Mahpuslara 'mahremiyet ihlalli' e-posta hakkı

AK Parti cezaevlerinde bulunan mahpuslara elektronik posta ile haberleşme hakkı içeren yasa teklifini Meclis'e getirdi. Ancak bu teklif, mahpusların haklarını engelleyecek birçok sorun barındırıyor.

Abone ol

DUVAR - AK Parti'nin Meclis'e sunduğu yeni yasa teklifine göre mahpuslara elektronik posta ile haberleşme hakkı geliyor. Yasa teklifi kabul edildiği an kapalı cezaevinde bulunan mahpuslar, eşleri ve üçüncü dereceye kadar akrabalarıyla görüşmeler gerçekleştirebilecek. Ancak bu görüşmeler 1 yıl boyunca kayıt altına alınacak ve yapılacak görüşmeler cezaevi yönetimi tarafından dinlenebilecek. Peki bu yeni düzenlemenin avantajları ve dezavantajları nedir, kayıt esnasında yapılan görüşmelerin cezaevi yönetimi tarafından dinlenmesi ne anlama geliyor?

'KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI KANUNU'NA AYKIRI'

Görüşme esnasında tutulacak kayıtlar elektronik cihazlarda saklı tutulacak. Görüşme esnasındaki kayıtları da cezaevi idaresi dinleyecek. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Hukuk Danışmanı Esra Erin, bu durumun mahpusların mahremiyet hakkını ihlal edeceğini söylüyor. Elektronik posta uygulamasının uzun zamandır beklenilen bir uygulama olduğunu söyleyen Erin yeni düzenlemeyle ilgili şunları söyledi:

“Fiziki olarak gönderilen mektup ücretlerinin yüksek olması, kayıtsız mektupların zaman zaman kaybolması, bazı hapishanelerin keyfi olarak pul kabul etmemesi gibi sorunlar hem birçok mahpus hem de mahpus yakınları için ciddi bir sorundu. Ancak sunulan yasa teklifi sadece elektronik posta düzenlemesini içermiyor, elektronik posta dahil mahpusa gelen veya mahpus tarafından gönderilen tüm mektup, faks ve telgrafların dijital olarak kaydedilip 1 yıl boyunca fiziki olarak saklanmasını düzenliyor. Öncelikle önerilen bu değişiklik Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na (KVKK) aykırıdır. Çünkü kanunda kişisel verilerin ancak belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenebileceği hususu yer almakta. Burada zaten denetime tabi tutulan haberleşme araçlarının ayrıca işlenmesinin amacı kanun gerekçesinde açık bir şekilde yer almamıştır.”

'MAHREMİYET HAKKI İHLAL EDİLİYOR'

“Mahpusların zaten denetlenen haberleşme araçlarının kayıt altına alınmasının amacı nedir?” sorusunu soran Erin şöyle devam etti:

“Her ne kadar önerilen madde metninde 'kamu düzeninin korunması', 'toplum ve kurum güvenliği' gibi terimler kullanılarak KVKK’nin istisna hükümleri gereğince düzenleme yapılmak istenmişe de kanunda düzenlenen istisna hükümleri temel hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılabilecek şekilde yorumlanmayacağı açıktır. İstisna hükümlerinde dahi getirilen sınırlamanın ölçülülüğü hususuna dikkat edilmeli. Önerilen maddede yapılan sınırlama korunmak istenen yarar ile ölçülü değildir. Bir diğer husus değişiklik önerisinde yer alan iletişimin kayıt altına alınması; kayıt altına alınarak saklanacak mektupların sisteme erişimi olan kişilerce istenildiği zaman okunmasının önünün açılması mahpusun mahremiyet hakkını ciddi anlamla ihlal bir düzenleme olacaktır. Oysa temel hak ve hürriyetler ancak ve ancak Anayasa’nın 13. maddesine uygun olarak özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.”

