Lisa Çalan: Yürüyerek onlara en ağır cezayı verdim

Yaklaşık 3 yıldır kelimenin tam anlamıyla yaşam mücadelesi veren, bununla yetinmeyip “ayağa kalkacağım” diye direten ve Avustralya’da 'bacak kemiğine yerleştirilen implanta takılıp çıkartılabilir protez' ameliyatını olup Türkiye’ye dönen Lisa Çalan artık yürüyor. En büyük hayali, bombalı saldırı davasına yürüyerek gitmek ve sanığın gözlerinin içine bakmak olan Lisa bunu gerçekleştirdi.

Abone ol

ANKARA - HDP’nin 5 Haziran 2015’te, on binlerce kişinin katıldığı Diyarbakır mitinginde bir çay tezgâhının altına konulan bombanın patlaması sonucu 5 kişi hayatını kaybetti, 400 kişi yaralandı. Lisa Çalan, bombanın gizlendiği o çay tezgâhına yaslanmıştı. Kulakları sağır eden patlamanın, bacaklarını aldığını gördüğünde bilinci açıktı. Sonrası… Bitmeyen ameliyatlar, uyutmayan ağrılar, protezle yürüyebilmek için Almanya’da aranan ama boşa çıkan umut, üst üste ameliyatlarla giderek kısalan bacaklar, bu halde protez kullanamayacağını ve bir daha asla yürüyemeyeceğini öğrenmenin hayal kırıklığı ve devam eden bombalı saldırı davasına katılma talebinin reddedilmesi…

Yaklaşık 3 yıldır kelimenin tam anlamıyla yaşam mücadelesi veren, bununla yetinmeyip “ayağa kalkacağım” diye direten ve Avustralya’da “bacak kemiğine yerleştirilen implanta takılıp çıkartılabilir protez” ameliyatını olup Türkiye’ye dönen Lisa Çalan artık yürüyor.

Bombalı saldırı davasına yürüyerek gitmek ve sanığın gözlerinin içine bakmak en büyük hayaliydi, bunu yaptı Lisa ve o anları şöyle anlattı:

“Ben şu iki demir parçasına ruh verebilecek potansiyele sahibim. Beni böyle görsün istedim. Beni öldüremediniz! Ne olursa olsun yenilmiyorsun, direniyorsun, kalkıyorsun, yaşamaya devam ediyorsun ve karşılarına çıkıp hesap soruyorsun. Ben kendimce onlara en ağır cezayı verdim.”

‘TÜRKİYE’DE BU AMELİYATI YAPTIRAN İLK DELİ BENİM’

Lisa, Türkiye’de böyle bacaklara sahip olan ilk insan sensin değil mi?

Evet, ilk deli benim(gülüyor)!

Yönetmen Lisa Çalan

Çok güzel bacakların var. Eskisinden sağlam görünüyorlar.

Hahahaha(Gülüyor)…

Bu bacaklara sahip olabilmek için dünyanın öbür ucuna, Avustralya’ya gittin. Bize anlatır mısın o süreci?

İlk ampütasyonumdan bu yana yaklaşık 3 yılda kulaklarımla beraber toplam 8 ameliyat oldum. Çok kıymetli doktorlarla, çok kıymetli fizik tedavi uzmanlarıyla aralıksız devam eden tedavimin sonunda protezle yürümemin imkânsız olduğunu öğrendim. Bu süreçte kendimce araştırmalara başlamıştım. Avustralya’da, Doktor Munjed Al Muderis’in yönetiminde bir grup cerrahın, kemiğe implant yöntemiyle ampüte kişileri yürüttüğünü öğrenince onlarla irtibata geçtim. Hastaların çoğu savaşta bacaklarını kaybeden askerlerdi. Ben bir sivilim ve IŞİD’in bombalı saldırısında bacaklarımı kaybettim diye yazdım onlara.

Cevap verdiler mi hemen?

