Man Adası: Bayrakları bayrak yapan
Türkiye halkının bir miktar parasının, bir takım adamlar adına bu adaya gitmesinin elbet bir hesabı olmalı. Zira parayı buradan gönderenler de kendilerini Manlıların simgesi gibi sanmalarının, hatta daha ileri gidip: “Hep dört ayak üstüne düşeriz” demelerinin bir sonu olacağını anlamalılar.
DUVAR - Man Adası Devleti / Isle of Man, Türkiye ölçeğinde, bir off shore bankacılık adası olarak birden ünlendi. Bu nedenle bayraklarındaki, altın mahmuzlarıyla zırhlı “Üç Bacak” sembolü de ilgi alanımıza girdi.
Aslında bir simgeyi, açıklamak çok kolay değil; çünkü köken bilgisi dediğimiz şey, her yeni bulguyla büyük ölçüde değişebiliyor, ya yeni anlamlar kazanıyor ya da anlam genişlemesine / daralmasına uğruyor.
Sembolün tarihi 13. yüzyıla bağlanıyor. Ancak bence daha da eski. Tıpkı Hitlerin sembolü olan gamalı haçın Roma öncesine ve Roma devletlerine, Traklara kadar uzanması gibi... Biraz ince eleyen olursa Türk bayrağının bugünkü simgelerinin de aslında Bizans’ın simgeleri olduğunu görebilir. Ne var ki her simge tarihin bir döneminde, bir coğrafyada açığa çıkıyor çünkü ona politikanın eli değmiş oluyor.
Altın zırhlı üç bacak "Triskelyon / Trie Cassyn’u" silahlı gücün, paranın ve tanrının birliği de olabilir; birbiriyle bağıntılı üç şövalye birliğinin bir merkezde birleşmiş olmalarını da gösterebilir; zira devletin eski unvanlarından biri "Kılıç Devleti"... Üç Bacak pek çok kültürde güneşi sembolize ediyor.
Man Devleti’nden önce Sicilya’nın simgesidir ve Sicilyalılar ortaya bir Gorgon yani Medusa başı yerleştirmiş ve çıplak bacaklı kadınla şekillendirmişler. Daha da güzeli, Üç Bacak’ın Vikinglerin coğrafyasındaki Norveç’e de adını veren Norse paganlarınca da kullanılmış olmasıdır.
Sembolün biraz genişçe bir haritasını anlamanın yollarından biri, o bölgelere kadar uzanmış Myken kolonilerinin ve Lykialıların süslemelerine bakmak olabilir. Çünkü “üçlü sarmal” dediğimiz süsleme bütün bu kültürlerde var. Örneğin Malta Neolitik buluntuları bize daha çok yardım eder. Keltlerin “triskele süslemeli gökkuşağı bardağı” da bizi, simgenin Hristiyanlığa taşınmasına ilişkin süreçler üzerinde düşündürecektir. Keltlerin göksel döngüsünü anlatan simge, bir süre sonra Hristiyanlığın “baba, oğul, kutsal ruh” üçlemesine dönüşmüş.
Harita daha geniş: Örneğin Rusya Baykal gölü civarındaki Üst-Orda Buryat Bölgesi’nin bayrağına bakarsak, aynı motifi görürüz: Zira, hem İskit, hem de şaman kültüründeki döngüler de üç aşamaya oturur....
Yakın tarih acı bir gülümsemeyle birlikte getiriyor motifi: “Afrikaner Weerstandsbeweging (AWB) / Afrika Direniş Hareketi” olarak bilinen ırkçı hareket “Üç Bacak” sembolünden neredeyse bir “Gamalı Haç” sembolü yarattı ve bayrağı yaptı...
Son bir gruptan daha söz edeceğim: Bondage Disciplin Sadizm ve Mazoşizm (BDSM) yani şiddeti de içeren farklı fantezilerle cinsel ya da değişik ilişki türleri yaşamayı tercih eden grupların da logosu…
Eeeee! Simgeler, doğdukları gibi kalmıyor.
