Madenin Fırat’a yakınlığı endişe veriyor: 'Binlerce sene sürecek büyük bir felaket'
İliç’teki facia, madenin Fırat Nehri’ne ne kadar yakın olduğu tartışmasını ve siyanür ile diğer kimyasalların yeraltı sularına karışma riskini gündeme getirdi. Konuyu, uzmanlar değerlendirdi.
DUVAR - Erzincan’ın İliç ilçesinde bulunan Çöpler Altın Madeni’nde meydana gelen toprak kayması sonrasında, siyanür ve diğer kimyasalların Fırat Nehri’ne ve yeraltı sularına karışma riski endişe yaratıyor. Maden sahasının Fırat Nehri’ne yakınlığı, kimyasal atıkların nehrin sularına veya yeraltı sularına karışma ihtimali, ortaya çıkabilecek sorunlar ve bir maden sahasının akarsu kaynaklarına bu kadar yakın olmasının uygunluğu konusunda uzmanlarla görüştük.
Atal’ın da belirtmiş olduğu yönetmeliğin, ilgili maddesi ise şöyle: “İçme-kullanma suyu alma yapısının memba yönündeki ilk su yapısında son bulmak şartıyla, içme-kullanma suyu su alma yapısından itibaren maksimum 2000 metre mesafede, arıtılsa dahi atık su deşarjına izin verilmez, ilgili mevzuattaki standartlara uygun arıtılmış atık sular su alma yapısının mansabına bir kollektör ile deşarj edilebilir. Ancak, atık suların içme-kullanma suyu kaynağının su kalitesini olumsuz yönde etkilemeyecek seviyede ileri arıtmadan geçirilerek deşarjına, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından izin verilebilir.”
‘BURASI ÇOK YAKIN BİR NOKTADA DEĞİL’
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kumral, maden sahasının Fırat Nehri’ne yaklaşık 2 kilometre uzaklıkta olduğunu ve bu mesafenin ‘yakın olduğu’ anlamını taşımadığını belirterek şöyle konuştu: “Maden sahalarının belli şartlarda belli uzaklıklarda yapılmasına izin veriliyor. Bu, Maden Kanunu’nda var. Burası aslında çok yakın bir noktada değil. Yani bence arada böyle bir bağlantı çok fazla kurmamak lazım.”
Tedbir alınmadığı takdirde siyanürün suya karışma ihtimali olduğunu ifade eden Kumral, “Tedbir alınması gerekiyor. Biz de zaten bu tedbirleri almak için buradayız. Birçok bakanımız ve bakan yardımcımız buradalar. DSİ ve AFAD burada. Burada hep beraber çalışıyoruz. Bizim şimdiki önceliğimiz şu ki, burada 9 canımız toprak altında. Bu canlarımızı oradan çıkarmaya gayret ediliyor” şeklinde konuştu.
‘SİYANÜRLE YIKANMIŞ, İÇİNDEKİ ALTINI ALINMIŞ ATIK TOPRAKTIR’
Kumral, maden bölgesinde şu anda durum tespiti yapıldığını ve tespitler tamamlanmadan herhangi bir aksiyon alınmasının mümkün olmadığını söyledi. Yeni hareketler meydana gelebileceğinin altını çizen Kumral şöyle konuştu: “Tedbirli olmak lazım. Devlet Su İşleri (DSİ), o malzemelerin önüne set kurdu. O setle, en acil önlem olarak akacak olan suyu, Fırat Nehri’ne ve daha aşağısına ulaşmasını engellemek çabası içindeler. Öte yandan, sürekli hem sudan hem de topraktan numuneler alınıyor. Bunların analizleri yapılıyor ve bunlar her gün yapılacak. Etkileri de halkımızla paylaşılacak. Malzemenin Fırat Nehri’nin suyuna karışmaması için elimizden geleni yapacağız. Fakat, Fırat Nehri’ne karışabilecek kadar bir siyanür var mı, onu da tartışmak lazım. Çünkü burası direkt olarak siyanürün içinden gelen bir şey değil. Siyanürle yıkanmış ve içindeki altını alınmış olan atık topraktır. Yani bunun içinde siyanür minimum düzeyde var. O yüzden alınacak tedbirlerle ben karışmayacağını ümit ediyorum.”
