'Mardin'de suların kesilmesi insan hakları ihlalidir'
TİHV'in düzenlediği “Halklarla Düşünmek” seminerinde "İklim Adaleti” ve “Temiz ve Erişilebilir Enerji Politikası” ele alındı. Geçtiğimiz günlerde Mardin'de borç gerekçesiyle yaşanan elektrik kesintisini hatırlatan Mühdan Sağlam, “Su iletiminde kullanılan elektrikli pompalar çalışamamış ve Mardin halkı suya erişememiştir. Mardin'de suların kesilmesi bir insan hakları ihlalidir” dedi.
İZMİR - Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İzmir Temsilciliği'nin ilkini Haziran 2018’de gerçekleştirdiği "Haklarla Düşünmek" seminerleri devam ediyor. İzmir Barosu’nda düzenlenen seminerde Nermin Biter ve Mühdan Sağlam katılımcılarla buluştu.
Moderatörlüğünü TİHV üyesi Dr. Güldem Özatağan'ın yaptığı seminerde Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü'nden barış bildirisi imzacısı olduğu için ihraç edilen Dr. Nermin Biter "Bir Hak Talebi Olarak İklim Adaleti’’ başlıklı oturumda iklim adaletini anlattı.
Konuşmasına katılımcılara teşekkür ederek başlayan moderatör Dr. Güldem Özatağan, geçtiğimiz Ağustos ayında 15 yaşında bir öğrencinin İsveç parlamentosu önünde gerçekleştirdiği oturma eylemini örnek vererek dünyanın her yerinden öğrencilerin kendi ülkelerinden "Bizim geleceğimize siz karar veremezsiniz” sloganıyla bu eyleme destek verdiğini söyledi.
Guardian gazetesinin de yayın politikalarında değişiklik yaparak karşı karşıya olduğumuz iklim krizi karşısında yayın dilini değiştireceğini dünyaya duyurduğunu belirten Özatağan, bütün bunların toplumun geniş kesimlerinde bu konuda duyarlılık oluştuğunu göstermesi açısından çok kıymetli olduğunu belirtti.
Özatağan, “Ancak bir taraftan da dünyanın pek çok hükümeti iklim krizini derinleştiren özellikle de enerji politikalarını sürdürmeye ve daha da derinleştirecek politikalar uygulamaya geçirmeye devam ediyorlar. Türkiye'de bu ülkelerden bir tanesi" dedi.
'İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ MESELESİ ÇOK BOYUTLU BİR ADALET SORUNU'
Dr. Nermin Biter, iklim değişikliği ile insan hakları arasındaki bağı ele aldığı konuşmasında iklim adaleti talebinin önemini anlattı.
İklim değişikliği krizine karşı ortaya konan çözüm politikalarının odağına evrensel insan hakları normlarının yerleştirilmesi ile sağlanacak iklim adaletinden bahseden Biter sözlerini şöyle sürdürdü:
“Küresel ısınmayla bağlantılı olarak ortaya çıkan iklim değişikliğinin yıkıcılığı tüm dünyayı etkilemeye devam ediyor ve riskler giderek artıyor. Uzun yıllardır uluslararası gündemde yer almasına rağmen, bu krizin aşılması noktasında tartışmalar ülkelerin kendi çıkarları ve kalkınma planları doğrultusunda şekillenen dar çerçeveli sürdürülebilirlik düzleminde kalıyor. Oysa iklim değişikliği meselesi, küresel kapitalizm ve neoliberal politikaların yol açtığı çok boyutlu bir adalet sorunu. Başta erken sanayileşmiş ülkeler olmak üzere gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin atmosfere saldıkları aşırı düzeylerdeki sera gazı etkilerini, en ağır haliyle bunda payı neredeyse hiç olmayan yoksul insanlar ve gelecek nesiller yaşamak zorunda kalıyor. İnsanların en temel hakları bir yandan baltalanırken bir yandan da var olan toplumsal adaletsizlikler de iyice derinleşiyor.’’
