Eh artık bu yazı, kısa mafya yazısı serisinin sonu olsun. Çünkü yakın günlerde zaten sık sık karşınıza çıkacaklar. Pek özlemeyeceksiniz yani.
Günlük mafya karşılaşmalarımızda garip olan bir şeye dikkat çekmek istiyorum. Bu gariplik, Bermuda Şeytan Üçgeni’nde her şeyin gizli olarak yürüdüğünü zannetmemiz durumunun tam aksine, açık ve göstere göstere ve hatta ifşa edilerek ilerlemesidir. Bir parti liderinin, bir mafya lideriyle diz dize bir fotoğrafını görüyorsanız, bunun manası, yeni evlenmiş bir çift gibi herkese karşılıklı bağlılıklarını göstermek içindir. Facebook’ta ilişki sayfasına “evli” yazmak gibidir.
Burada mafyacı -mesleki bir tanım olarak kullanıyorum bunu, muslukçu, simitçi, cenaze levazımatçısı gibi- ile partici -benzer bir tanımlama, siyaset alışverişi ile uğraşan, ticaret erbabı- bunu el alemin gözüne sokarlar. Bunun manası, “önümüze gelene bir tekme”dir. Her tarafa meydan okumadır. Diğer mafya gruplarına, iktidarın kendi çatışmalarını yaşadığı öte tarafa ya da yarın ne olur ne olmaz, bir konuda onlara karşı çıkma olasılığı olana ve tabii ki her zaman ve öncelikle, sıradan halka -hani yeterince vatansever filan olmayana- bir gözdağıdır bu.
Ve aynı zamanda, “oğlum sana söylüyorum damadım sen anla”dır…
Bu ‘temaşa’ sadece, sakin sakin bir çay saati olarak da vuku bulmaz. Tam aksine Meksika mafyalarının sık sık, galeri olarak kullandıkları, öldürdüklerini sergiledikleri üst geçitler ve viyadüklerde filan da olan budur. Sadece öldürmez, şiddeti pornografik bir şekilde açığa çıkartır, etkisini biçerler. Kurbanlar sadece ölmekle kalmaz, onu öldüren grubun, çetenin propaganda aracıdır. Onunla her temasınızda, artık yalnız değilsinizdir, hemen yanı başınızda, üst geçitten sarkan bir parçalanmış ceset, üç boyutlu bir propaganda afişi (!) de vardır. Böyle bir durumla karşı karşıya kalmak, sadece yasalara göre, illegal bir işle iştigal eden birisinin başına da gelmez. Mesela eşinize kredi çektirip, kendi mahallenizde torbacılık yapan, küçük esnaf esrar satıcısı olmanız da gerekmez. Kendi bahçenizdeki, kendi diktiğiniz her avokado ağacından onu korumak için 250 dolar isteyen bir mafya mensubu ile konuşurken, bu propagandanın, yani sallandırdıklarının etkisinden kurtulmanız pek mümkün değildir.
Avokado yerken yutkunma zorluğu yapan da budur zaten.
Bu yüzden, mafya günlük davranış ilişkisi, aynı büyük ağabeyi devlet gibi, irili ufaklı temaşalarla ilerler. Bu sadece şiddetin görsel halini kullanmaktan ibaret değildir. Kendi dili ve jargonu vardır. Bu kelime silsileleri -ki cümle denemez bunlara- sözde başka şeylerden söz ederken, her şeyi zaten çocukların bile hep anladığı bir kuşdilidir. Aptalca gereksiz kafiyelerin peş peşe birbirlerinin üstüne düştükleri, adeta çukura yuvarlanmalarını andıran bu havalı konuşmalar, kimseye bir kimlik göstermeden, ben mafya mensubuyum demektir. Eski televizyon dizisi Komiser Baretta’nın, sevimli pezevenk muhbiri “Horoz Corc”un şapkasındaki -yanlış hatırlamıyorsam- takılı tüy gibidir. Çünkü bir yandan “gizli” bir iş yapmaktadır ama öte yandan her arayan, onu kelimelerinden, pardon, tüyünden tanımalıdır.
Yok, yine bitiremedim, belki devam ederiz, bu Meksika öyküsüne.
Kesinlikle Meksika…