Tıpkı, Man Adası Devleti’nin yönetim biçimini özetleyen “Tynwald” sözcüğü gibi. Eski İzlandaca, “Şingvellir,” eski Norveç “Tingvoll” gibi kökenleri bugün artık büyük ölçüde yok. Ancak, “Tynwald” sözcüğü yaşıyor. Üstelik, neredeyse bin yıl önceki anlamıyla yaşıyor: İkili Anahtar Evleri... Yani asıl yönetime ulaşmak için geçilecek 2 anahtar evini anlatıyor. Sonra üçüncü eve varılıyor. Ada’nın dokümanları, “bu parlamento tam bin yıldır varlığını sürdüren tek parlamentodur” diyor.
Zira ada, şövalyelerin kılıçlarıyla olduğu gibi, Vikinglerin yasalarıyla da yönetilmiş.
Ada meydanı, Viking geleneğine uygun olarak ada halkı, adayla alış verişi olan tüccarlar ya da çalışanlar, ada komşuları gibi herkese yaz aylarında bir kaç gün açılır; açık hava toplantılarında sorunlar konuşulur, seçimler yapılır, yönetim belirlenir ve yaşam devam eder.
Man Ada Devleti, bugün Türkiye halkının gözünde bir kara para aklama merkezi olarak görülebilir. Ancak, İskoç egemenliğinden sonra Birleşik Krallığı’n egemenliğine geçen ada, İngiltere gibi devası bir devi sırtından atmış da diyebiliriz. (Burada, İngiltere’nin de kirli para ilişkilerini Ada üzerinden sürdürme olasılığını elbette bir kenara bırakmıyorum.)
1. Dünya savaşında İngilizler Man Adası’nı esir kampı olarak kullandı; (Man Adası Knockaloe Sivil Esir Kampı) olarak biliniyor...
Esirlerin içinde 115 Osmanlı vatandaşı var. Yedisi orada ölmüş...
Yalnız bizim kafatasçı Türklerin dediği gibi öyle savaşa falan giden Osmanlı evladı değil bunlar. Casusluk yapma olasılığı olan, tüccarlar, gezginler, gayri resmi elçiler vb…
Düşman ülke vatandaşlarına savaş zamanında kısıtlamalar getirilmesi bilinen bir olaydır; ancak bu kez yeni olan, bu insanların özel olarak inşa edilmiş kamplarda hapsedilmesiydi.
Ada, şimdi vergi cenneti! Bir devasa finans alanı! Bu nedenle de Ada halkı AB ile de büyük bir pazarlık gücüne sahip.
Bütün resmi tanıtım metinleri şöyle başlıyor: “The Isle of Man is not part of the United Kingdom / Man Adası, Birleşik Krallık'ın bir parçası değildir.”
Man Adası’nın bu sembolü bayrak yapma serüveni 17. Yüzyılda yükselişe geçmiş. 1930’lu yıllarda İngiliz bayrağıyla iç içe sunulmuş. 1971’de kendini daha özerk hale getirmiş olmanın bir işareti olarak binalara asılmış.
Man sakinleri, simgenin gücünü şöyle özetliyor: “Nereye atılırsa atılsın, nereye dönerse dönsün, ayakta kalacaktır.”
Paranın gücü işte!
Türkiye halkının bir miktar parasının, bir takım adamlar adına bu adaya gitmesinin elbet bir hesabı olmalı. Zira parayı buradan gönderenler de kendilerini Manlıların simgesi gibi sanmalarının, hatta daha ileri gidip: “Hep dört ayak üstüne düşeriz” demelerinin bir sonu olacağını anlamalılar.
Üç ayak bu; güç de olur, güneş de!
Bu hesabı soracak olan Türkiyeliler de bilmem ki hangisi eksik!...