Makbule Özer için rapor veren ATK'nin tercümanı güvenlik görevlisi çıktı

ATK'nin Makbule Özer hakkında 1 yılda 3 ayrı farklı karar verdiğine dikkat çeken Av. Erhan Çiftçiler, ATK tercümanının güvenlik görevlisi olduğunu belirterek, bu durumun usule aykırı olduğunu söyledi.

Abone ol

DUVAR - Van'ın Edremit ilçesinde yaşayan 82 yaşındaki Makbule Özer ve 80 yaşındaki Hadi Özer (80) çiftinin evlerine 24 Temmuz 2018'de içeride "örgüt üyesi" olduğu iddiasıyla baskın yapıldı. Baskında tüm aile bireyleri gözaltına alındı. Daha sonra Makbule Özer ve Hadi Özer hakkında, "yardım ve yataklık" suçlamasıyla dava açıldı. Dava sonucunda çifte, 2 yıl 6 ay hapis cezası verildi. 

CEZASI ERTELENMİŞTİ 

Cezanın Yargıtay tarafından onanmasının ardından Özer çifti, 9 Mayıs 2022'de tutuklanarak Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne gönderildi. Birçok hastalığı bulunan yüzde 61 engelli Makbule Özer, cezasının bir yıl ertelenmesi üzerine 7 Eylül 2022’de tahliye edildi. Hadi Özer ise cezasını tamamladıktan sonra tahliye oldu. 

Bir yıl aradan sonra Adli Tıp Kurumu (ATK), Makbule Özer hakkında “cezaevinde kalabilir” şeklinde ikinci bir rapor düzenledi. İlk rapor ve ikinci rapordaki çelişkiler nedeniyle Van Cumhuriyet Başsavcılığı Özer'in cezasını erteleyerek, başka bir rapor düzenlenmesi yönünde ATK'ye zaman tanıdı. Bunun üzerine 3 Nisan 2024'te ATK'nin hazırladığı "cezaevinde kalabilir" raporundan sonra Özer 22 Nisan’da tutuklanarak, Van T Tipi Kapalı Cezaevi’ne gönderildi. 

ATK'nin verdiği raporda Özer'in Türkçe bilmemesinden dolayı Kürtçe tercümanlık yapan kişinin ise "güvenlik görevlisi" olduğu ortaya çıktı. Özer’in yeniden tutuklanmasını değerlendiren Avukat Erhan Çiftçiler, “ATK, kişi ölüme yaklaşmadığı sürece veya ölümün gerçekleşmesine yakın bir zaman gelmediği sürece insanları cezaevinde tutuyor” diye tepki gösterdi. 

'AYRIMCI POLİTİKALAR İZLENİYOR'

Mezopotamya Haber Ajansı'nda yer alan habere göre, Özer’e verilen ceza, tutuklanması ve ATK sürecinin bir hukuksuzluk zinciri oluşturduğunu ifade eden Çiftçiler, Özer’in tek başına yaşamını idame edememesine rağmen devlet kurumlarının “tek başına yaşamını idame edebilir” şeklinde rapor vermesinin hukuki bir yönünün olmadığını söyledi. 

Çiftçiler, “İnfaz kanununda ki bu ayrımcılık meselesi; siyasi suçlarda öyle bir noktaya gelmişiz ki, kişi ölüm döşeğinde olsa bile infazının yapılması gerektiği konusunda sert bir kanun düzenlemesi bulunmakta. Eğer ki 2020 tarihinde getirilen düzenlemelerde siyasi suçlar bağlamında bu kadar ayrımcı bir politika izlenmemiş olsaydı, biz bugün bunları konuşmayacaktık ”dedi.

'ATK'NİN RAPORU EKSİK VE ÇELİŞKİLİ'

ATK’nin adil ve objektif değerlendirme yapmadığını ifade eden Çiftçiler, “Bir kişi hastalığından dolayı tahliye talebinde bulunacaksa, ilk olarak ATK’den rapor alması gerekiyor. ATK bu durumda kişinin cezaevinde kalıp kalamayacağına bakar. Ama maalesef ATK hiçbir zaman bu başvuruları objektif olarak değerlendirmiyor. ATK, ‘suç’ türüne göre rapor verebiliyor” ifadelerinde bulundu. 

