Mayınlı arazide yolculuk

Şam açısından Ankara ile normalleşme süreci mayınlı arazide bir yolculuk. Ankara ile yürümezse Kürtlerle anlaşmak ellerinde kalan tek seçenek. O yüzden kapıyı kapatmak istemiyorlar. Ayrıca Türkiye ile görüşmelerde özerk yönetimin kaderi üzerine bir pazarlık kaçınılmaz olduğuna göre Kürtlerin nihai tutumunu netleştirmek, esneme paylarını görmek ve Suriye’nin kendi iç çözüm seçeneklerinin ne olduğunu tespit etmek önem kazanıyor.

Fehim Taştekin ftastekin@gazeteduvar.com.tr

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Rus feneriyle seçim yokuşunda selameti Şam’da gören 'U' dönüşü Suriye sürecine müdahil bütün tarafları harekete geçirdi.

Birbiriyle ilintili gelişmeler herkesin yeniden hesap yaptığını ve pozisyon yaratmaya çalıştığını gösteriyor:

- Rus lider Vladimir Putin’in bütün adamları yeni rotanın ayaklarını sabitlemek için diplomasi trafiğini sürdürüyor. Yine Rusya, Halep’in doğusunda 2017’de IŞİD’in elinden alınan Cerrah Hava Üssü’nü kullanıma açarak cephe hatlarında olası ısınmaya karşı Suriye’nin askeri pozisyonunu güçlendiriyor. Suriye ordusu da Rusların koordinasyonunda Türkiye’nin hedefe koyduğu yerlere askeri sevkiyatı sürdürüyor.

- Astana’nın dışlanmış ortağı İran, Türkiye çekilmeden normalleşmeyi reddeden Şam’ın pozisyonunu güçlendirecek şekilde dirsek çıkıyor. İran yönetimi, Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan’ı Şam’a gönderip Beşşar el Esad’ın kulağına kar suyu kaçırdıktan sonra Suriye Savunma Bakanı Ali Mahmud Abbas’ı askeri uçakla Tahran’a götürüp ortaklığın altını çizen bir perspektif verdi:
"İran Suriye’nin yanında. İlişkiler direniş ruhuna dayanıyor. Devrim Muhafızları tecrübesini Suriye ordusuyla paylaşacak."
Abbas da "Suriye direniş ekseninde eskisinden daha güçlü rol oynayacak" diye İran’ı temin etti.

- Türkiye güdümlü Suriye Ulusal Koalisyonu (SUK), "Suriye geçiş hükümeti" ve müzakere heyeti tutum takınmakta bocalıyor ve tutunacak yeni dallar arıyor. Gittikleri Azez’de muhalif şamarı yediler, şimdi Batılı dostların kapısını aşındırıyorlar.

- Silahlı gruplar Astana ortaklarının "gerilimi düşürme bölgesi" ilan ettiği Halep’in kuzeybatısı, Lazkiye’nin kuzeydoğusu ve İdlib’in güney kırsalında hükümet güçlerine dalga dalga saldırılar düzenleyerek "devrim" ateşini körüklüyorlar. Burada en önemli nokta şu: Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) karmaşada yelkenini şişirirken baskılanan El Kaide’ye bağlı gruplar da kendilerini gösteriyor. Astana sürecini kabullenmiş pragmatist selefi cihatçılar da dalganın altında kalmaktansa sörf yapmaya çalışıyor. Suriye üzerindeki baskının sürmesini temin edecek selefi cihatçı tırmanışa ABD örtülü destek sunabilir. Terör örgütleri listesindeki HTŞ ile gizli temaslarının olduğu iddia ediliyor.

