Mahalli: İdlib’de kilit yabancı cihatçılar
Hüsnü Mahalli: Şu anda sorun, İdlib’de sayıları 10-15 bin civarında olan yabancı cihatçıların ne olacağı.
DUVAR - Astana sürecinin garantörleri Türkiye-Rusya-İran’ın 7 Eylül’de Tahran’da, İdlib gündemli bir liderler zirvesi gerçekleştirmesi bekleniyor. Bölgede El Kaide ve Nusra bağlantılı Heyet Tahrir Şam (HTŞ) örgütünün 60 binin üzerinde militanı olduğu düşünülüyor. Türkiye’nin Astana çerçevesinde gözlem noktalarının bulunduğu bölgede, iyi hesaplanmamış bir operasyon milyonları etkileyecek bir insani dram ve göç dalgası yaratabilir.
İdlib’le ilgili olası senaryoları, sahadaki durumu, Türkiye-İran-Rusya ekseninde ilerleyen müzakere ve pazarlıkları yazar Hüsnü Mahalli Cumhuriyet'ten Doğan Ergün'e şöyle değerlendirdi:
Bölgede hareketliliğin arttığını görüyoruz. 7 Eylül öncesinde kapsamlı bir operasyonun başlayabileceğini düşünüyor musunuz?
İdlib’e operasyon konusunda 7 Eylül’de Tahran’daki Astana zirvesini gölgeleyecek bir adımın Suriye veya Rusya tarafından atılacağını sanmıyorum. Ancak Türkiye bakımından dikkat edilmesi gereken nokta, bu ay Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun, Savunma Bakanı Akar ve MİT Müsteşarı Fidan’la birlikte Moskova’ya yaptıkları ziyaret. Anlaşılan o ki, İdlib’de askeri ve istihbari düzeyde hemen her gün meydana gelen bir dizi gelişmeye ilişkin bir koordinasyon ve detaylı çalışma sürüyor.
Bu çalışmalarda üzerinde durulan konu nedir? İdlib için ortak bir müdahale beklenebilir mi?
İdlib’e ilişkin şu anda en ciddi mesele, bölgedeki Nusra bağlantılı cihatçılar. Toplamda 60 bin civarında oldukları düşünülen bu cihatçıların Suriyeli olan büyük çoğunluğunun silah bırakması için yoğun ikna çabasının sürdüğünü biliyoruz. Silah bırakmak isteyenlerle istemeyenler arasında ayrıştırma yapılmaya çalışılıyor, atılan bildiriler ve siyasi müdahalelerle Suriye kökenliler kazanılmak isteniyor. Bilindiği gibi Suriye’nin güneyindeki pek çok bölgede cihatçı militanlara silah bırakarak istedikleri bölgeye geçme izni verildi. Deraa’daki bazı militanlar daha sonra Suriye ordusuyla birlikte İdlib kuşatmasına dahi katıldılar. Ancak şu anda sorun, İdlib’de sayıları 10-15 bin civarında olan yabancı cihatçıların ne olacağı. Bunlar zaten ölmek için gelmiş kişiler ve silah bırakmaya ikna olacaklarını sanmıyorum. Aileleri dahil, 600 civarında Avrupa vatandaşı, 6 bin civarında Çeçen, 7 bin civarında Türkistan’dan gelenler olduğu düşünülüyor.
Bu noktada gözler Türkiye’ye çevriliyor. Zira, Astana çerçevesinde bu bölgedeki yabancı cihatçılarla ilgili sorunun çözümünde sorumluluk Ankara’da. Tahmin ediyorum şu anda İran, Rusya ve Türk istihbaratı ile Suriye istihbaratı bu konuda detaylı bir plan yapmaya çalışıyor. Yabancı cihatçılar ve bölgenin karmaşık yapısı dışında, İdlib’de Türkiye destekli ÖSO’nun kuzeyden, Rusya’nın havadan ve Suriye ordusu ile Şii milislerin güneyden ortak operasyonu mümkün.
Moskova ve Şam’ın son dönemde sık sık tekrarladığı Batı kaynaklı provokasyon ihtimalini nasıl görüyorsunuz? İdlib ’de İngiltere, Fransa ve ABD ile Şam ve müttefiklerini karşı karşıya getirebilecek yeni bir durum oluşabilir mi?
Rusya ve Suriye tarafından gündeme getirilen, Batı kaynaklı “kimyasal saldırı provokasyonunun” bu saatten sonra fazla etkisi olacağını sanmıyorum. Beyaz Bereliler lobisi, Batılı ülkeleri provoke etmeye çalışıyor. Öte yandan, ABD Başkanı Trump da ülkesinde yaşadığı sıkışmanın etkisiyle bir provokasyon denemesinde bulunabilir. Ancak, böylesi bir provokasyonun da çok etkili ve dengeleri değiştirecek bir yeni durum yaratacağını düşünmüyorum. Hatırlarsanız, Duma’da nisan ayında yaşananların ardından Batı’nın saldırısı da aslında daha çok boş alanlara füze göndermek şeklinde olmuştu. Bir tür “danışıklı dövüştü”.
'Şam'la doğrudan temas gerek'
Mahalli’ye göre, Moskova-Şam’ın şu anda üzerinde çalıştığı en ciddi plan, yurtdışındaki Suriyelilerin geri getirilmesi: “Rus kaynaklar, Türkiye’deki Suriyelilerle yapılan bir ankete göre 870 bin kişinin hemen ülkesine dönme taraftarı olduğunu söylüyor. Bunun gerçekleşebilmesi içinse Ankara- Şam doğrudan temasının gerçekleşmesi, Cerablus’tan Afrin’e kadar hattın Suriye hükümetine devri, sınır kapılarının açılması gerekiyor. Şam ve müttefikleri o aşamadan itibaren, ABD’ye daha rahat ‘Suriye’den çekil!’ diyebilecekler.”