LGBTİ+'ların İnsan Hakları 2021 Yılı Raporu: Varoluşlarına müdahale var

Kaos GL Derneği'nin hazırladığı 'LGBTİ+’ların İnsan Hakları 2021 Raporu' üzerine raporu hazırlayanlardan Kerem Dikmen ve Defne Güzel ile konuştuk.

Abone ol

Zafer Kıraç*  

DUVAR - Kaos GL Derneği, "LGBTİ+’ların İnsan Hakları 2021 Raporu"nu yayınladı. “Her Şeye Rağmen” üst başlığıyla yayınlanan rapor, derneğin 2007 yılından beri sürdürdüğü insan hakları izleme çalışmalarının bir ürünü. Medyaya yansıyan ihlaller ile Kaos GL Derneği ve ilişkide olduğu diğer sivil toplum örgütlerine başvurular üzerinden hazırlanan rapor, 2021’de LGBTİ+ haklarının durumunu gözler önüne seriyor.

Rapor 23 Şubat 2022 tarihinde düzenlenen bir toplantıyla kamuoyuna açıklandı. Raporun yazarı Av. Kerem Dikmen ve İnsan Hakları İzleme Uzmanı Defne Güzel ile 2021 yılını ve raporda öne çıkan sonuçları değerlendirdik.

Kaos GL Derneği olarak, LGBTİ+’ların İnsan Hakları 2021 Raporu’nu yayınladınız. “Her Şeye Rağmen” üst başlığını kullandınız, bunu biraz açar mısınız?

Kerem: Bunu açmadan önce gerek Ukrayna gerekse de Rusya Federasyonu topraklarında yaşayan LGBTİ+’ların hayat koşullarını olumsuz etkileyen, haklara erişimini engelleyen işgal durumunun sona ermesine ve tüm dünyaya barışın hakim olmasına ilişkin dileklerimle girmek istiyorum söze. Bu raporu format olarak öncekilerden farklılaştırma fikri epeydir aklımızdaydı, motto belirlemek de bunlardan biriydi. Açık konuşmak gerekirse aklımıza ilk gelenler daha karamsar ve 2021’in LGBTİ+’lar açısından gri rengini yansıtan mottolardı. Özellikle hak sahipleriyle yaptığımız görüşmelerde sorduğumuz son soru “peki siz neler eklemek istersiniz” sorusuydu. Görüştüğümüz LGBTİ+’lar; sadece haklarını kullandıkları için açılan idari ve adli soruşturmalara; KYK kredi kesme uygulamalarına, kayıtsız gözaltılara rağmen “gene olsa gene yaparım, yanlış bir karar verdiğimi düşünmüyorum” mealinde son sözlerini ilettiler. Düşünsenize, kafasından bastırılarak polis aracına bindirilmiş, ne olacağını bilmediği bir anı yaşıyor veya öğrenim kredisi kesilmiş ve kira veremeyecek ama benzer sonuçlarla karşılaşacağını bilmesine rağmen aynı kararı vereceğini söylüyor. Bu çok çarpıcı bir sonuçtu. Evet belki ülke gri bir ülkeydi ama her türlü baskıya, kötü muamele ve işkenceye, toplu cezalandırmaya ve kitlesel izolasyona rağmen bu gri ortam LGBTİ+’ların haklarına sahip çıkma iradesine etki etmemişti. Bu durumda aklımızdan geçen başlıkları bir kenara attık, ortada ısrarcı bir kitle vardı ve bu ısrarı raporun mottosu olarak yansıtmalıydı. Aklımıza “Her Şeye Rağmen!” sözü geldi ve çok da sevdik, gerçekten her şeye rağmen LGBTİ+’lar itiraz etti, buradayım ve olmaya devam edeceğim dedi.

Raporun hazırlık kısmı nasıl oldu? Veriler nasıl elde edildi ve nasıl bir yöntem kullanılarak sınıflandırıldı?

Defne: Kerem’in sözünü etmiş olduğu barış mesajını ben de yineleyerek sözüme başlamak istiyorum. Soruya ilişkin olarak ise, Kaos GL’nin LGBTİ+’ların maruz bırakıldıkları hak ihlallerini bir araya getirdiği bir veri tabanı mevcut. Aslında rapora hazırlık süreci bu bakımdan veri tabanına günlük olarak, karşılaştığımız hak ihlallerini kaydetmemiz ve verileri toplamamızla başladı. Günlük internet haberleri, basılı haberler ve sosyal medya takibiyle birlikte düzenli olarak RTÜK, Kamu Baş Denetçiliği, Reklam Kurulu ve TİHEK kararlarını da kontrol ediyoruz. Ayrıca sivil toplum kanalıyla veya doğrudan ulaştığımız ihlalleri de veri tabanına aktardık.

