Mahalle bekçileri kimlik sorabilir mi?
İzmir'deki bir mahkemenin, 'kimlik sorma yetkisi yok' kararı mahalle bekçilerinin yetkileriyle ilgili tartışma başlattı. Emniyet Genel Müdürlüğü ise, mahkemenin verdiği bu kararın 'yetkiyle ilgilisi olmadığı' yönünde açıklama yaparak bekçilere kimlik sorma yetkisini yönetmeliğe dayandırdı. Ancak hukukçular, yönetmeliğin bekçilere kimlik sorma yetkisi vermediğini söylüyor.
DUVAR - İzmir 35'inci Asliye Ceza Mahkemesi'nin, gençler ve mahalle bekçileri arasında yaşanan tartışmadan kaynaklı davada verdiği karar mahalle bekçilerinin yetkilerini yeniden gündeme getirdi. Mahallelerde, metro duraklarında, iş çıkışı ve kalabalık birçok yerde mahalle bekçileri yanlarında polis olmadan yoldan geçenleri durdurup kimlik kontrolü yapıyor. Birçok kişi de bekçilere kimlik göstermek istemeyerek polislerin yapacağı görevin bekçilerin yapamayacağını söylüyor. Durum böyle olunca çoğu kez bekçiler ile kişiler arasında tartışma yaşanıyor, hatta zaman zaman bekçiler tarafından darp edilenler oluyor.
Mevzuat ne diyor, bekçiler hangi durumlarda kimlik sorabilir, hukukçuların bu konudaki yorumu nedir? Konuyla ilgili avukat Benan Molu, Gökmen Yeşil, Celal Ülgen, Mehmet Sarı ve daha önce Polis Akademisi'nde dersler vermiş hukukçu Günal Kurşun'la konuştuk...
EGM'YE GÖRE MAHALLE BEKÇİSİ KİMLİK SORABİLİR
İzmir’de bir parkta bekçiler ve iki genç arasındaki geçtiğimiz aylarda yaşanan gerilim mahkemeye taşındı. İzmir 35'nci Asliye Ceza Mahkemesi, iki gence aynı zamanda birçok kez mahalle bekçileri tarafından kimlik kontrolü yapılmasının 'vatandaşı tahrik ettiği'ni söyledi. Mahkeme verdiği kararda, "Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nun polislere verdiği kimlik sorma ve kaba üst araması yapma yetkisi bekçilere verilmemiştir" dedi.
Bu karardan sonra Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) de bir açıklama yaptı. EGM yaptığı açıklamada ise, 'Yönetmeliğe göre bekçilerin kimlik sorma yetkisi mevcut' dedi. Ayrıca bekçilere kimlik sorma yetkisinin Çarşı ve Mahalle Bekçilerinin Vazifeleri ile ilgili riayet etmeleri gereken yönetmeliğin 16'ncı maddesine dayandıran EGM, mahkemenin verdiği kararı da 'sadece o bölgeye münhasır' olarak yorumladı.
EGM'nin bahsettiği yönetmelikteki 16'nci Madde ise şöyle: Bekçiler bölgeleri içinde dolaşın şüpheli şahısları takip eder ve hüviyetlerini araştırırlar. Şüpheli ve diğer şahısların suç teşkil eden bir fiilini gördüklerinde yakalayarak karakola teslim ederler.
HUKUKÇULAR NE DİYOR?
Hukukçular ise mahkemenin, mahalle bekçileriyle ilgili verdiği kararla aynı düşüncede. Avukat Benan Molu, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün açıklamasıyla ilgili, "EGM'nin dayanak olarak gösterdiği 16'ncı madde, takip edip araştırmadan ve suç üstü halinde yakalayarak karakola götürmekten bahsediyor" diyor. Molu yönetmeliğin tek başına bekçilere kimlik sorma yetkisi vermeye yeterli olmadığını söyledi: "Kimlik sorma özgürlük ve güvenlik hakkı, kişisel verilerin korunması, özel hayatın korunması hatta bazı durumlarda ayrımcılık yasağı gibi pek çok hakka yönelik bir müdahale olarak görülebileceği için söz konusu müdahalenin mutlaka açık, anlaşılabilir ve ulaşılabilir bir kanun maddesiyle düzenlenmesi gerekiyor. Bizim mevzuatımızda bu yetki Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nda polise tanınmış. Yönetmelik tek başına yeterli değil, yönetmelik böyle bir yetki de vermiyor. O yüzden İzmir mahkemesinin kararı doğru. Yine Emniyet Genel Müdürlüğü'nün söylediği gibi sadece o kişileri ve o bölgeye bağladığı iddiası da doğru değil. Bekçiler sadece o mahkeme kararının verildiği kişileri değil, kimseyi durdurup kimlik soramaz."