Erin şöyle devam etti: “Son olarak, iletişime konu mektup, telgraf ve postaların herhangi bir yasal düzenleme gösterilmeden ve insan haklarına dayalı sınırları çizilmeden saklanacak olması, mahpusun özel hayatının gizliliğini ihlal edeceği gibi hapishane idaresinin de geriye dönük keyfi denetlemelerle bir tehdit düzeni kurmasına fırsat vermektedir. Örneğin hukuka aykırı bir uygulamaya karşı çıkan mahpusa geriye dönük olarak saklanan verileri üzerinden disiplin veya ceza soruşturması yapılabilecek bu durumda mahpusların hak arama süreçlerinde caydırıcı etkiler yapabilecektir. Bu sebeple teklif edilen madde keyfi uygulamalara karşı mahpusları korumayan bir madde olduğu gibi mahpusları sürekli soruşturma tehdidi ile karşı karşıya bırakacak bir maddedir.”

AİHM VE AİHS NE DİYOR?

Elektronik posta uygulamasının getirilmesi çağın gereklerine uygun bir düzenleme olduğunu ancak olumlu bir şey yapılırken temel hak ve özgürlükleri ciddi manada sınırlayan düzenlemeleri araya sıkıştırmanın kabul edilir olmadığının altını çizen Erin sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu düzenlemeyi yaparken sivil toplum ve diğer demokratik kitle örgütlerini devre dışı bırakarak yapmak son derece sıkıntılı. Yukarıda ayrıntılı olarak açıkladığım üzere mahpusların iletişimlerinin kayıt altına alınması birçok hak ihlaline sebebiyet verebilecek bir düzenleme. Bu tür ihlallere açık olan bu düzenlemede amaçlanan kamu yararı nedir? Mahpusların kayıt altına alınan belgelerinin kullanım amacı nedir? Bu soruların kanun teklifinde yer alan madde gerekçelerinde cevaplanması gerekirdi.”

Peki uluslararası mahkemeler mahpusların haberleşme hakkının ihlal edilmemesi yönünde hangi kararları verdi? Erin bu soruya da şu yanıtı verdi: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, mahpusların yazışmalarının denetlenirken uyulması gereken kriterlere kararlarında işaret etmiştir. Örneğin Enea/İtalya kararında mahpusların yazışmalarını denetleyen herhangi bir tedbirin uygulanmasında keyfilikten korunma gerekliliğine vurgu yapılmış; özellikle, mahpusların yazışmalarını denetleyen tedbirlerin süresini, bu tedbirleri haklı gösterebilecek nedenleri ve bu konuda yetkililere verilen herhangi bir takdir yetkisinin kapsamını ve uygulama şeklini düzenleme gereği vurgulanmıştır. Yine, Petrov /Bulgaristan kararında, Mahkeme, mahpusların yazıştıkları farklı kişi kategorileri arasında hiçbir ayrım yapmadan ve denetimin uygulanmasını düzenleyen süre sınırlarına ilişkin net kurallar bulunmaksızın, mahpusların tüm yazışmalarının denetlenmesi tedbirleri bakımından özel yaşama ve aile yaşamına saygı hakkının ihlal edildiğini tespit etmiştir."

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni hatırlatan Erin son olarak şunları söyledi: “Kanun tasarılarının hazırlanırken mahkemenin mahpus hakları açısından hali hazırda belirlemiş olduğu kriterleri göz önünde bulundurulması gerekir. Çünkü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile kurulan sistemin görevi, kamu politikası alanına giren konularda kamu yararına karar vermek ve böylece insan haklarının korunmasına ilişkin standartları yükseltmek ve insan hakları alanındaki içtihatları Sözleşme Devletlerinin oluşturduğu topluluğun tümünde yaymaktır. Türkiye’nin de bu sistem içerisinde olmasından ötürü düzenlemelerinde belirlenen kriterler doğrultusunda düzenlemeler yapması gerekir. Çünkü bu kriterler aynı zamanda devletlerin, Sözleşmeci Taraflar sıfatıyla üstlenmiş oldukları taahhütleri yerine getirmelerine yol göstermektedir. Ancak açıklamaya çalıştığım üzere söz konusu düzenleme bu kriterlerden uzak hazırlanmıştır ve kanunlaşması halinde mahpuslar açısından birçok hak ihlaline sebep olacak.”

Ayrıca Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği, bu değişiklikle ilgili önerilerde bulundu. CİSST'in düzenlemeyle ilgili yaptığı açıklamaya şuradan ulaşılabilir: 2-3519 Esas Numaralı Kanun Teklifi Hakkında