Verilerin sınıflandırılmasına ilişkin olarak ise yirmi dört insan hakkını kategori olarak belirledik ve çerçevimizi bu hakların ihlalinden doğan eylemler üzerinden belirledik. Bu süreçte bir insan hakları bilgi ve belgeleme sistemi olan HURİDOCS’tan yararlandık. Ayrıca LGBTİ+’ların maruz bırakıldıkları hak ihlallerinin basına yansımadığı, görünmezleştirildiği de düşünüldüğünde kaosgl.org veri elde etmede bizim için önemli bir kaynak oluşturdu.

Raporlama tekniği açısından zorluklar oldu mu?

Defne: 2021 yılı kapsamında 116 veriyi raporumuz içerisinde kullandık. Fakat biz biliyoruz ki LGBTİ+’lar 2021 yılında 116 kere değil, çok çok daha fazla sayıda hak ihlaline maruz bırakıldı. Maalesef bu ihlallerin bir kısmı basına yansımadığı için tarafımıza da ulaşmadı. Yaşadığımız en büyük zorluklardan biri bu anlamda elbette LGBTİ+’ların maruz bırakıldıkları hak ihlallerine yeteri kadar erişememek oldu. Ayrıca örneğin eylemlerin yasaklanmasını ve bu yasaklamalarda basına yansıyan kişilere dönük ayrıca bir hak ihlali varsa bunu görebildik fakat buralara dair sayısal veri elde edemedik. Dolayısıyla istatistiklerimizi ihlal kategorileri üzerinden oluşturduk.

Raporda geçmiş yıllara göre farklı ihlal durumları var mı? 

Kerem: 2021’de sistematik ihlaller daha yaygındı. Devlet önceki senelerde daha çok hakları engellemeye dönükken 2021’de varoluşa müdahale etmeyi seçti. Transların 8 Mart alanlarından izole edilmeye çalışılması, var oluş simgesi olan gökküşağı ve trans bayraklarının suç deliline dönüştürülmesi, İstanbul Sözleşmesi gibi güvence sağlayan insan hakları metinlerinin yürürlükten kaldırılması devletin bütünlüklü yaklaşımını ortaya koydu. Öte yandan hak başlıklarında yaşanan ihlallerin de arttığını gördük. İfade özgürlüğü ve bunun bir kullanım biçimi olan toplanma özgürlüğü ihlalleri 2020’ye göre üçe katlandı. İşkence veya kötü muamele yasağı ihlalleri de benzer oranda arttı. Niceliğin bu ölçüde artması aslında nitelik farkını da gösteriyor. Bütün ihlallerin verisine ulaşamadığımızı; ulaşabildiğimiz verilerin %90’ının metropollerdeki ihlallerin verisi olduğunu göz önünde bulundurursanız özellikle taşra ve küçük ölçekli coğrafyalarda LGBTİ+’ların ne denli hak ihlaline uğradıklarını tahmin edebilirsiniz.

Raporun sorumlu iktidar ve kamu yöneticileri açısından dikkate alınması için bir planınız var mı?

Kerem: Kaos GL bir sivil toplum kuruluşu ve devletin son dönemde sivil toplumu kendi açısından risk kaynağı olarak gördüğünü Dernekler Kanunu'nda ve yönetmeliğinde yapılan değişikliklerle zaten gördük. Bu süreçte sivil toplumun kamu kurumlarıyla iletişim kanalları yok. Bu, homofobik ve transfobik nefret söyleminin doğrudan seçilmiş üst düzey devlet yöneticileri tarafından yayıldığı bir dönemde LGBTİ+ dernekler açısından imkansız. Düşünsenize devletin insan hakları ve eşitlikle ilgili kurumu bile İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmeyi savunmuş, eşcinsel ilişkileri sapkınlık olarak görüyor, LGBTİ+’lardan gelen başvuruları kabul etmiyor. Böyle bir iklimde raporun devleti yönetenler nezdinde kamu kurumlarının insan haklarına riayet etmesi için adım atmasını sağlayacak plan yapmak zor ve gerçekçi de değil. Ama bu raporları gene de kamu kurumlarıyla paylaşıyoruz. Öte yandan devletin ulusal ve uluslararası alandaki paydaşları çoğu zaman bizim de muhataplarımız. Belediyeler, meslek kurumları, Avrupa Konseyi, Türkiye üye değilse bile Avrupa Birliği ülkeleri… Bu muhataplarla da raporlarımızı paylaşıyor ve tavsiyelerimizi iletiyoruz.

İhlallerin kaynağı olarak ‘faili devlet’ diyorsunuz. Bu konuda raporu okuyup yararlanacak olanlar anlayacaklardır ama bütün kamuoyunun anlaması için nasıl bir cümle kurarsınız?