Haftalar boyunca yazıştık. Onlara hikâyemi detaylı olarak anlatıp bu ameliyatı yaptırmak istediğimi söylediğimde anlattıklarımı çok etkileyici bulduklarını ve beni görmek istediklerini yazdılar. Doktorum Sinan Adıyaman’a da onlardan bahsetmiştim. Sinan Hoca bu ameliyatı benim için araştırdı, meslektaşlarıyla yazıştı. Gidişim, onun da onayıyla ve tabii dostlarımın dayanışmasıyla gerçekleşti. 4 Ekim 2017 tarihinde Avustralya’ya gittim, ameliyatımı oldum ve 27 Aralık’ta döndüm.

'AĞRISIZ, RAHAT BİR UYKU İSTİYORUM'

Bacak kemiğinin içine bir parça yerleştirilip o parça kemiğe vidalanıyor, protez bu parçaya takılıp çıkartılıyor. Bu kadar büyük bir ameliyat seni korkutmadı mı?

Tabii ki korkuyordum ama ayağa kalkmaya da kararlıydım. Hayat sadece yürümek değil elbette. Tekerlekli sandalyede de yaşamımı devam ettirebilirim ama ağrılarım tahammül edilemez noktadaydı. Artık ağrısız bir yaşam istiyordum. Buna hâlâ ulaşamadım ama hedefim bu. Ağrısız, rahat bir uyku istiyorum. Çok ağır ilaçlarla uyuyabiliyorum ama şu an bana dışarıdan bakanlar ayakları üzerinde duran, yüzü gülen bir Lisa görüyorlar. Çünkü Lisa’nın başına gelenleri, halen yaşadıklarını bilmiyorlar.

Neler geldi Lisa’nın başına? En azından Avustralya’da yaşadıklarını dinlesek…

Kötü bir Almanya tecrübem vardı. Orada tedaviden sonuç alamamıştım. Aynı şeyi burada da yaşayabilir miyim diye korkuyordum. Avustralya’da sadece bir kişiye gideceğimi haber vermiştim ama beni havaalanında onlarca insan ellerinde çiçeklerle karşıladı. Onları görünce öyle heyecanlandım ki! Hepsiyle kucaklaştık ve artık emin ellerde olduğumu o an anladım. Saat farkı nedeniyle 10 gün uyuyamadım(gülüyor) ama ertesi gün hastaneye yattım ve hemen başladı tedavi. Gittiğimde bacaklarım çok problemliydi. Derhal ameliyat olmam gerekiyordu.

'SİNAN HOCA’NIN ÇOK BÜYÜK EMEĞİ VAR İYİLEŞMEMDE'

Hayat çok enteresan. Al Muderis, Iraklı bir doktor. Saddam döneminde Irak’ı terk etmiş. Sense Irak’ın komşusu Türkiye’den, IŞİD mağduru bir hastasın. Nasıldı doktorların yaklaşımı?

.

Ameliyatımı Doktor Muderis ve ekibi yaptı. Benim asıl iletişimde olduğum kişi, o ekipten, Doktor Solon’du. Tüm yazışmaları Doktor Solon ile yapmıştım ve her şeyi o halletti. Bana kızı gibi davrandı. Ancak bazı şeyleri onlara anlatmak zordu. Örneğin enfeksiyon nedeniyle yüksek ateşli ve halüsinasyonlarla geçirdiğim 10 günün sonunda, tamam Türkiye’ye dönebilirsin ve tedavine orada devam edilebilir, dediklerinde döndüğümde doktorlarımı görevleri başında bulamayabileceğimi söyledim, OHAL dedim, KHK dedim ama hiçbirini anlamadılar ve beni gönderdiler. Nitekim döndükten kısa bir süre sonra doktorum Sinan Adıyaman(TTB İkinci Başkanı) gözaltına alındı. Sinan Hocanın çok büyük emeği var iyileşmemde.

Avustralya’da kalmayı düşünmedin mi?