- Numunelik de olsa içinde dost barındırmayan "Suriye’nin Dostları Grubu"nun Batılı ortakları rejim değiştirme aparatçıklarına "Pes etmeyin" diye cesaret hapı yutturuyor. Müzakere heyeti başkanı Bedir Camus ve anayasa komitesi eşbaşkanı Hadi el Bahra Cenevre’de BM Özel Temsilcisi Geir Pedersen’la görüştü. Ardından ABD, Fransa, İngiltere ve Almanya’nın Suriye özel temsilcileriyle bir araya geldi. Şam-Ankara normalleşmesine karşı çıkan bu kadro siyasi geçiş için BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararını kullanarak kendilerine yeniden müdahale kanalı açmaya çalışıyor. Beyhude bir çaba!

- Biden yönetimi bir taraftan da Türkiye’yi soğutmaya çalışıyor. Şark’ul Evsat’ın iddiasına göre ABD’nin Kuzey Afrika ve Orta Doğu Özel Koordinatörü Brett McGurk bir Körfez ülkesinde MİT Başkanı Hakan Fidan’la bir araya geldi. Fırat’ın doğusuna askeri harekat planının masadan kaldırılmasını telkin etti. Beri tarafta Suriye’deki Amerikan güçleri 2019’da çekildikleri bölgelere yeniden konuşlanmaya çalışıyor. ABD Dışişleri’nin Suriye Özel Temsilcisi Nicholas Granger, Ankara ve Kamışlı’yı ziyaret etti. Arap medyasına göre Türk-Amerikan temaslarında, Ankara’nın YPG’nin 30 kilometrenin altına inmesinin ötesinde Kobani ve Menbic gibi merkezlerde güvenliği sağlayan Asayiş’in de çekilmesi şartı ile Amerikalıların SDG içindeki Arap unsurlarının öne çıkartılması önerisi üzerinde durulmuştu.

- Türkiye ve Suriye istihbarat yetkilileri Lazkiye’ye bağlı Keseb’te M-4 yolunun açılması meselesini görüştü. Şark’ul Evsat’a göre yolun açılması konusunda esneklik gösteren Türkiye’nin şartı güzergâhta kontrolün kendisinde olması. Suriye tarafı ise kendi topraklarındaki egemenlik hakkını hatırlatıyor. El Ahbar’a göre ise Türkiye M-4 yolu için Türkiye, Suriye ve Rusya arasında üçlü kontrol mekanizması öneriyor. Bu minvalde Türk yetkililer muhalif güçlere M-4’ün açılmasına ve ortak operasyona hazır olunmasını istedi. Türkiye üçlü mekanizmayı test edip başka konulardaki pazarlıklara bağlı olarak tedricen yolun kontrolünü bırakmayı tercih ediyor. Bu yaklaşımı sergilerken statükonun değişmesine bağlı olarak çatışmaların alevlenmesi ve göç baskısının artması ihtimali üzerinde duruyor. Türk yetkililer İdlib’i kontrol eden HTŞ ile de iki toplantı yaparak Türkiye’nin planını bozacak tutumlardan kaçınılmasını istedi.
Esasen yolun açılması için yeni bir mutabakat gerekmiyor. Çünkü Moskova ve Soçi mutabakatları yolun açılmasını zaten vaaz ediyor. Erdoğan bunun için Putin’e söz vermişti. Putin de Fırat’ın doğusunda YPG’yi M-4 yolunun altına çekme ve Tel Rıfat ile Menbic’ten çıkarma taahhüdü altına girmişti.
17 Eylül 2018’de imzalanan Soçi Mutabakat Muhtırası’na göre M-4 ve M-5 otoyollarının 2019 başlamadan açılması gerekiyordu. 5 Mart 2020’de imzalanan Moskova Mutabakat Muhtırası’nda Suriye ordusunun vuruşarak kontrolü ele aldığı M-5 yolundaki yeni durum korunurken M-4 yolunun açılması hedefi tekrarlandı. Ayrıca yolun iki tarafında 6 kilometre derinliğinde güvenli bölge kurulması ve Rus-Türk ortak devriyelerinin başlaması öngörüldü. Halep’i sahile indiren yolun Bidama ve Neyreb arasındaki 124 kilometrelik kısmında HTŞ ve ortakları hakim. İdlib şehir merkezinin 15 kilometre altından uzanan yol yabancı cihatçıların üslendiği Cisr el Şuğur ile Eriha’dan geçiyor. Yol demek darphane demek! Cihatçılar bu avantajdan vazgeçmek istemiyor. Ha bir de yolun altında verimli bir ova var.

