Masalcı amca, doyamadık az daha anlatsana!

Akademik özerkliği olmayan, özgür araştırmanın birkaç istisna dışında neredeyse olanaksız hale geldiği üniversiteler olmadan Ay'a nasıl gideceksiniz? İçleri boşalmış kurumlarını korumak için özgürlüklerini feda etmiş akademisyenler mi döşeyecek Ay'a giden o yolu? Duble yollar yapmaya, beton üstüne beton döküp kentleri ucube inşaatlarla donatmaya benzemez bilim.

Nur Betül Çelik nbcelik@gazeteduvar.com.tr

Boğaziçi öğrencileri, öğretim üyeleri, onların haklı taleplerini destekleyenler hep birden #Aşağıyabakmayacağız etiketiyle baskılar karşısında boyun eğmeyeceklerini ifade ederlerken bir anda sanki bu ifadeyi boşa düşürmek için Başkan babamız başımızı göğe çevirip Ay'a bakmamızı istedi biz “kullarından”. Bu arzusunu bir de müjdeyle taçlandırdı: 2023’de Ay'la ilk teması gerçekleştirecektik. İkinci aşamadaysa bir Türk vatandaşı Ay'a gönderilecekti. Haber, kendisinin huşu içinde, yüzünde mübarek bir gülümseme, gözlerinde ay dedenin kucağına oturan küçük çocuğun mutluluğunun ışıltısı, Ay'a bakan fotoğraflarıyla anlamı katmerlenerek yayıldı. Hayır, ben Elon Musk ile telefon görüşmesinden sonra kuşkulanmıştım; bunun arkasından bir şeyler gelecek demiştim. Ne de olsa bu ikilinin 2017 yılında yaptıkları görüşmeden sonra ikiliden Cumhurbaşkanı olanı, her şeyin bir hayal ile başladığını anladığını söylemişti, ama doğrusu bu kadarını beklemiyordum. Bir anda fazlasıyla heyecanlandığımı itiraf etmeliyim. Hele de “bayanlar” arasından “bile” istekli çıkabileceği takdir edilince… Ben de herkes gibi çocukluk hayallerimin canlandığını hissettim. Ama işte o kadar…

Konuyla ilgili konuşan herkes, çocukluklarında astronot olmayı nasıl da istediklerinden dem vurarak söze başlıyor. Ama hiçbiri hayallerinin ne zaman sekteye uğradığından bahsetmiyor. Hayal kurmak güzel, onları paylaşmak coşku verici. Peki hayalleri yeşertip gerçeklere dönüştürebilecek fırsatlara hiç sahip olmadığınızda yaşadığınız hayal kırıklığını nasıl anlatabilirsiniz? Temel eğitime bile doğru dürüst erişemeyen çocukların kurdukları hayallerin birer birer nasıl söndüğünü, ilgilerinin nasıl köreldiğini anlatmak kolay mı? Hayal kurmayı unutturan bir eğitim sistemi içinde iyi kötü yetişip hayallerinin hiç değilse bir kısmını gerçekleştirebilecek şansa sahip olanların burnundan getiren bir düzen içinde “Ay'a gitme” masallarına kaç genci inandırabilirsiniz? Türkiye’nin sayılı eğitim kurumlarında yetiştirilme hakkını ömür törpüsü sınavlardan geçerek elde etmiş gençlere, bir yandan “akademik yetkinlik, yeterlilik, özgürlük” talep ettikleri için “terörist” damgası yapıştırıyorsunuz. Öte yandan yetkinliğini kanıtlamış akademisyenleri karalıyor, onları arka kapıdan kovuyorsunuz. Kendi politik hedefleriniz için kullanışlı birer araç oldukları besbelli kişilere bütün kapıları açıp onları yetkilerle donatıyorsunuz. Böylece bu gençlere kendi gelecekleri için umutlanmamaları mesajını veriyorsunuz. Sonra da kalkıp “hayal edin, Ay'a gideceğiz” diyorsunuz. Bu ne yaman bir çelişkidir!

Akademik özerkliği olmayan, özgür araştırmanın birkaç istisna dışında neredeyse olanaksız hale geldiği üniversiteler olmadan Ay'a nasıl gideceksiniz? İçleri boşalmış kurumlarını korumak için özgürlüklerini feda etmiş akademisyenler mi döşeyecek Ay'a giden o yolu? Duble yollar yapmaya, beton üstüne beton döküp kentleri ucube inşaatlarla donatmaya benzemez bilim. Teknoloji üretecek bilimin köküne çoktan kibrit suyu dökülmüş. Her köşeden mantar gibi üniversite fışkırtarak bilimin gelişeceğini sanmaksa olsa olsa aymazlıktır.

Boğaziçi Üniversitesi, öğrencisiyle öğretim üyesiyle elinde kalan özgürlük kırıntısını kaptırmamak için günlerdir mücadele ediyor. Öğrenciler, “kutsal olanla”, “ gelenekle”, “normallikle”, “normla” sınanıyorlar. Oysa hayal kurmak, insanın mahkum edildiği bu sınırları aşma arzusunun tezahürüdür. Sınırları kabullendiğinizde evreniniz küçülür, ufuk kaybolur. Tıpkı Platon’un ünlü mağara eğretilemesindeki mahkumlara benzersiniz. Mağaranın karanlığında, arkanızdan sızan mum ışığının yarattığı gölgeleri gerçek sanıp prangalarınızdan kurtulmayı hayal bile edemezsiniz. Sınırlar pranganızdır. Sırf o prangalardan kurtulma hayali kuruyorlar, onlardan kurtulmayı deniyorlar diye binbir aşağılamaya layık gördüğünüz o gençler olmadan Ay hayaliniz olsa olsa masallardan bir masal olarak kalır. Gülünçlü bir masal.

Masalcı amca, doyamadık az daha anlatsana!

Tüm yazılarını göster