Ankara’nın CHP’li Belediye başkanı Mansur Yavaş; “Halk Ekmek’tekiler baktım istifa etmiyorlar, ben de orayı Halk Market’e dönüştürme kararı aldım. Organize sanayi bölgeleri, üniversiteler, konunun uzmanlarıyla konuştum. Ankara ekonomisini ayağa kaldırmak için bir anlamda kooperatifçiliği geliştireceğiz. Halk Ekmek büfelerini, kırsal kesimle işbirliği halinde, onların ürünlerinin satıldığı Halk Market zinciri yapabiliriz” diye bir açıklama yaptı.
Haberi okuyunca şöyle bir soluklanıyor insan. Keyfini çıkarmak, için bir-iki bardak su içiyor. Soğuk su…
Mesela bunu, yine CHP’li, İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer yapsa, o kadar keyifle su içirmez insana, en fazla belki bir bardak ama eski bir MHP’li belediye başkanı, ‘kooperatif’ diyor ya…
Gerçi ‘bir anlamda’ demiş… Olsun.
Yoksa kominist mi oldu Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı diyor insan…
-Ayrıca ODTÜ Rektörü Mustafa Verşan’a, ‘Siz ağaçları kesmeyin, belediye olarak, biz yurt yapalım, ODTÜ’ye hibe edelim’ dediğinde de, rektörü ağaçları kesmenin günahıyla baş başa, tamamen yalnız ve şaşkın bırakmıştı. Ve yine, iyi bir hamleydi…-
Çok abarttın demeyin, ben değil her zaman ‘sağ’ abarttı bunu ülkemizde. Yani ne zaman bir şarkının içinden ‘Kooperatif’ geçse bir koministlik sezdiler. Hatta çok yaygın olarak ‘Kooperatif’ adı altında, bize özgü, bir ev inşası müteahhidi biçimi çıkmış olmasına rağmen, ‘Kooperatif’ sırtından şu kızıllığı atamadı gitti.
Yanlış anlaşılmasın ironi yapmıyorum, çok önemsediğim bir şey ‘Mansur Yavaş’ın kooperatifleri. Halk Ekmek müdürleri umarım istifa etmezler. Eğer bir şeyi aşağıdan inşa edemiyorsak, bazen küçüklü büyüklü iktidarların çelişkisi arasından, iyi şeyler sızar.
-Ne kadar az ‘iktidar’ olursa, o kadar iyi olduğu gibi ne kadar çok ‘iktidar’ olması da o kadar iyidir denilebilir.-
İyi olmasının nedenlerini bazılarını sayalım; Öncelikle resmi olarak neredeyse bütün ülkede, artık kentin parçası olan ‘köylü’, havalı bir isimle ‘Yerel Üreticiler’in ürünleri, kentin merkezine aracısız, doğrudan ulaşacağından değerlenecektir.
Doğrudan, üretimi, yerel üretimi destekleyecektir bu.
Yerel gıda üretiminin, yerelde tüketilmesi ‘Gıda Güvenliği’ ilkesine uygundur. Bunun manası mesela gıda fiyatlarının üstüne binen ‘taşıma’ ücretlerinin, yani ‘mazot parasının’ yansımaması ya da az miktarda yansımasıdır.
Yerel gıda üretiminin yerelde tüketilmesi ekolojiktir.
Küçük üreticiyi, -köylü diyorduk biz eskiden- ulus ötesi ve Teomarketlere karşı korur.
Gıda üretimini doğrudan denetlenmesine, sağlıklı ürünleri, doğrudan halkın bir organı olarak belediyenin kontrol edebilmesine yani belediyenin gerçekten kendi işlevlerine dönüşüne yol açabilir.
Yerel üretimin ‘doğrudan pazar’ ile desteklenmesi, ithal gıdayı ve dolayısıyla ulus ötesi tekellerden kenti, bir parça da olsa kurtarır.
Gıda ürünleri kanser, pardon plastik paketleri içinde değil, doğrudan tezgahlardan, çürümeden alınabilir. Ve korumak için ilaçlar ve kimyasallar kullanmadan tüketiciye ulaşmasını sağlar. Bu gıdayı hem daha sağlıklı hem de kimyasal parasını artık ödemeyeceğimizden daha ucuz yapar.
Yerel üreticilerin yanında çalışanlar ve hem de kentte doğrudan pazarlama sırasında çalışanlar olmak üzere yeni iş alanları doğurur. -İnsanlar ‘Güvenlik Görevlisi’ denilen paranoya besleme mesleğine daha az mecbur kalırlar yani-
Aklıma gelenler şimdilik bu ve ne dersiniz güzel değil mi?
Aslında yazının ironisi ‘koministlik’in, kooperatiflerde başka bir ölçüsü vardır. Bu ‘Üretenlerin yöneten olmasıdır.’ Üretenler kendi kooperatiflerini yönetemezse, halkçı bir aparattan öteye gitmez kooperatif. Bu aynı zamanda, pazarın çalışanları, dağıtıcıları, yani işçilerin de yönetici olmasıdır. Ayrıca bu kooperatife özgü, diğer taraf, kent sakinleri de, yani kötü bir deyimle ‘tüketiciler’ de, bu örgütlenmenin içinde yer alırsa gerçekten bir kooperatif olur ki tadından yenmez.
Bütün bunları Mansur Yavaş’tan mı bekliyorsun diye sorarsanız pek beklediğim söylenemez. Partisi CHP’nin programında eskiden kalma sayfalar olduğu için diğer bazı belediye başkanlarından, bir kaçından belki ama HDP’li belediyelerden mutlaka bekliyorum tabii ki.
Yerel yönetim programlarının temelinde, ’Ekolojik-Demokratik’ belediyecilik olan, siyasal hareketin ekonomi programında, en temel unsurlardan biri olarak sayılan ‘kooperatif’i HDP’li belediyeler neden, -altını çizerek- bu şekilde yaşama geçirmemektedir ?*
Bir kooperatifle, bu kadar çok kuş kaçar mı ?
Hadi bastır Ankara, ‘Halk Ekmek’ müdürleri, istifa etmeyin, lütfen…
*‘HDP’ belediyelerinde, daha önce olan, özellikle kadın kooperatifleri, kapatılan kooperatifler ve daha çok sembolik örgütlenmeler değil sözünü ettiğim. ‘Halk Marketleriyle kooperatif’, bütünüyle kente gıda dağıtımını düzenleyen ve yerel-bölgesel üreticiyi dahil eden, büyüklükte ve etkinlikte bir şey. Yapılanları eleştiren değil niye daha fazlası olmasın diyen bir şey. Böyle bir çalışma varsa bunun yeterince duyulmaması da belediyelerin boynunun borcu değil midir ?