‘MADEN SAHASI FIRAT NEHRİ’NİN TAM İÇİNDEDİR’
Kumral’ın aksine, Metalurji Yüksek Mühendisi Cemalettin Küçük ise “Maden sahası Fırat Nehri’ne yakın değildir. Çünkü tam olarak içindedir” dedi. Bölgedeki akarsu kollarının Fırat Nehri’ne ulaştığını ifade eden Küçük, “Fırat Nehri’nin Sabırlı Deresi kolu, Yakuplu’dan gelen öteki kol ve diğer dağların yamaçlarından inen kolların tamamı Fırat’ın içidir. Bir maden sahasının bir nehrin bu kadar içinde olması, kapitalizm için son derece olağan bir şeydir” dedi.
‘BİNLERCE SENE SÜRECEK OLAN BÜYÜK BİR FELAKETTİR’
Küçük, maden sahasındaki tek kimyasalın siyanür olmadığını birçok ağır metalin de bulunduğunu belirterek uyarıda bulundu: “Biz buranın akacağını söylemiştik, akacak. Bugün aktıysa, bugün söylediklerimiz de gelecekte gerçekleşecek. Burada siyanür dahil olmak üzere bütün ağır metaller, vadideki zemini geçirgen tabakadan inerek Karasu’ya ve Fırat’a karışacaktır. Burası su havzasıdır. Oradan kaymaların bir kısmı dere yatağına indi, bir kısmı da maden çukuruna gitti. Yani yeraltı suyuna girdi, bitti. Oradaki su belki de Kemaliye’deki bir kaynaktır. Belki de Ovacık’ta bir kaynaktır. Bilmiyoruz. Şunu kayıt altına alın. Birkaç yıl sonra veya kısa bir süre sonra, herhangi bir su kaynağından bir zehirlenme ya da buradan giden kırmızı çamurları bir kaynak suyunda görebiliriz. Nasıl ki 2013 yılında buranın kayacağını söylemişsem, şimdi de bu kırmızı renkli çamurlu suyun bir kaynaktan çıkma ihtimali olduğunu söylüyorum. Bu felaket onlarca, yüzlerce, binlerce sene sürecek olan büyük bir felakettir.”
TMMOB Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel de İliç’teki Çöpler Altın Madeni'nin konumu itibariyle Fırat Nehri’ne yakın olduğunu ve maden sahalarının nehirlere, kara yollarına, kültür parklarına, askeri birliklere en fazla ne kadar mesafede kurulması gerektiğinin mevzuatlar çerçevesinde belirlenmiş olduğunu söyledi.
‘KENDİ ÜLKELERİNDE YAPABİLİRLER MİYDİ?’
Maden sahalarının ve bu sahalarda yapılacak olan işlemlerin mevzuatlara göre değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Yüksel, şöyle konuştu: “Bazen şirketlerin özel durumlarına göre mevzuatlarda düzenlemeler yapılabiliyor. Bu yabancı şirketlerin son yıllarda Türkiye’ye yatırım yapmasının en önemli sebebi, bunlara sağlanan özel imkanlar, teşvikler, indirimler ve vergi aflarıdır. Uluslararası standartlara ve madencilik tekniklerine uygun olarak madencilik faaliyeti yaptığını iddia eden bu ve benzeri firmalar, bu madenciliği kendi ülkelerinde bu koşullarda yapabilirler miydi? Yani insan hayatını hiçe sayan, doğayı hiçe sayan, önemler almadan, kar hırsıyla yapabilirler miydi? Bunu kendi ülkelerinde yapamıyorlardı ama bizim gibi ülkelerde bu şekilde yapıyorlar. Hatta Afrika ülkelerinde daha kötü ve insani olmayan koşullarda yapıyorlar. Sırf buraların kaynaklarını alıp, kendi sanayilerine ve ekonomilerine artı değer yaratmak amacıyla yapıyorlar. Hiçbir kural tanımıyorlar. Bu da bunun en son göstergesidir.”
Maden sahasında kullanılan siyanürün, suya karışması noktasında en önemli unsurun ‘konsantrasyon’ olduğunu belirten Yüksel, “Konsantrasyon ne kadar yüksek olursa, riskte o kadar yüksek olur. Ayrıca karıştığı suyun debisi de çok önemli. Çünkü yüksek debili akarsulardaki konsantrasyonla, durgun sulardaki konsantrasyon farklı oluyor. Ama şunu biliyoruz ki, siyanür zehirli bir kimyasaldır ve doğal yollarla alınmayan her kimyasal da doğaya zararlıdır” dedi.
(HABER MERKEZİ)