'Lenin'in Ukraynası' neydi?

Putin’in kullandığı ifade üzerine şöyle uzunca bir durup düşünelim. Ne demek Lenin’in Ukrayna’sı? “Ulusların kendi kaderini tayin hakkı”nı (UKKTH) sorunların kaynağı olarak göstermek niye?

Abone ol

DUVAR - Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna'ya askeri operasyonun gerekçesi olarak öne sürdüğü, "Ukrayna'nın Bolşevikler tarafından uydurulan bir ülke olduğu" söylemi Sovyet devrimi tarihini de gündeme getirdi. Konuyu, "Lenin'in Ukrayna'sı" başlıklı yazısında tartışan Evrensel Gazetesi yazarı Cihan Tuğal, "Putin’in ve diğer emperyalistlerin asla hazmedemeyeceği şey, Bolşevik devriminin ilk yıllarındaki özgürlük havası. Mazlum milletlerin kendi rotalarını çizmesi" yorumunu yaptı.

Tuğal'ın yazısından bir bölüm şöyle:

Putin’in açıklamasında ciddi iç çelişkiler var. Bir yerinde Bolşeviklerin UKKTH’yı manipülatif bir araç olarak edindiklerini söylüyor. Başka bir yerde, bu tür “ütopyacı fanteziler”in anayasaya dahil edilip ülkeyi yok ettiğini. Oysa UKTTH, sonradan fetişleştirilmiş ve içi boşaltılmış olmasına rağmen, ne bir manipülasyon aracı, ne boş bir fantezi. Kökleri Marx’ın İrlanda ve Polonya sorunlarına yaklaşımında. Bolşeviklerin Marksizmi, 20. yüzyılın değişen mücadeleleri ışığında yeniden kurarken geliştirdikleri bir ilke UKKTH. Sınıfsal kurtuluşun, antiemperyalist mücadeleden asla ayrılamayacağının; ayrılırsa devrimci niteliğini kaybedeceğinin, Lenin tarafından net ve sistematik biçimde ortaya konuluşu.

Ancak Bolşevikler, birçok sebepten dolayı, ilk başta vadettikleri hakkı yavaş yavaş mazlum ulusların elinden aldılar. 1920’lerin sonlarına gelindiğinde, ulusların kendi kaderini tayin etme hakkının yerinde yeller esiyordu.

Bu dönemeçten sonra da SSCB, ulus kurmaya devam etti. Bir taraftan Rusların mazlum uluslar üzerindeki egemenliğini perçinliyor, ancak diğer taraftan bu ulusların dillerini, kültürlerini geliştirerek, yeni kimlikler oluşturuyordu.

Putin, Ukrayna’yı Lenin ve komünistler kurdu derken, bu süreci (çarpıtarak) anlatıyor. Ama eklemeyi de unutuyor. Kendisinin son yıllardaki saldırganlığı, Ukrayna’daki ulusluk hissini, ve kültür birliği duygusunu, oldukça derinleştirdi. Kendisini bir parça Rus, bir parça Ukraynalı gören, ya da bu kimliklere çok da takılmayan bir sürü insan, Putin korkusundan giderek Ukraynalılaşıyor son zamanlarda. Buradan bakılınca, özellikle radikal sağa kayan haliyle, Ukrayna “Putin’in Ukrayna’sı.”

Aslında Ukrayna dahil, Rus havzasındaki ulusların kuruluşunun genel hatları, dünyanın diğer yerlerindeki ulus inşasına birçok açıdan benziyor. Milliyetçilerin iddialarının aksine, uluslar yüzyıllar öncesinin bize mirası filan değil. Dil, kültür, toprak birliği, neredeyse istisnasız biçimde modern dönemin eseri. Kurucu unsur da (kendi başına olmasa bile) ağırlıklı olarak devlet/ler. Ulusların oluşumunda, dış devletlere duyulan tepkinin de rolü azımsanamaz.

Dolayısıyla, Putin’in Ukrayna’ya özelmiş gibi gösterdiği durum, aslında her ulus için (bir yere kadar) geçerli.

Putin’in sorunu bir Lenin meselesi gibi sunması ise, Bolşevizmin özerklikçi, özgürlükçü damarı üzerinden, sadece Ukraynalıların değil, tüm insanlığın hürriyet özlemine yapılan bir saldırı.

Her toplumsal grup gibi, ulus da süreç içinde oluşur, oluşturulur. Tüm mesele, bu sürecin ve sonrasının, ne kadar mazlumların ve ezilen sınıfların; ne kadar hakim sınıfların ve emperyalistlerin kontrolünde gelişeceği. Gerçek bir Bolşevik, ne ulusu/milleti başka kimliklerin üzerine koyar, ne de insanları ulusal/milli kimliklerinden vazgeçmeye zorlar. Önemli olan, bu kimliklerin insanlığa mı, egemenlere mi hizmet ettiğidir.

Putin’in ve diğer emperyalistlerin asla hazmedemeyeceği şey, Bolşevik devriminin ilk yıllarındaki özgürlük havası. Mazlum milletlerin kendi rotalarını çizmesi. Bu yanıyla Bolşevizm, bugün ve her zaman, diktatörlerin unutamadığı bir korkulu rüya olagelmiştir. Putin’in Lenin hayaletinden bir türlü kurtulamamasının nedeni (Batı basınının sürekli vurguladığı gibi) bir eski KGB ajanı olmasından ve Sovyetler Birliği’ni tekrar kurmak istemesinden değil. Tutarlı bir antiemperyalizmin kendi rejimini de altedeceğini bilmesinden. Bolşeviklerden artakalanların, Rus imparatorluğunu tekrar canlandırdıkları doğru. Bugünün hedefi ise, Lenin’in halklara verdiği sözün tekrar, daha güçlü şekilde tarih sahnesine çıkması olmalı.

Ukrayna işte tam da bu anlamda “Lenin’in Ukrayna’sı.” Somut bir gerçeklik olarak Ukrayna devletinden, ulusundan bahsetmiyorum. Bir potansiyel olarak Ukrayna kastettiğim. Bolşevik Devrimi’nin ilk yıllarında, Ukrayna devrimcilerinin kurduğu özerk şura cumhuriyetinin ruhunun tekrardan canlanma potansiyeli. Ukrayna ve çevresindeki mazlum halkların dayanışma içinde, hem Amerikan hem Rus emperyalizmine dur deme potansiyeli.

Özgürlüğü sevdiğini söyleyen herkesin temel görevi, “Lenin’in Ukraynası”nı emperyalist saldırganlığa karşı savunmaktır. 

YAZININ TAMAMI