- Ve Kürtler...
Bir taraftan muhalif güçlerle alternatif bir cephe kurulabilir mi diye nabız yoklayan bir çaba içindeler. Diğer yandan son dönemlerin en kritik davetine icabet ederek Şam’a bir heyet gönderdiler. Özerk yönetimin dış ilişkiler yetkilisi Bedran Çiya Kurd başkanlığındaki heyet Şam’da üç gün geçirdi. Üst düzey görüşmeler oldu. Genel Güvenlik İdaresi Başkanı Ali Memluk’la buluştukları kesin de daha üst seviyede ne olduğu sır gibi saklandı.
Al Ahbar’a göre taraflar diyaloğu sürdürme konusunda görüş birliği içinde olsalar da temaslarda anlamlı bir sonuç çıkmadı. Şam’daki algıya göre bölgedeki Amerikan askeri varlığı, Kürt pozisyonunu katılaştırıyor. Bununla birlikte iki taraf Suriye’nin toprak bütünlüğü, Suriye bayrağının dalgalandırılması ve Beşşar el Esad’ın liderliğinin benimsenmesi konularında ön mutabakat sağlamış durumdalar. Ayrıca Esad yönetimi etnik tabanlı iç savaşı körükleyeceği öngörüsüyle askeri çözümü dışlıyor. Kürt tarafı ise Türkiye’nin işgal ettiği bölgelerden çekilme sözü vermediği sürece Şam-Ankara ilişkilerinin normalleşmesine yönelik adım atılmayacağına dair yaklaşımı olumlu bir sonuç olarak not etti.
Şam açısından Ankara ile normalleşme süreci mayınlı arazide bir yolculuk. Ankara ile yürümezse Kürtlerle anlaşmak ellerinde kalan tek seçenek. O yüzden kapıyı kapatmak istemiyorlar. Ayrıca Türkiye ile görüşmelerde özerk yönetimin kaderi üzerine bir pazarlık kaçınılmaz olduğuna göre Kürtlerin nihai tutumunu netleştirmek, esneme paylarını görmek ve Suriye’nin kendi iç çözüm seçeneklerinin ne olduğunu tespit etmek önem kazanıyor. Yani Türkiye’nin özerk yönetime karşı aradığı ortaklığa yanıt verebilmek için Kürtlerin ne yapacağını anlamaları gerekiyor. Şam’a davetin arkasındaki motivasyonun bu iki husus olduğunu zannediyorum.
Tabii Kürtlerin gündeminden askeri harekat tehlikesi düşmüş değil. SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, Al Monitor’dan Amberin Zaman’a verdiği röportajda "Şubatta bir saldırı bekliyoruz. Kobani Kürtler için simgesel önem taşıdığı için muhtemel hedeflerden biri" diyerek tehdidi ciddiye aldıklarını yineledi. Bu açıklama bir istihbarat bilgisine mi dayanıyor yoksa ihtimal senaryosuyla Ankara’ya taviz vermesinler diye Şam ve Washington’u dürtme amacı mı güdüyor? İki ihtimal için de yol var.

Özetle 14 Mayıs’ta öngörülen seçime kadar Moskova’da dışişleri bakanları buluşmasını takiben Erdoğan-Esad karşılaşması için Ruslar tarafları birbirine itmeye devam ediyor. ABD çelme atıyor. Moskova’yı Tahran’la dengeleyen Şam yönetimi Putin’i açığa düşüremez ama M-4 yolunun açılması sembolik bir kazanım olarak zemini yumuşatabilir. Kapsamlı normalleşmeyi zamana bırakıp sahada iş birliğini genişletmeye dönük pragmatik yakınlaşma olabilir. M-4 yolunun açılması da muhtemelen bu nedenle masaya geldi.

Tüm yazılarını göster