Maden tahribatı halkın raporunda: Hayvanlar öldü, sular zehirlendi
Erzincan İliç Maden Kazası Meclis Araştırma Komisyonu’nun Uşak’ta “cehennem çukuru” olarak anılan Kışladağ Altın Madeni’ne yaptığı ziyaret sonrası bölge halkı, bilgilendirme raporu hazırlandı.
İZMİR - Geçtiğimiz şubat ayında Erzincan İliç'te, Anagold'a ait altın madeninde siyanürlü liç yığını çökmesi sonucu 9 işçinin toprak altında kaldığı facia sonrası TBMM Başkanlığı tarafından “Erzincan İliç Maden Kazası Meclis Araştırma Komisyonu” kuruldu. Ülke genelinde altın madenlerinde incelemelerde bulunan komisyonun geçtiğimiz günlerdeki adresi ise Uşak’ın Eşme ilçesinde bulunan siyanürlü Kışladağ Altın Madeni oldu.
BÖLGE HALKI MADENİN ZARARLARINA İLİŞKİN RAPOR HAZIRLADI
Kamuoyu tarafından “cehennem çukuru” olarak adlandırılan bölgedeki siyanür zehirlenmelerinden derelerin kurumasına, meralarda otlayan hayvanların ölümüne ve ciddi göçlere kadar yaşanan birçok sıkıntı komisyon üyelerine köylülerce anlatıldı. Yalnızca anlatımlarla yetinmeyen bölge halkı, komisyona sunmak üzere bir de bilgilendirme raporu hazırladı. Uzun yıllardır altın madenine karşı mücadele eden Uğur Sümer tarafından hazırlanan raporda madenin zararlarına ilişkin detaylar yer aldı.
İLK YAĞMURDAN SONRA BALIKLAR ÖLDÜ
Raporda, köylülerin anlatımlara göre boşaltılan Küçük İlyaslı, Ovacık ve mahalleleriyle birlikte Söğütlü köyünde en az 300 büyük baş ve 500 küçük baş hayvanın madenle birlikte yok olduğu belirtildi. Koyunların ölü ve sakat doğumlarından kaynaklı çevrede sürekli olarak sürülerin satıldığı ifade edilen raporda, “Eşme ve Ulubey köylerinde küçükbaş hayvancılık tükenmek üzeredir” denildi. Yığın liçlerinin kuzey tarafında bulunan Çınarlı Dere ve Kale Deresi’nin madenden önce suları içilirken şimdi ise bu derelerden köylülerin hayvanlarına bile su içiremediği belirtilen raporda, 2023 yılında ise ilk yaz yağmurundan sonra söz konusu derelerde balıkların bir anda öldüğü vurgulandı.
‘MADENCİLERİN KAYMAKAMLIKTAN MAHKEMEYE İSTEDİKLERİNİ YAPABİLDİKLERİNE İNANILIYOR’
Ören köyünden Raşit Bozkurt isimli köylünün anlatımlarına göre Ören ve Söğütlü’de 3 bin civarı koyun varken şimdi ise yalnızca 200’e yakın koyun kaldı. Yine tarlası maden sahasında kaldığı için ekip biçemediğini dile getiren Bozkurt, domates, biber ve bostanların yazın yağmur yağdığında ya da ağustos ve eylül aylarında yağan çiğle birlikte kuruduğunu anlattı. Mehmet Kulalı ve Zeki Ertok isimli köylüler de benzer anlatımlarda bulundu.
Yine Bekişli köyünde isminin açıklanmasını istemeyen bir köylüye ait 80 koyunun dereden içtiği suyla zehirlendiği ve öldüğü kaydedildi. Söz konusu olaya ilişkin anlatımlarda, “Maden fazlasıyla zararını karşıladı, ölen koyunlarından fazlasını satın alıverdiği için davacı olmadı. Ayrıca, çocukları madende çalışan diğer insanlar gibi zaten şikâyetçi olamazdı. Madenden zarar gören insanlar sadece işten çıkarılmakla tehdit edilmiyor, mahkemeye verilerek çok büyük miktarlarda tazminat ödemeye mahkûm olacakları söylenerek tehdit ediliyorlar. Madencilerin kaymakamlıktan, valilikten cumhurbaşkanına, mahkemelere varıncaya kadar istedikleri her şeyi yaptırabildiklerine inanılıyor” ifadeleri yer aldı.
‘ZİRAAT MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN 'ÖLÜM ALLAH’TAN GELİR' CEVABI’
Madenin çevresindeki köylerde sakat ve ölü hayvan doğumlarının sıradan vakalar haline geldiği de belirtilen raporda, “Düzköy, Aydınlı, İnay köylerinde diğer köylerden çok daha fazlası yaşandı. Sakat ve ölü doğumlar üzerine köylüler Uşak İl Ziraat Müdürlüğü’ne yaptıkları müracaatlarda ölümlerin ‘Allah’tan geldiği’ cevabını aldı” denildi.
ZEHİRLENME VAKALARI YAŞANDI
Raporda, 2006 yılında siyanürlenmiş olan liç yığınlarının yağmurla tel örgülerin dışına kadar taştığı ve doğaya karıştığı da hatırlatıldı. Aynı dönemde Eşme’de ve köylerinde binden fazla insanın kusma, baş dönmesi, halsizlik ve görmede bulanıklık gibi rahatsızlıklarla hastaneye başvurduğu ifade edilen raporda, zehirlenmenin ikinci ve üçüncü günü alınan kan örneklerinde siyanür tespit edildiğine yer verildi. Raporda, Armutlu Köyünden Halil Kaya, Eşme’den Hulusi Ada ve Tayyip Ada, Düzköy’den Mahmut Kulalı’nın kan örneklerine de yer verildi. Yaşanan olay sonrası açılan davaya uzman görüşü sunan Prof. Dr. Ali Osman Karababa da siyanür tehlikesine dikkat çekti.
‘BİR TİYATRO OYUNCUSU OLDUKLARININ FARKINDA DEĞİLLER’
Rapora ilişkin konuşan Sümer, söz konusu komisyon ziyaretinin “İliç’te kaza oluyor da Kışladağ’da neden olmuyor?” sorusuna yanıt arama amacıyla yapıldığını söyledi. “Bütün meselenin büyüsü de aslında bu sorunun içinde gizli” diyen Sümer, şöyle devam etti:
“Eldorado Gold-TÜPRAG’ın Kışladağ’da siyanürle örnek bir altın işletmeciliğini nasıl yaptığını öğrenip İliç’teki Anagold’a önerilerde bulunacaklar ve bir daha böyle kazalar olmamasına katkıda bulunacaklarmış. Komisyon’un kararı akıl alır gibi değil. Ortaokul çocuklarını bile inandıramayacakları bir tiyatro oyununun oyuncuları olduklarının farkında değiller. Çocukluğumda Eşme’ye gelen Çadır Tiyatrosu gösterilerinde ‘sihirbaz’ın torbaya koyduğu gazete parçalarını paraya çevirmesinden bile daha az inandırıcıydılar. Özellikle komisyon sözcüsü MHP Milletvekili Abdurrahman Başkan, ‘Çevreye doğaya canlı yaşama en küçük bir zarar verilmesine müsaade etmeyeceğiz, onun için buradayız’ diyordu ve TÜPRAG’ın ne kadar zararsız olduğunu görüp diğer madencilerden de aynısını yapmalarını isteyecekti. Bilerek, isteyerek Eldorado Gold- TÜPRAG’a güzelleme yapmaya gelmişlerdi”