ATK’nin Makbule Özer davasında 5 Eylül 2022’de “cezaevinde kalamaz” raporu verdiğini hatırlatan Çifçiler, rapordaki, “hastalıklarından dolayı bu kişi cezaevinde kalamaz. Özer’in organları çoklu bir şekilde zayıfladı bu nedenle yaşamını tek başına idame edemez” ifadelerine dikkat çekti. 

Bu rapordan sonra Van Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Özer’in cezasını ertelediğini ifade eden Çiftçiler, “Bir yıl geçtikten sonra savcılık tekrar rapor almak zorundaydı ve bu defa 1 Kasım 2023 tarihinde ATK ilk raporunun aksine ‘cezaevinde kalabilir’ raporu verdi. Savcılık ilk ve son raporu çelişkili bulduğu için ‘çelişkinin giderilmesi’ için ATK’ye zaman tanıdı. Özer’in bütün bu hastalıklarına rağmen ATK 3 Nisan 2024 tarihinde ‘cezaevinde kalabilir’ raporu verdi.  Raporda belirli eksiklikler ve çelişkiler var” diye belirtti.

TERCÜMAN GÜVENLİK GÖREVLİSİ

ATK’nin verdiği son raporun eksik ve absürt bir rapor olduğuna işaret eden Çiftçiler, ATK’nin hazırladığı ilk raporundaki eksikliklerini son raporuna geçirmediğini ve bu durumu görmezden geldiğini söyledi. 

Çiftçiler, sözlerine şöyle devam etti: “Raporu yüzeysel bir şekilde hazırladıkları aşikardır. Yaşlı bir kadın için hastane ‘cezaevinde kalamaz’ diyor, cezaevi de ‘kalamaz’ diyor, fakat ATK ısrarla ‘cezaevinde kalabilir’ diyor. Özer, Türkçe bilmiyor ve bir tercüman eşliğinde raporunun hazırlanması gerekiyordu. ATK rapor hazırlarken, tercüman bulundurmamış. ATK raporunda tercümanın ismi açık bir şekilde beyan edilmeli. ATK tercüman istemiş fakat Van Cumhuriyet Başsavcılığı tercüman gönderememiş. Aileye söylenmiş, aile Adalet Bakanlığı’nın listesindeki bilirkişi olarak kayıtlı bir tercüman götürmüş. Fakat ATK buna itiraz ederek, bu kişinin tercümanlığını kabul etmemiş. ATK de bir ‘güvenlik görevlisini’ getirerek tercümanlık yaptırmış. Bu usule aykırı bir şeydir. Tercüman dediğimiz kişi Adalet Bakanlığı’nın resmi listesinde bilirkişidir.”

ATK: SAPTAYAMADIK, YÜZDELİK VEREMEDİK 

ATK’nin belirlediği “güvenlik görevlisi olan tercümanın” tercümanlık yapamadığını ve bunun açık bir şekilde rapora yansıdığını söyleyen Çiftçiler, “Raporun 14’üncü paragrafına baktığımız da; ‘biz kişinin algı eşiğini (anlama, refleks verme) tam anlamıyla saptayamadık ve bir yüzdelik veremedik çünkü Türkçe bilmiyor’ ifadeleri yer aldı. Özer’in sandalyeden inmek istemediği, bilerek bu hareketlerde bulunmadığına yönelik bir ibare de var raporda. Özer’in tekerlekli sandalye bağlı olduğunu milyonlarca insan biliyor. Özer cezaevinde kaldığı sürede, kendi ihtiyaçlarını gideremediği için zorla ayağa kalkmış ve bunun sonucunda düşmesi üzerine vücudunun belirli noktalarında kemik kırıklıkları oluşmuştu. Biz ATK’ya Özer’in tekerlekli sandalyeye bağlı olduğunu daha fazla nasıl inandırabiliriz? ATK diyor ki ‘ben inanmıyorum’, annenin tüm yaşamını bir kameraya alıp gidip ATK’ya ‘bakın böyle yürüyemiyor’ deme şansımız yok ki” şeklinde konuştu.

ATK’nin verdiği raporların bilimsellikten uzak olduğunu ifade eden Çiftçiler, “Devlet hastaneleri veya üniversite hastanelerinden alınan raporların ATK tarafından onaylanması gerekiyor. ATK onaylamaz ise değerlendirilemiyor. Burada yapılması gereken şudur; artık bu raporlar tam teşekküllü devlet hastaneleri ya da üniversite hastanelerinden alınmalı” dedi. 
 

(HABER MERKEZİ)