'ENERJİNİN DOĞRUDAN KULLANILDIĞI EN ÖNEMLİ ALAN ELEKTRİK'
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda ÖYP’li araştırma görevlisi olarak doktorasına devam ederken barış bildirisi imzacısı olduğu için ihraç edilen Mühdan Sağlam’ın konuşmacı olduğu “Temel Bir İnsan Hakkı Olarak Temiz ve Erişilebilir Enerji Politikası” başlıklı ikinci oturumda ise enerji, temel bir insan hakkı sayılmalı mıdır; insan ile çevre arasındaki ilişkide enerji kaynakları ve bunların kullanımı hangi bağlama oturmaktadır soruları tartışmaya açıldı.
Mühdan Sağlam ise son yıllarda üzerinde sıklıkla durulan enerjiye erişim hakkı meselesini barınma, sağlıklı koşullarda yaşam sürdürme, temel ihtiyaçların giderilmesi gibi temel sosyal haklar bağlamında ele aldı.
Enerji kaynağının; türünden bağımsız olarak ısınma, su ihtiyacının karşılanması, aydınlatma, ulaşım, gıda ürününe ulaşma ve yenebilir hale getirme, güvenlik ve kalkınma gibi alanların temel girdisi olduğunu dile getiren Sağlam, ulaşımın yanında enerjinin doğrudan kullanıldığı en önemli alanın elektrik olduğunu belirterek; elektriğin soğutma, ısıtma, kaynağa ulaşma ve kalkınma açısından hayati önemde olduğunu söyledi.
'MARDİN HALKI TEMEL HAKKI OLAN SUYA ERİŞEMEMİŞTİR'
Sağlam, konuşmasında enerjinin su, gıda, eğitim, yaşama, çalışma hakkı gibi temel insan hakları alanı kapsamında yer aldığına dikkat çekerek şunları söyledi:
“Su ile elektrik ilişkisi ele alındığında, herhangi bir bölgede kuyu veya nehir gibi bir kaynaktan suyun çekilmesi ve iletimi elektrik pompaları ve ağları üzerinden sağlanmaktadır. Elektriğin olmadığı ülke ve bölgelerde su sıkıntısının yaşanmasının bir nedeni de bu faktördür. Türkiye’den bir örnek vermek gerekirse; Mardin Belediyesi’ne ait MARSU’nun DEDAŞ isimli elektrik dağıtım firmasına kayyım döneminden olan borçları sebebiyle MARSU’ya elektrik verilmemiştir. Bunun sonucunda su iletiminde kullanılan elektrikli pompalar çalışamamış ve Mardin halkı temel hakkı olan suya erişememiştir. Mardin'de suların kesilmesi bir insan hakları ihlalidir. Benzer biçimde aynı örnek, ısıtma ya da elektrikle çalışan gıda için de verilebilir. Buğdaydan un yapan değirmen sistemi modernleşme paralelinde ısıtma ya da elektriğe dayalı olan fabrikalara geçmiştir. Söz konusu fabrikaların enerjiye erişimi olmadığı noktada ekmek başta olmak üzere temel gıdalara ulaşmak da mümkün değildir.’’
Konuşmasında aydınlatma üzerinden de örnek veren Sağlam ‘’Afrika’nın sahra altı bölgelerinin büyük bir kısmında elektriğe ulaşım kısıtlıdır. Bu durum, hava karardıktan sonra hayatın durması, akşamın yalnızca uyuma üzerine kurulu bir dinamiğe bürünmesi demektir. Yalnızca iş açısından değil, ders çalışma, eğitim alma, ödev yapma, temizlik yapma, sağlık hizmetlerine ulaşma gibi faaliyetler de ancak gün ışığında sağlanabilmektedir. Bu durum beraberinde yaşam hakkını ortadan kaldıran cinayet, tecavüz, gasp, insan kaçırma gibi suçlara da neden olmaktadır’’ dedi.