Lorca ve hiçbir şeyi olmayanların sahnesi

Endülüslü şair Federico Garcia Lorca 19 Ağustos 1936'da henüz 38 yaşındayken Franco'nun askerlerince tutuklanıp kurşuna dizilerek öldürüldü. Lorca’nın savaşlarından en büyüğü halkın üzerinde kurulan kilisenin hegemonyasına ve sermaye iktidarına karşıydı. La Barraca’yla birlikte bu savaşı tiyatro alanında sürdürüyordu. “Tiyatroya giden insanlarla ilgili en acı verici şey, insanların herhangi bir ahlaki konu hakkında düşünmek istememesi” diyordu Lorca.

Abone ol

DUVAR - 'Sovyet ajanı olmak', 'Cumhuriyetçi Fernando de los Rios’un yakını olmak' ve 'eşcinsel olmak'... Endülüslü şair, oyun yazarı Federico Garcia Lorca, Franco’nun pis işlerini yapmakla görevli Sivil Muhafızlar tarafından kurşuna dizilip öldürülmeden önce bu suçlamalarla ‘gözaltına’ alındı. Lorca’nın bu trajik infazı, kendisinin eserleri kadar hayatıyla da bilinmesine neden oldu belki de. Faşistlerin kurşuna dizmesine neden olacak nasıl bir hayat yaşadı Lorca?

Büyük bedellerin hepsi sadece ‘cephelerde’ ödenmiyor. Sanatta da bedellerin en ağırlarını ‘hiçbir şeyi olmayanlar için emek harcayanlar’ ödüyor. “Ben her zaman yoksulların yanındayım, olmaya da devam edeceğim. Ben her zaman hiçbir şeyi olmayanların yanındaydım, olmaya da devam edeceğim. Hiç’ler, engellenilen huzura kavuşana dek” diyor Lorca kendi için. Dile kolay gelebilir bu sözler. Ancak hakkını vermenin oldukça zor olduğu bu sözlerin anlamı, Lorca’nın emeğinde ve özverisinde yatıyor.

İKİNCİ CUMHURİYET VE DEĞİŞİMLER

.

Lorca’nın emeklerine gelmeden önce kabaca dönemin İspanya'sından bahsetmekte fayda var. 1930’da -faşist Falanj ideolojisinin de kurucusudur- General Primo de Rivera rejimi, içinde pek çok fraksiyon olan cumhuriyetçilerce devredildi ve resmi olarak 1931’den iç savaşın sonu 1939’a kadar sürecek ‘İkinci Cumhuriyet’ dönemi başladı. Bu dönemde cumhuriyetçilerle birlikte monarşi, toprak ağaları ve sermayedarların desteklediği sağ blokun da seçimleri kazandığı oldu. Ancak sosyalist ve komünistlerin dışarıdan desteklediği Manuel Azana hükümetinin kurulması, ülkede önemli değişiklikleri de beraberinde getirdi.

İkinci Cumhuriyet için ‘sosyalist bir rejim’ adını vermek oldukça zor. Ancak bu dönem -her ne kadar sosyalistlerce ‘revizyonist’ olarak yorumlansa da- Katalan ve Bask azınlıkların hakları, toprak reformu, Fas’taki İspanyol işgalinin durumu, kraliyetin feshi ve kilisenin etkisinin azaltılması gibi alanlarda atılan adımlar nedeniyle ‘ilerici’ bir dönemdi.

