Seçimin ve siyasette yeni dönemin gölgesinde kalmış görünse de 1 milyon 250 bine yakın öğrencinin Liselere Giriş Sınavı mesaisi geçtiğimiz hafta sonu tamamlandı.
Sınava girenler kendilerinden önceki milyonlarca öğrencinin milyonlarca kez yaptığı gibi sonuç nasıl olursa olsun düşünmeden ‘kurtulduk’ diyerek derin bir nefes aldı ilk anda. Onlarla beraber aylarca bu sınav için mücadele eden, ellerinden geleni yapmaya çalışan anne babaları da elbette… Ama sonuçların açıklanacağı gün yaklaştıkça bu kez yerini giderek büyüyen bir heyecana bırakacak bir rahatlamaydı bu. Asıl ‘mesai sonu’ 26 Haziran’da olacak çünkü. O gün gelecek daha ortaokul çağında böyle bir koşuya çıkmak durumunda kalanlar için paydos. İyi ya da kötü…
***
Yıllardır eleştirilen ancak yıllardır değişmeyen birkaç saatlik sınavlarla gençlerimizin geleceğini belirleme düzeninin yeni bölümü ise 17-18 Haziran’da bu kez üniversite sınavları ile gerçekleşecek. Orada rakamlar çok daha büyük:
Temel Yeterlilik Sınavı’na 3 milyon 498 bin, Alan Yeterlilik Sınavı’na 2 milyon 556 bin, Yabancı Dil Testi’ne 335 bin aday başvurmuş 2023 yılında. Bu kadar yüksek sayılarda insanın lise seviyesinden başlayarak geleceğine dair böyle ağır bir yükün altına sokulması normal mi?
Değişen onca iktidara, göreve gelen onca bakana, daha güzel olacağı öne sürülen sistem değişikliklerine rağmen sürüp gittiğine göre herhalde normal! LGS aşamasına kadar 8 yıl, YKS aşamasına kadar 12 yıl eğitim ‘verilen’ gençlerimizin birkaç saatte bu yıllarda ne aldıklarını, alabildiklerini göstermelerini istemek yani… Öyle bir performans beklentisi!
***
Madem bütün o yıllar içerisinde, kendilerine verilenle ne yaptıklarını ya da yapabileceklerini ölçüp biçerek, eşit ve adil bir yöntemle, belli yetenekler gerektiren alanlar dışında sınavsız bir yükseköğretimi çocuklarımıza veremiyoruz en azından sınav için asgari bir eşitliği sağlamış olsak? Ne gezer!
Pelin Akdemir’in LGS sonrası yayınlanan haberinden anlıyoruz ki orada da bir değişiklik yok:
“Yerel farklılıklar göz ardı edilerek bütün öğrenciler aynı eğitimi alıyormuş gibi sınava tabi tutuluyorlar. Ama ilçeden ilçeye, okuldan okula öğrencilerin aldığı eğitim fark ediyor. Özel okullar sınava yönelik çalışma yaparken devlet okullarındaki öğretmenlerimiz konuyu yetiştirmek için çabalıyorlar. Bu da öğrencilerin sınav başarısını etkiliyor" diye anlatıyor durumu Eğitim Sen Bursa Şube Başkanı Derviş Erdem. Daha yeni yaşanan depremden etkilenen 11 ildeki adayları, onların LGS’ye nasıl girdiğini ya da YKS’ye nasıl gireceklerini düşünün bir de…
***
Seçimler yapılıyor, hükümetler değişiyor, her yeni bakan yeni bir iddia ile geliyor. Ancak eğitimde sınav performansına dayalı, sadece o birkaç saate odaklanan düzeni değiştirmek akla bile gelmiyor. Depremzede adaylar için bile!
O zaman 18 gün sonra sonuçlar açıklandığında iyi puan alan öğrenciler sevinsinler elbette ama aradıklarını daha doğrusu aramaları söyleneni bulamayanlar hiç üzülmesin.
Hatta onlar sorsun büyüklerine: ‘LGS sonuçlarını gördünüz mü’ diye!
Başarılı olanların başarılı olmasına imkan tanıyan olanakların, olamayanlara neden tanınmadığını akla getirir belki…
Ve umarız artık bu yıl, en azından bir ‘şaibe’ iddiası görmeden tamamlanıp biter bütün sınavlar. O da başka bir ‘normal’ haline gelmek üzere çünkü!
Avsever, ‘Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkanı Vekili’dir!
Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler’in Milli Savunma Bakanlığı’na atanmasının ardından bu makama ‘vekaleten’ Kara Kuvvetleri Komutanı Musa Avsever’in getirildiği açıklanmıştı. Konuyla ilgili haberlerde de ister ‘alışkanlıkla’ deyin isterse laf uzamasın diye, ‘yeni Genelkurmay Başkanı Avsever oldu’ ifadesi yer aldı.
Ancak belli ki 'vekil' denmesi de doğrudan 'Genelkurmay Başkanı' denmesi de pek uygun bulunmamış. Dün ilgili kurumlardan medyaya şöyle açıklamalar geldi: "Değerli Basın mensupları, Millî Savunma Bakanlığı olarak hukukçularımızla yapılan değerlendirme sonucu 'Vekalet’ ifadesinin kullanılmamasının uygun olduğu, 'Genelkurmay Başkanı olarak da görevlendirilen K.K.K.Org.Musa AVSEVER’ olarak kullanılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Basın faaliyetlerinizde bu şekilde hassasiyet gösterilmesi önem arz etmektedir. İyi çalışmalar…"
Bu mesajlardan birini okuyan meslektaşımız, ‘Emredersiniz’ diye espri yaptı! Belli ki bu makama Yüksek Askerî Şûra sonrası bu kez ‘asaleten’ bir atama yapılacak. Ancak o zamana kadar Avsever’in, “Genelkurmay Başkanı” olarak anılmasının ne mahsuru var? “Genelkurmay Başkanlığı, vekaleten atama yapılacak bir makam değil” diye mi düşünüldü acaba sonradan?