Kerem: Yargılama, ceza verme, güç kullanma gibi yetkileri kurdukları devlete devrettikleri kabul ediliyor. Anayasalar da bu yetkinin hangi durumda ve ne şekilde kullanılacağına ilişkin kuralları içeren belgeler, en azından teoride böyle oldukları varsayılıyor. Örneğin anayasada işkence yapılamaz deniyor, bunu sağlama görevi devlete verilmiş. Dolayısıyla işkence yapmama yükümlülüğü veya işkence yapıldığı durumda yapanı yargılama görevi devlete verildiği için, daha genel konuşursak ihlali yapmama, önleme, gerçekleşirse yapanı cezalandırma görevi devlete verildiği için ihlalin kaynağı ve faili her zaman devlettir. Eğer bu görev devlet dışındaki oluşumlara verilseydi bu defa fail onlar olurdu. Ama devletin belirli bir toprak parçasında egemen olduğu ve bu egemenliğin ona belirli görevler yüklediğini düşünürsek failin otomatikman devletin olduğu açığa çıkar. Dolayısıyla örneğin bir yerde LGBTİ+, kamu görevlisi tarafından işkence görüyorsa fail devlet, çünkü kamu görevlisi devlet personeli. Eğer bir üçüncü kişi bir LGBTİ+’ya işkence yapıyor ancak bu kişiye karşı soruşturma yürütülmüyor veya ceza verilmiyorsa fail gene devlet, çünkü yukarıda da belirttiğim gibi cezalandırma yetkisi devlete devredilmiş ve devlet bu yetkiyi kullanmaktan kaçınıyor demektir.

***

Kerem ve Defne’ye teşekkür ederim.

Rapora göre; her kategoride ihlal var:

- 2021, LGBTİ+’lar açısından ifade özgürlüğü hakkının çok yoğun olarak ihlal edildiği bir yıl oldu. Bütün ihlallerin yüzde 30’a yakınını ifade özgürlüğü ihlali oluşturdu.

- Kaos GL 2021’de 8 nefret cinayeti raporladı. Ancak, bu sayının çok daha fazla olduğu ve medyaya yansımadığı düşünülüyor.

- 2021 yılında polis özellikle toplantı ve gösteri yürüyüşleri sırasında veya sonrasında işkence ve kötü muamele yasağını birçok defa ihlal etti. Aydın, Çanakkale, Ankara, İstanbul, İzmir gibi ülkenin birçok yerinde gerçekleşen en az yedi olayda en az 12 kişiye karşı bu yasak ihlal edildi. Emniyet Müdürlükleri veya İçişleri Bakanlığı bu olaylardaki işkence veya kötü muamele yasaklarını ihlal eden personel hakkında idari veya adli soruşturma açıldığına dair bir bilgi vermedi.

- Boğaziçi Üniversitesi ve destek eylemleri sırasında yaygınlaşan kötü muamele, LGBTİ+ aktivistlere karşı çoğu zaman işkence boyutuna ulaştı.

- Toplanma ve gösteri yapma hakkına dönük katı devlet müdahalesi özgürlük ve güvenlik hakkı yönünden yoğun ihlalleri beraberinde getirdi. Boğaziçi eylemlilikleri, 8 Mart yürüyüşleri, İstanbul Sözleşmesi protestoları, Onur Yürüyüşleri bir araya geldiğinde yüzlerce LGBTİ+ özgürlük ve güvenlik haklarından mahrum bırakıldı; şiddet kullanılarak gözaltına alındı.

- Salgın gerekçesiyle uygulanan sokağa çıkma yasakları LGBTİ+’ları evlere mahkum ederken kamu kurumları ve iktidar koalisyonu ortağı partilerin takipçileri, toplu etkinliklerde bir araya gelmeye devam etti.

- Öğrenciler tarafından yapılan yurt eylemlerine katılan LGBTİ+’ların fişlendiği, bizzat İçişleri Bakanı tarafından itiraf edildi.

- Müzisyenler, LGBTİ+ olmaları gerekçe gösterilerek Konya, Diyarbakır, Gaziantep ve Bursa’da sahne yasaklarına maruz bırakıldı.

- LGBTİ+ hak örgütlerinden, kuruluşu 2020 ve öncesine dayananların önemli bir kısmı gerekçesiz olarak denetim sürecine alındı, denetlenenlerin bir kısmı idari para cezası ödemek zorunda kaldı.

Raporun sonuç bölümünde bu tablo şöyle değerlendiriliyor:

“Devletin bütün kişi ve kurumlarıyla LGBTİ+’ları hedef tahtasına oturtarak herhangi bir hak başlığında LGBTİ+’lara erişim olanağı sağlamaması; var olan olanakları ortadan kaldırmaya çabalaması ve bundan ayrı olarak doğrudan LGBTİ+ varoluşunu hedefleyen eylem ve söylemler, bahsedilen büyük gerilemenin en önemli işaretlerinden olmuştur.

Bu topyekün saldırıya rağmen LGBTİ+’ların insan hakları alanında en dinamik kesimi oluşturduğu, toplumsal muhalefetin hak alanından doğru unsuru olarak bütün baskılara rağmen özellikle ifade özgürlüğünü kullanma konusunda ısrarcı olduğu da görülmektedir.”

Sonuç olarak bütün bu ihlallerin faili devlet diyorlar.

 *İnsan Hakları Çalışanı

 RAPORUN TAMAMI