La Barraca

SEYYAR TİYATRO LA BARRACA

Azana hükümeti sonrası Franco’nun askeri darbesiyle başlayan iç savaşın acı sonuna girmeden Lorca’nın bu dönemde kendini nelere adadığına dönelim. İkinci Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Lorca, sürgünden ülkesine döndü. Hemen ardından aralarında tanınmış-tanınmamış pek çok sanatçının bulunduğu köy köy gezen seyyar tiyatro La Barraca’nın kuruluşunda yer aldı. La Barraca, İspanya’nın köylerinde sahne kurup, toplumsal sorunları ele alan oyunları sergiliyordu. Madrid Üniversitesi'ndeki felsefe ve edebiyat bölümü öğrencilerinin de katılımlarıyla sergilenen oyunlar kısa süre içinde hükümet desteği de aldı. Dönemin Eğitim ve Güzel Sanatlar Bakanı Fernando de los Rios, Lorca’yla uzun zamandır tanışıklığı olan bir isimdi. Rios, Lorca’nın Granada Üniversitesi’ndeki öğretmenlerindendi ve bu isimle olan yakınlığı, yazının başında da belirttiğimiz gibi Lorca’yı -elbette sadece kağıt üzerinde- ölüme götüren nedenlerden biri oldu.

.

SOSYALİZM, SANAT VE LORCA

La Barraca, bir grup sanatçının çabasının ötesindedir aslında. Çünkü La Barraca’ya baktığımızda dönemin İspanya'sını çok iyi anlatan bir projeye bakmış oluruz. Lorca’nın savaşlarından en büyüğü halkın üzerinde kurulan kilisenin hegemonyasına ve sermaye iktidarına karşıydı. La Barraca’yla birlikte bu savaşı tiyatro alanında sürdürüyordu. “Tiyatroya giden insanlarla ilgili en acı verici şey, insanların herhangi bir ahlaki konu hakkında düşünmek istememesi” diyor Lorca.

La Voz’a verdiği bir röportajını incelediğimizde Lorca’nın kendi eserlerinde de hangi kaygılarla hareket ettiği daha açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Son eseri ‘La Casa (Ev)’ hakkında konuşan Lorca şunları söylüyor, “Şimdi yeni bir komedi üzerinde çalışıyorum. Artık eskiler gibi olmayacak. Öyle bir eser ki bu hiçbir şey yazamayabilirim, bir satır bile. Çünkü gerçek ve yalan, açlık ve şiir havaya doğru uçuyor, sayfalardan dışarı çıkıyor. Ekonomik eşitsizlik var olduğu sürece dünya düşünmeyecek. Bunu daha önce de gördüm. İki adam bir nehrin kenarına gider. Biri zengindir, öteki yoksul. Birinin göbeği kocamandır, ötekinin esnemesi havayı kirletir. Ve zengin adam, 'Ah ne kadar da güzel bir gemi şu suyun üzerinde giden. Baksana şu kıyıda açan zambaklara' der. Ve yoksul adam, 'Ben açım hiçbir şey göremiyorum. Açım, çok açım.' Açlığın dünyadan silindiği gün, gelmiş geçmiş en büyük duygusal ve manevi hisler patlaması yaşanacak. O büyük devrim gününde, zevki ve güzelliği resmedemeyen insanlar tüm zincirlerini koparacak. Gerçek bir sosyalist gibi konuşuyorum değil mi?

‘Franco ve İç Savaş’ın Tahribatı’ adlı bir belgeselde yer alan görüntülerde La Barraca’nın turnesinden de net sahneler var. Videoda La Barraca’nın Calderon de La Barca’nın ‘Hayat Bir Hayaldir’ isimli eserini oynadığı anda kaydedilmiş görüntüler yer alıyor. Yine aynı görüntülerde, La Barraca’nın köy ve kasabalara girdiğinde halkın coşkulu karşılamasına da rastlamak mümkün.

KAYNAKLAR

1) http://hablandorepublica.blogspot.com.tr/2012/04/federico-garcia-lorca-el-gran.html

2) https://elpais.com/cultura/2010/05/28/actualidad/1274997612_850215.html

3) İspanya İç Savaşı Kronolojisi 

4) http://cvc.cervantes.es/literatura/lorca_america/lorca_utopia.htm

5) https://www.laizquierdadiario.com/Federico-Garcia-Lorca-el-poeta-de-los-que-nada-tienen