'ACİL HALLER DIŞINDA...'
Bir başka hukukçu Mehmet Sarı ise, Polis Vazife ve Salahiyetler Kanunu'un 4'ncü maddesini işaret ediyor. Sarı, bekçilerin mülki amirlik içerisinde kolluğa yardımcı bir kuruluş olduğunu belirterek, "Bu gerek emniyet teşkilatının hiyerarşisi içerisinde, gerekse jandarma teşkilatının hiyerarşisi içerisinde açık bir şekilde de meslek amirinin emri altında bulunan yardımcı bir kolluk kuvveti olarak tanımlanıyor. Bu çerçevede bir kimsenin can, mal benzeri durumlarda yapılan saldırılarda ilgili saldırganları yakalamayı tanımlamış. Diğer yönüyle suç işlenirken, suç işlendikten sonra kişileri yakalamayı kanun açık bir şekilde tanımlamış" diyor.
Sarı bunun anlamını da şöyle açıklıyor: "Yani acil durumlar söz konusu olduğunda yakalama kararının icra edilmesi bakımından öncelikli olarak kimlik tespitinin yapılması aslında güvenlik tedbiri anlamında gerekli olduğunu söyleyebiliriz. Bu şartları taşıyan hallerde bekçinin kimlik sorması ve tespit yapmasında hukuka aykırı herhangi bir sorun yok. Fakat genel asayişi bozacak durumlarda bekçinin kimlik bakmasının uygun olmayacağını düşünüyorum. Çünkü kanunun atıf yaptığı nokta, gecikme ve acil haller bakımından yakalama kararını icra etmesi anlamında vazifelendiriliyor."
Peki iş çıkışı evine giden birine, yanlarında herhangi bir polis yokken mahalle bekçileri bir kişiyi çevirip kimlik bakabilir mi? Sarı bu soruya şu yanıtı veriyor: Kanunun vazife tanımlaması yaptığı 3'ncü maddede gelişen acil ve acele durumlarda yetki veriliyor. Yani ortaya çıkan suç delillerinin kaybolmaması için yakalama görevinin icra edilmesi bakımından kimlik tespiti yapılması ifade ediliyor. Genel bir tarama yapma yetkisi bu çerçevede de bir kimlik bakma yetkisi verilmediği açıkça kanunda belirtilmiyor. Bu şartlar altında herhangi bir gecikme ya da acil haller bakımından bir süreç tezahür belirtilmediği müddetçe ve dolayısıyla bu anlamda bir yakalama görevi icra edilemeyeceği için bu şartlar altında kimlik tespiti yapmasının hukukun uygun olmadığını açıkça ifade edebilirim."