Hayır, düşünmedim. Sadece tedavimin tamamen bitmesini istedim. Çünkü buradaki doktorlar için çok yabancı bir ameliyat bu. Avustralya’da bana, hayat buralarda daha kolay, diyenler oldu ama benim ruhum burada. Amed’de tamamlandığımı, nefes aldığımı hissediyorum. Bu kadar olumsuzluğun içinde vicdanım el vermez daha iyi koşullarda yaşamaya. Nereye gidersem gideyim geri döneceğimi biliyorum. Türkiye’nin koşulları, sağlık sistemi belli. Orada kalsam protezlerimi, her şeyi devlet karşılayacak. Burada ise devlet, iki bacağını kaybetmişsin, sen artık yürüyemezsin diyor ve protezini karşılamıyor

'BAK YİNE AYAKTASIN, BAŞARDIN!'

Ayağa kalktığın, protezlerinin üzerinde yürüdüğün o ilk an nasıldı?

O duyguyu anlatamam! Tekerlekli sandalyede otururken her şeyi aşağıda bir hizadan görüyorsun. Birine bakmak için kafanı devamlı kaldırmak zorundasın. Bakış açının tekrar eski haline dönmesi çok farklı. İlk adımı attığımda önce bir durdum ve içimden kendimle konuştum. “Bak yine ayaktasın, başardın! Yürüyeceksin, filmler yapacaksın!..” Ben böyle konuşurken adam, “hadi adım at, görelim!” diyor. Bu arada o kadar hastayım ki! Vücudun implantı kabul etme süreci var ve yaram açıktı. Sonra yavaş yavaş kötüye gitti ve şiddetli ağrılarım oldu. Enfeksiyon kaptım. Ateşim çıktı, enfeksiyon kana karıştı.

Avustralya’da ilk kez sokakta yürüdüğünde neler yaşadın?

Çocuklar annelerine beni göstererek bağırıyorlardı “Bacakları yok, bacakları yok! Neden?” Ebeveynleri öyle güzel anlatıyordu ki çocuklara. “O bir kahraman” diyenler oldu; “Hadi bu zor işi başardığı için onu alkışlayalım” diyerek çocuğuyla beni alkışlayanlar oldu; yanıma gelip “Çok güzelsin” diyenler oldu. Orada insanlar cesaretlendirmek için ellerinden geleni yapıyorlar.

Geldikten sonra zorlu bir ameliyat daha atlattın…

Bir kez daha ölümden döndüm. Dokuz canlıyım (gülüyor). Sadece dışarıda kalan et parçası kesilecekti ama ameliyat sırasında kanama başladı ve 8 saat sürdü. Şimdi dışarıda kalan o parçanın üstünü deriyle sarmasını bekliyorum. Açıkta duruyor ve enfeksiyon riski var. Öyle ağır bir süreç ki herkes için. Bu kadar umutsuzluğun içinde benim hikâyem biraz fazla uzadı ve artık bunu kimseye yansıtmak istemiyorum. O kadar ağır şeyler duyuyoruz, yaşıyoruz ki, kendi derdin sana küçük, hafif geliyor. İnsan yansıtmaya utanıyor.

'ANNEM HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLADI'

Lisa, patlamadan bu yana kendisini yalnız bırakmayan ablası Sarya ve yeğeni Rozerin ile.

Diyarbakır’a gittiğinde annenin, ailenin tepkisi nasıldı?

Annem beni görünce hüngür hüngür ağladı. Evin altındaki meydanda indim arabadan ve eve giden yokuşu yürüyerek çıktım. Üç yıldır o yokuştan birileri beni taşımıştı yukarı. Yanımda kuzenim vardı ve ona “Hatırlıyor musun? En son bu yokuşu yine seninle çıkmıştık yürüyerek. Bak şimdi yine yürüyoruz” dedim. Koluna girdim, tıpkı eskisi gibi… Ailem dışarıdaydı ve beni görünce ağlamaya başladılar. Beni hiç yürürken görmemiş olan küçük yeğenlerim şaşkındı. Hep birlikte ağladık.

Ailen, dostların sana çok destek oldular bu süreçte.

