta tutacak eylemler ve gelişmeler göstermesini bekliyoruz. Ancak yönetmen sanki fazla belaya bulaşmadan göz boyamaya çalışan aksiyon sahneleri, klişe kokan yan karakterler ve dakikalar öncesinden tahmin edilebilir olaylar boca etmeye başlıyor. Filmin ilk yarım saati içindeki kick-boks dövüşü sahneleri, bisiklet yarışı ( bu sefer araba değil!) sekansları ve yapılan konuşmalar o kadar bilindik, örneğini tonlarca gördüğümüz ve sıradan sahneler ki seyirci olarak daha en baştan güzel olabilecek bir başlangıç noktasının nasıl heba edildiğine tanık oluyoruz. Hatta filmde adaya gidişe kadar kayda değer bir olay olmuyor desek yeridir!

UCUZ BİR INDIANA JONES HAVASI... 

Esrarlı adaya gidişten sonra başlayan sözümona asıl maceranın başladığı kısıma gelirsek… Bu bölümler de ne yazık ki zayıf, ruhu boşaltılmış İndiana Jones filmi kopyası gibi duruyor. Burada da aksiyon dozu yüksek sekanslar var ve başkarakterin atlamaları ve zıplamalarının hızı kesilmiyor ama ortam yine o kadar bilindik ve sınırlı (negatif anlamda!) ki, herkes ve her olay bilindik bir reçeteden çıkmış gibi… Tahmin edilebileceği gibi yine lahitin peşinde olan kötü adamlar, kadın kahramanımızın mücadele ettiği zorlu doğa koşulları, lahite ulaşma, buradaki ölümcül tuzaklar vb gibi sekansların sürpriz özelliği hemen hemen hiç bulunmuyor ve görsel efektlere veya başkarakterin akrobatik hareketlerine abanma sevdası tam yol devam ediyor. Tomb Raider oyununun meraklıları belki filmden sadece bunları bekliyor olabilir ama o zaman bütün bu aksiyonu özel bir macera filmine dönüştürme çabası niye? Başka bir deyişle yönetmen daha önceki Lara Croft filmlerinde olduğu gibi daha en baştan baş kadın karaktere ve onun aksiyonlarına odaklansaydı bizce hem daha yerinde hem de daha verimli bir sonuç çıkabilirdi. Bu durumda filmden ekstra bir senaryo çalışması ve karakter çizme çabası beklemezdik. Kısaca karşımızda biraz denetimsiz, yönünü şaşırmış ve altına girdiği yükün altında ezilen bir film var!

ALICIA VIKANDER'E YAZIK OLMUŞ!

Filmde aklımızda tek kalan ve açıkça biraz üzüldüğümüz nokta ise başrolde Alicia Vikander’ın varlığı. Oyunculuğunu ve fiziğini şahsen çok beğendimiz bu oyuncu elinden geldiğince rolünün hakkını vermeye çalışıyor. Aksiyon sahnelerindeki becerisi (belli ki ciddi bir hazırlanma sürecinden geçmiş!) ve karakterine derinlik katma çabası takdire şayan ancak o da bu kısır senaryonun içinde sıkışmış gibi duruyor. Açıkça bu filmde olmak istemesi için yüksek bir ücret ve ikon haline gelmiş bir süper kahramanı oynama hevesi dışında pek bir sebep bulamıyoruz.

Keşke bıraksaydık da Lara Croft kendi sanal dünyasında kalsaydı veya en azından onu Angelina Jolie halinde hatırlasaydık! Croft’un kendi dünyasındaki atlamalarla, zıplamalarla ve bilmecelerle uğraşması yeterliydi. Yeni bir kadın İndiana Jones olma sevdası, sağlığına hiç iyi gelmemiş!

Yönetmen: Roar Uthaug

Oyuncular: Alicia Vikander, Dominic West, Walton Goggins, Daniel Wu, Kristin Scott Thomas, Hannah John-Kamen, Derek Jacobi…

Ülke: ABD