Karar var. Mahkeme kararı. Emekli Yüksel Öztürk, bankadan kredi çekmiş ancak geri ödemelerini aksatmış. 8 sene önce… Banka da 8 aylık emekli maaşına bloke koymuş! 8 ay boyunca Öztürk’ün maaşından kesinti yapmaya başlamış…
Öztürk durumu mahkemeye taşıyınca İzmir 2. Tüketici Mahkemesi Hâkimi Feryal Atay blokenin kaldırılması kararı vermiş. Yargıtay aşamasında konuyu görüşen 13. Hukuk Dairesi hâkimin kararını bozmuş, yani 'emeklinin maaşına bloke konabilir' demiş. Ancak hâkim Atay kararında direnmiş. Konu bu kez Yargıtay Genel Kurulu’na taşınmış. Ve orada da 'olmaz' denmiş: Emekli maaşlarına bloke konamaz!
Peki mesele böylece hallolmuş mu?
Üst yargının kararı var ortada ama olmamış! Kredi çekip geri ödemede sıkıntı yaşayan emekliler yine maaşlarından zorunlu kesintiyle karşılaşınca durumu mahkemelere taşımaya başlamışlar. Ancak bazı mahkemeler kesinti yapılamayacağına karar verirken bazıları Yargıtay Genel Kurulu kararına rağmen kesinti yapılabileceği yönünde kararlar almaya devam etmişler.
Şimdi artık kendisi de emekli olan o ilk kararı alan hâkim Feryal Atay, dün arkadaşımız Didem Mercan’a kararının gerekçelerini bir kez daha anlattı: "İnsan haklarına aykırıdır, Anayasa’ya aykırıdır, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'na aykırıdır. Sigortalıların gelir ve aylıkları haczedilemez…"
Şöyle uyarıyordu Atay: "Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı sonrasında emekli maaşına bloke konulamayacağına, konulan blokenin kaldırılmasına yönelik karar veren mahkemeler var. Ancak aksi yönde karar veren mahkemeler de mevcut. Yargının bir an önce bunu aşması lazım."
Yargı bunu neden aşamıyor?
***
Dün yapılan kabine toplantısı sonrasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından, "Şartları zorlama pahasına kamu çalışanları lehine bir fedakârlıkta bulunularak" tüm memurların ek göstergelerinde 600 puanlık bir yükseltmeye gidilmesi kararı alındığı açıklandı. Bu durum, emekliliklerinde alacakları maaşı da etkileyecek. Yani maaşlarda bir ‘yükseliş’ söz konusu ve üstelik ‘herkes için’… O zaman iyi… Ancak kamu emekçilerinin sendikaları, yöneticileri arkadaşımız Serkan Alan’a yaptıkları açıklama, karara itirazları olduğunu anlattılar:
"Zaten bir ay içerisinde 600 puandan kaynaklı bin TL, enflasyona yenik düşecektir. Dolayısıyla bu enflasyon rakamlarında 3600’ün önemi kalmadı. 30 yıllık öğretmen bugün 5 bin 300 lira maaş alıyor. Buna bin lira daha ekleyin, 6 bin 300 lira yapar. Bu, açlık sınırının altındadır.”
Böyle diyor Birleşik Kamu İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mehmet Balık…
Türk-İş'in Mayıs ayı verilerine göre Türkiye’de dört kişilik bir ailenin açlık sınırı, asgari ücreti geçerek 6 bin 17 liraya ulaştı, yoksulluk sınırı ise 19 bin 602 TL'ye çıktı. Bunun üzerine bir de 3 Haziran'da TÜİK’in açıkladığı yüzde 2,98'lik Mayıs ayı enflasyonu geldi. Yıllık resmi enflasyon rakamı ise 73,5 oldu. Yani 6 bin 300 liralık maaşın resmi verilere göre de açlık sınırının altını gösterdiğini söyleyebiliriz.
***
Peki ne yapılmalıydı? Bu ‘fedakârlık’ madem yapıldı, nasıl olsa daha iyi olurdu? Yanıt: "2 bin 200 ek göstergesi olan kamu görevlisinin yüzde 100 oranında artırılmasını talep etmiştik. Bu yükseltilince herkes arasındaki ayrımcılık ortadan kalkıyor. Siz şimdi 3 bin olanı 3 bin 600’e, 2 bin 200 olanı 2 bin 800’e çıkardığınızda kamu emekçileri arasındaki ayrımı, eşitsizliği ortadan kaldırmamış oluyorsunuz."
Böyle anlatıyor Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Başkanı Mehmet Bozgeyik…
Yani az alanı ve dolayısıyla daha çok zorda kalanı gözeterek bir artış yapılabilirdi. Ki onlar da fiyat artışları karşısında açığı kapatmak için gidip bankadan tüketici kredisi çekmek zorunda kalmasın. Ve yarın o açlık sınırının altındaki maaşları haczedilmesin diye bankalarla mahkemelik olmasınlar…
***
Söz konusu emeklinin, çalışanın maaşı olunca, iş bankaların özel olarak bloke kararları aldırmasına ve bitmez tükenmez mahkeme süreçleri yaşanmasına kadar bile varmadan sanki, toptan ve ömür boyu süren bir hacze mi dönüşüyor nedir?
Bitmek bilmeyen büyük bir hacze…
İnsan haklarına, anayasaya, yasalara rağmen…