'TUTUKLAMA, GÖZALTI YETKİLERİ DE YOK'
Bir dönem Polis Akademisi'nde dersler vermiş ceza hukukçusu Günal Kurşun, polislerin kimlik sormasıyla bekçilerin kimlik sorması arasında farklı düzenlemeler olduğunu söylüyor. Kurşun, kimliğin aykırı durumlarda sorulması ve kişinin gerekçesiz olarak bekletilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5'nci maddesinde yer alan 'Özgürlük ve güvenlik hakkı'nı ihlali anlamına geldiğini ifade ederek şunları söyledi: "Örneğin Kabahatler Kanunu'un 40'ncı maddesinde kimlik bildirmeme suçu bir kabahat olarak düzenlenir. Orada der ki; 'Kolluğun kimlik sorma yetkisi vardır. Kişi buna uygun hareket etmez, kimliğini bildirmez ise gözaltı veya tutuklamaya karar verilebilir'. Bu kanunda açıkça verilmiş bir yetki ama polise, jandarmaya veya sahil güvenlik komutanlığına verilir. Çünkü kolluk bu üçüdür. EGM açıklamasında bahsedilen yönetmenlikle 'bir hak fiili değil' biçiminde bir yorum var ama bu doğru değil. Çünkü bahsi geçen yönetmelikte 'çarşı ve mahalle bekçileri bölgelerinde dolaşan şüpheli şahısları takip eder ve hüvviyetlerini araştırır' der. Takip etme ve hüvviyetini araştırmadan kimlik sorma yetkisi çıkartılamaz. Bu bir yönetmelik. Kanunla belirlenmesi gereken bir yetki olması gerekir. Dolayısıyla kimlik sorabilir çünkü kanuni dayanağı var. Ama mahalle bekçilerinin kimlik sorma yetkisi yok. Çünkü kanuni dayanağı yok. Yönetmelikteki dayanağı da yetmez. Ayrıca bu bir dayanak değildir. Açıkça 'kimlik sorma yetkisi vardır' diye düzenleme yapması gerekirdi. Mesela bekçi kimlik sordu. Kişi kimlik göstermedi. Ne yapacak bekçi? Kendisi kolluk olmadığı için gözaltı, tutuklama gibi yetkileri de yok."
'İŞİN DOĞASI VE BEKÇİLİK STATÜSÜNE AYKIRI'
Hukukçu Celal Ülgen de konuyu 'özgürlükler hukuku' açısından değerlendiriyor. Ülgen, "Özgürlükler hukuku açısından irdelendiğinde kimlik bakma ya da kimlik kontrolü yapma gibi yetkilerin mahalle bekçilerine verilmesi ya da bunun verilmesinin kabul edilmesi mümkün değil" diyerek şöyle devam etti: "Çünkü mahalle bekçileri görevleri mahallelerde devriye görevi yapmak, koruyucu emniyeti tedbiri almaktır. Koruyucu emniyet tedbiri alırken olay bazında görevli ve yetkilidir. Hırsızlık teşebbüsü olduğu zaman yakalayabilir ama durup da gelip geçenlerin kimliğini sorma yetkisi yoktur. Bunun var olarak kabul etmesi bile işin doğasına ve bekçilik statüsüne aykırıdır. O nedenle benim görüşüm mahalle bekçileri mahkeme kararında belirttiği gibi kimlik kontrolü yapamaz. Bu bir özgürlük ihlali olur. Polislerin bile görevli olmadığı zaman kimlik kontrolü yapmaları mümkün değil. Bekçilerin de görevinin bu olmadığı ortadadır."
'EGM AÇIKLAMASI HUKUKİ DEĞİL'
Avukat Gökmen Yeşil ise Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre mahalle bekçilerinin kimlik bakma yetkisinin bulunmadığını söyleyerek, "Aynı zamanda polisin de rastgele kimlik bakma yetkisi yok. Ancak makul şüphe üzerine polis kişiyi durdurur, durdurma gerekçesini açıklar ve böylece kimliği isteyebilir" dedi. Yeşil, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün mahkeme kararını tanımadığını belirterek şunları söyledi: "Polis ve mahalle bekçileri metro, metrobüs gibi kalabalık yerlerde bekleyerek insanları çok rahat bir şekilde durdurabiliyor. Dilediği zaman arama yetkisi varmış gibi hareket ediyor. Üstünü aratmak istemeyenler ise keyfi bir şekilde dakikalarca bekletilebiliyor. Özellikle arama kararı yoksa kimsenin üstü aranamaz. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi'nin de bu kararını tanımadığını ilan etmiş durumda. Emniyet Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı polis ve mahalle bekçileriyle denetimlerle güvenlik algısı yaratarak, baskı kurmaya çalışıyor. Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yapılan bu açıklama da hukuki değil. Hukuksuz fiili durumu meşrulaştırmaya çalışıyorlar."