Ablam Sarya olmasaydı hayat benim için çok zor olacaktı. Patlamada yola onunla çıktık ve hâlâ beraberiz. Benim kızgın, öfkeli, acılı, ağrılı her halimi gördü ve bu sürede bana tahammül etti. Onun hakkını hiçbir şekilde ödeyemem. Ailemin, doktorlarımın, fizik tedavi uzmanlarımın, dostlarımın, cezaevinden bana mektuplar yollayarak moral veren arkadaşlarımın, HDP’deki arkadaşların verdiği moral, destek eşsizdi. Bu süreçte beni hiç yalnız bırakmayan herkesin ayağa kalkmamda katkısı var. Avustralya’ya gidip bu implantları takmam aslında riskli bir işti ama bana inandılar ve beni desteklediler. Herkese söz verdim ve sözümü tuttum. Yürüyerek geleceğim dedim ve geldim.

'BENİ ÖLDÜREMEDİNİZ!'

Bana ilk duruşmanın sonunda bir sonraki duruşmaya yürüyerek geleceğim demiştin. Bir sonraki olmadı ve sen bu arada defalarca ameliyat oldun ama 10’uncu duruşmaya dediğin gibi yürüyerek gittin. Neler yaşadın orada?

Hayalimdi bu. Hep sandalyede gidiyordum ve her duruşmada bacaklarımda dikişler oluyordu. Sanığın, ‘bak seni ne hale getirdim’ bakışlarını hissediyordum. 13 Şubat Salı günkü duruşmada salona girdim ve yürüyerek önünden geçtim. O kadar cesaretsiz ki dönüp bakamadı bana. 3 yıldır acı çekiyorum, yaşam mücadelesi veriyorum. Amacım onların karşısında dimdik durmaktı ve yaptım. İkinci oturum boyunca duruşmayı ayakta izledim. Görünürde bunlar iki demir parçası ama ben onlara ruh verdim. Ben şu iki demir parçasına ruh verebilecek potansiyele sahibim. Beni böyle görsün istedim. Beni öldüremediniz! Ne olursa olsun yenilmiyorsun, direniyorsun, kalkıyorsun, yaşamaya devam ediyorsun ve karşılarına çıkıp hesap soruyorsun. Gerçekten hak ettikleri cezayı alırlar mı bilmiyorum ama ben yürüyerek onlara en ağır cezayı verdim kendimce.

Salı günkü duruşmada davaya katılma talebin reddedildi. Daha önce hâkim sana “mağduriyetinin tespit edilmediğini” söylediği için 2 yıl sonra Diyarbakır’da savcılığa giderek ifade verdin ama ona rağmen hâlâ isteğin gerçekleşmiyor, neden?

Onca yıl geçmiş aradan, kimse ifademi almamış. Ben gittim verdim ifademi ama mahkeme yine kabul etmedi. Avukat Alişan Şahin bu konuya vakıf.

‘ENGELLİLERLE İLGİLİ VAKIF KURACAĞIM’

Mağdurların avukatı Alişan Şahin’le konuştuk. “Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 237’inci maddesi çok açık, ‘Mağdur, kovuşturmanın her aşamasında şikâyetçi olduğunu bildirerek davaya katılabilir’ diyor” açıklamasını yaptı. Talebin yerine gelirse ve hayat senin için “normal”e dönerse ne yapmak istiyorsun?

Bu süreçte çok şey yaşadım. Büyük bir tecrübe edindim. Yanımda sevdiğim insanlar vardı ama herkes o kadar şanslı değil. O insanlara dokunmak, ulaşmak, yaşadıklarımı anlatmak ve tecrübemi aktarmak istiyorum. Özellikle de kadın engellilere… Bundan sonra yaşayacaksam, bu hayata katkım bu olsun istiyorum. Önceliğim film çekmek ve engellilerin koşullarını nasıl düzeltebiliriz arayışına girmek.

Engellilerle ilgili somut neler yapmak istiyorsun?

Engelli olmak seni hem yoksullaştırıyor hem bir eve hapsediyor hem de ihtiyacın olanı yapmana engel oluyor. Örneğin bir ev kiraladım diyelim. Tezgâhı kendi boy hizama göre indirebilecek miyim, banyoyu-tuvaleti engelime göre dizayn edebilecek miyim? Engellilere günde iki kez taksi hakkı olmalı. Bir yere gidip oradan dönebilmeli engelli. Bu bile bir engellinin hayatını o kadar değiştirir ki!