TÜSİAD’ı bilmeyen yok herhalde, MÜSİAD da öyle.
Ayrıca bir de MİSİAD varmış meğer.
Genel Başkanı gözaltına alınmasa kendilerinden haberimiz olmayacaktı. Derin ilişkiler içinde oldukları çevreler hariç tabii. Memleketçi Sanayici ve İşadamları Derneği 2014’de kurulmuş. Yedi yıldır hemen hemen tüm yurtta olduğu gibi, dünyanın dört bir yanında da örgütlü ve etkin. Afganistan’dan Nepal’e, Arnavutluk’tan Tacikistan’a, Avusturya’dan Belçika’ya yirmiyi aşkın ülkede şubeleri, temsilcilikleri bulunuyor.
MİSİAD’ı kuranların zamanın ruhunu çoğu çevreye göre daha erken okuduğu anlaşılıyor. Okumanın da ötesinde, bugünün egemen düşünce – davranış biçimlerinin, ilişki çevrelerinin, işleyiş yapılarının oluşumunda etkili oldukları görünüyor.
İş alanları, yapıp - ettikleri, dilleri, davranışları, bildiğiniz “sanayici – işadamı” tiplerine pek benzemiyor. Ama yakından bakılırsa, dünyadaki gidişatla neredeyse birebir aynı nitelikleri taşıyor. Onların kimliğini ve işlevini ilk olarak 1972’de Andre Gunder Frank teşhis etmişti: Lümpen Burjuvazi ve Lümpen Gelişme.
Frank’ın elli yıl öncesi Latin Amerika’da inşa edildiğini öne sürdüğü, her anlamıyla suça dayalı lümpen iktidarı ve ekonomisi, 21. Yüzyılda küresellik kazandı.
En genel özetle Frank’ın söylediği şu: Metropol ülkelerin “azgelişmiş” denen “bağımlı” ülkelerde işlerini gördürecek yerli temsilcilerle bağımlı, sömürge-pazar konumundaki toplumların ekonomik – siyasal yapısıyla birlikte kültürünü de oluşturup dönüştürür. İthalat / ticarete dayalı lümpen gelişme, yazarın ifadesiyle toplumun “sefil bir geri kalmışlık halinde” kalmasını getirir, gerektirir.
Bunlar eskidi, devir değişti, derseniz, fevkalade yanılırsınız.
Yeni Zelanda - Auckland Üniversitesi’nden Paul G. Buchanan, post endüstriyel çağ vahşi kapitalizminin lümpen saltanatını şahlandırdığını savunuyor.
Etrafınıza bakın, öyle olduğunu göreceksiniz.
POST ENDÜSTRİYEL ÇAĞ VE LÜMPEN İKTİDARI
Buchanan’ın Post Endüstriyel Çağda Vahşi Kapitalizmi Lümpenler Yönetmeli başlığını taşıyan makalesi 2000 yılında, Journal of American and Comparative Cultures’da yayımlandı.
Soğuk savaş – iki kutupluluk sonrası, “küreselleşme” olarak nitelenen dönemde, totaliter toplumlar piyasa düzenine açılırken bu dönüşüme öncülük edenleri anımsatıyor yazar: Karaborsacılar, uyuşturucu baronları, silah tüccarları, mafya ve birlikte iş tuttuğu her türden vurguncu takımı… E haliyle medya patronları, müteahhitler, liman – marina işletmecileri, tatil köyü sahipleri… Onlarla yükselen “starlar”: Şarkıcılar, sporcular, organizatörler, bahisçiler, radyo – tv sunucuları vd.
Adını Amerikan yapım şirketinden alan, kışla tadilat ihalesi alan müteahhidin tankla zapt ettiği öne sürülen, Balkanlar’dan Kafkaslara elden ele dolaştırılan bizim buralardaki tatil köyü ya da marina serencamlarından öncesi var dünyada: Siz deyin Berlusconi, ben diyeyim Trump…
Buchanan onların yanında post endüstriyel -vahşi kapitalizm çağı lümpen iktidar aile albümünde şu isimleri de anıyor: Dodi Al-Fayed, Rio favela çete liderleri, Şilili silah tüccarları, Rus disko patronları, Hong Kong emlak baronları, Avrupalı seçkinlerin çocukları, torunları ve kendi kendini yetiştirmiş internet girişimcileri, ikinci - üçüncü kuşak Arap kraliyet ailesi mensupları, ulus ötesi narkotik kralları, kodamanlar, dolandırıcılar, kara para aklayıcılar, arazi, borsa, döviz spekülatörleri, eski - yeni zenginler, jetleri, ultra lüks yatları, limuzinleriyle dünyanın dört bir yanında fink atıyor.
Onlar fink atarken onların işlerini, can ve mal başta olmak üzere her anlamıyla güvenliklerini sağlayanlar da yanlarında, içlerindedir. Nasiplendikleri gibi kendi adlarına da işlerini kurar, organize ederler.
Aralarında statü, servet, güç farkı olsa da tüm eski – yeni zengin lümpen iktidar sahiplerinin açgözlülük ve gösterişçi yaşam biçiminde buluştuklarını işaret ediyor Buchanan. Böylece karnaval havasıyla, kitlelerin entelektüel gıdasını da sağladığını belirtiyor.
Ve fakat, kazançları da yapıp ettikleri de üretimden çok tüketime dayanır. Bu da alt toplumsal kesimleri arası ve içi eşitsizliği katmerlendirir. Kısa vadede lümpen saltanat sahiplerinin işine yarayan eşitsizlik, uzun vadede istikrarsızlığı kamçılar. Nihayet, ufukları da dünyaları gibi dar olan lümpenler saltanat sürerken de hep uçurumun kenarında olduklarını bilirler.
Bütün bunlara dayanarak lümpen saltanatı uzun ömürlü olmaz – olamaz diyor Buchanan.