Birader nedir bu Maduro'dan çektiğim? - Cinsiyetçi olmasın
‘hemşire’ de demeli- Adam sanki başka bir yer yokmuş, mesela
sokakta hiç kuzu kokoreç satılmıyormuş ya da iyi kötü Adana kebap
bulunmazmış gibi, en büyük mahareti, havada ters parende bükülmüş
tuz atan, ‘zengin mutfağı’ Nusret'e git, yemek ye. Üstüne üstlük
çok bir maharetmiş gibi, beni sultan koltuğuna oturttular filan de
ki halbuki o koltuğu hiç boş bırakmaz bizim sultan. Kendisi olmazsa
damadı filan var, olmadı oğlu ok atar, eğer birisi hazır yay
verirse eline. Papa suikastımsısıyla yıllarca anılan ülkem, yeni
bir handikapla karşı karşıya kalacak bir de.
Halbuki ben çok zaman önce, iktidar aşırı sevici, bazı solcu
arkadaşlarımın tıh tıhları arasında, sadece Maduro’nun değil, bütün
Venezuela solunun, sırtındaki dehşetli iktidar koltuğunu atıp,
sokağa dönmesini savunmuştum. Bu arada iktidar Venezuela’da uzun
zamandır zaten solun ya da halkın değil, özellikle ordu
bürokrasisinin ve son ittifakla kilisenin elindeydi ki hangi
iktidarı bırakacaklar orası bile kuşkuluydu.
-Ancak vahşi Venezuela oligarşisinin muhtemel intikamı da hiç
azımsanacak gibi değildir. Bu yüzden halk güçlerinin iktidardaymış
gibi davranıp, beklenen sonu ertelemeye çalışması da doğal bir
refleks-
Bırakın Maduro'yu Chavez'in en güzel günlerinde, mesela 2005
yılında -yani 13 yıl önce!- efsane gerilla lideri Douglas Bravo’yla
röportaj yaptığımda; "Venezuela demek petrol demek. Yüzde 50'sinin
uluslararası şirketlere satılmasının altına imza atıldı, bir tane
bile protesto olmadı, bu nasıl bir devrimci süreç? Bak Bolivya’da
sadece bir tane anlaşmanın altına imza atılmaya kalktılar. Halk
hareketleri parlamentoyu onların başına yıktı. Burada bu soruyu
soruyorum. Nerede burada anti-emperyalist bir mücadele? Sosyalist
bir devrim? Esas emperyalistler için enerji ve ham madde önemlidir.
Bolivya’da hiçbir hükümet halkın direnişi karşısında bir tane
anlaşma bile imzalayamadı…"
"…Diğer nokta ise Venezuela'nın finans piyasası. Globalizasyon
bütün hükümetleri bu noktada idare ediyor zaten. Sen kapitalist
finans dünyasına bağlı olduğun anda nasıl anti-emperyalist
olabilirsin?…"
"Herkes bana soruyor ABD neden Venezuela'ya saldırmıyor. ABD
neden saldırsın ki? Stratejik ve politik olarak şu anda bu durum
daha çok işine geliyor. Çünkü şimdi mesela diktatörlük olsaydı
burada petrol politikası olarak aynı şeyleri yapacaktı ama ona bir
tepki olacaktı. Şimdiyse bir burjuva demokrasisi var adına
sosyalizm deniyor ve şimdi bu duruma muhalefet bile edilmiyor.
Hangisi daha iyi? Bu politik ve stratejik olarak onlar için daha
iyi çünkü sosyalistler, devrimciler hiç seslerini çıkartamıyorlar."
Dediğini yazmıştık eski gerilla amcanın. Hiç de ‘kısık’ çıkmamıştı
sesimiz.
Ayrıca Maduro ilk seçimi kazandığında da "Chavez'in boşluğunu
ancak daha sol ve radikal programlar uygulayarak aşabilir yoksa
davul tozu, minare gölgesi" diyen ben değilmişim gibi, Nusret'in
hesabını bana yüklemeyin arkadaşlar!
Çok muhtemel, Venezuela'nın Ankara Büyükelçisi'nin işini
bütünüyle, Ertuğrul’un senaryo yazarlarına emanet etmesiyle
gittikçe magazinleşen, üstüne tuz diken başkan rolü, sadece zayıf
değil iyice komediye dönüyor.
-Bu aynı zamanda bizim, bizim solun, bu ülkede yaşanılanları,
sadece buraya değil, bütün dünyaya anlatmakta ne kadar beceriksiz
olduğunu da göstermiyor mu? -
Yoksa benim ne kabahatim var? Bana kalsa Nusret çok beklerdi
bizi. Maduro’yla Beyoğlu’nda önce birlikte Haydar'a gider çay
içerdik. Sonra İmam Adnan’da, Salih'in ikinci katındaki
meyhanesinde rakı içer, lakerda yer, hesaba yazdırırdık.
Eh eğer doymamışsak, bir de sokakta pilav yerdik, ayran
hediyeli.
Yani artık düş yakamdan Madura, git evinde Ertuğrul filan
seyret...