Meclis'ten sokağa Filistin: Eylemlerde eşitlik ve mansplaining
İsrail soykırımına karşı Filistin ile dayanışma konusu din eksenli sınırlara hapsedilince, aynı inancın eşitlikçi yorumlarına sahip olanlar dahi linç edilmek istenebiliyor. İsrail'in soykırım girişimine son vermek için Filistinlilerin işgal karşıtı direnişi uluslararası hukuk ve insan hakları hukuku çerçevesinde gerçekleştirilmek zorunda.
‘Sözün bittiği yerdeyiz’ denir ölüm için ama Hasan Bitmez’in ardından susmak ne mümkün? Allah rahmet etsin. Hasan Bitmez’in Meclis kürsüsünde yaptığı son konuşma hakkında yazmayı düşünüyordum ama ölüm haberi gelince… Tasarladıklarımı yazsam olmaz, sussam hiç olmaz ikilemi… Ailesine, sevenlerine, yakınlarına, partisine, TBMM’ye başsağlığı diliyorum. Son sözleri Genel Kurulu saygıyla selamlamak olan bir insan. Ki 20 dakikalık konuşması, “yalan, yalancı, iftira” ve benzeri nidalarla, sıra kapaklarına vurmalarla defalarca kesildiği halde. Son sözlerinden kısa bir alıntı yaparak anmak istiyorum merhumu. Çünkü unutulmazlar arasına girecek tarihi bir konuşmaydı.
Tutanaktan izleyelim: HASAN BİTMEZ (Devamla) – “AK PARTİ’li yöneticilerin ve çocuklarının sahibi ve ortağı olduğu, işletmecisi olduğu gemilerle İsrail’e mühimmat taşımaktan vazgeçin. diyoruz, 'Starbucks’larda boykot yapıyoruz.' diyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)”
Bu birleşime ait tutanağı yazının altına bırakmak niyetindeyim. Zira tutanaklardan çıkarılması, unutturulması istenen, insana yakışmayan sözler geldi Meclis sıralarından, Hasan Bitmez fenalaştığı anda tutanakta oturuma ilişkin son kayıt:.
“(Hatibin kürsüde bayılıp yere düşmesi)
(AK PARTİ sıralarından “Allah’ın gazabı böyle olur işte! Allah’ın gazabı böyle!” sesi)"
Eleştiriye ve karşıt görüşleri duymaya tahammülsüzlüğün geldiği yer… Hastalığın, ölümün herkes için olduğu gerçeğinin bile unutulması da unutulmayacaklar arasında yerini aldı.
Bir linç girişimi de pazar günü Ankara’da yapılan Filistin ile dayanışma mitinginde gerçekleşti. İHH ve yanı sıra çok sayıda STK katılımıyla organize edilmiş bu miting. Toplanma alanındaki manzara cinsiyet eşitliğine karşı olunduğunu hemen gösteriyor. Harem-selam düzeni var. Çok sayıda kadın katılımcı alanın bir köşesine sıkıştırılmış. Kürsünün karşısına düşen geniş alanın geniş bölümünde erkekler ferah feza salınıyor. Girişte bazı kadınların bu düzene itirazı, miting görevlilerinin talimatı üzerine polis memurları tarafından dikkate alınmıyor. Bu kadarla kalsa yine iyi. Konuşmalar başlıyor. Bir, üç, beş konuşmacı… hepsi erkek. Bazı kadınlardan yine itiraz yükseliyor. Neden hiç kadın konuşmacı olmadığı yönündeki sorulara farklı tepkiler gelmiş kadınlardan. Bazıları “kadın sesi haram” derken kimileri de “kadın konuşmacılar olmalı” görüşüyle ses yükseltmişler. Tabii bu arada bazı kadınlarda sabır tükenmiş ve erkek etten duvarını yarıp kürsüye yaklaşmışlar.
Soru basit: Kadın konuşmacı var mı, kürsüye ne zaman çıkacak? Bu soru karşısında işitilmeyen hakaret kalmadığı gibi bu defa sözle yetinilmeyip fiziki linç girişimi başlıyor. İki erkek görevlerini yapmak üzere itiraz eden kadınları, kadınların bulunduğu köşeye doğru gitmek zorunda bırakacak baskı uyguluyor. Fiziki temas olmaksızın, bedensel baskı uygularken arkadaki kadınlara işaret etmeleriyle bir grup kadın fiziki darp eylemine girişiyor. Kadınlardan birisi üç-beş saldırgan kadının arasında kalıp hayli hırpalanmış. Diğer arkadaşımı ise biri topuzundan yakalamış, saçın topuz yapılmasına da düşmandırlar çünkü. Başörtüsü sıyrıldığı için öfkeyle kendisini kurtarınca yanındaki arkadaşını da grubun arasından çekip çıkarmayı başarmış. Böylece kurtulmuşlar ve yanlarındaki çocuklarını teskin etmeye çalışarak miting alanını terk etmişler. Yaşananlar, İsrail’in Filistinlilere yaptığı “insan saymama” halinin erkek dindarlarca, makbul saymadıkları kadın dindarlara yapılmakta olduğunu bir kere daha ortaya koymuş..
Bir başka tuhaflık da Filistinli Kadınlarla Dayanışma İnisiyatifince hazırlanan programda sadece erkeklere yer verilmesi. Muhtemelen bu inisiyatifin çalışanları, düşünsel ve bedensel emek verenleri kadınlar olabilir. Ancak tanıtım afişi sadece erkek fotoğraf ve isimleri ile hazırlanmış. 16 Aralık tarihli program kahvaltılı, konuşmalı, müzik dinletili olacakmış afişe göre. Konuşmacılar külliyen erkek. Müzisyenler hiç şüphesiz erkek tabii ki. İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, yazarlar Taha Kılınç ve İsmail Kılıçaslan, müzisyenler Grup Genç ve Abdulbaki Kömür. Afişte hiç kadın ismi yok demek de haksızlık olur çünkü programın mekanı Neslişah Sultan Kültür Merkezi. E, bu da kadın emeğini sömürmenin mekânsal hali ya da adı anılacak tek kadın “ölük kadın” anlayışı. İbretlik bir durum da Bülent Yıldırım'ın fotoğrafında gizli. Gururla zafer işareti yapıyor. ‘Batı’dan gelen zafer işaretiyle gururlanırken ‘Batı’dan geldi vehmiyle kadın-erkek eşitliğini reddetmek. Böyle olur yerli ve milli dediğin. Kadınlar dayanışma halinde evin olduğu gibi işin de mutfağında ve elbette dinleyenler arasında. Hazır sofraya kurulan bir grup erkek kadınlara, kadın dayanışması konusunda mansplaining eylemi icra edecek. Ataerkinin güncel sürümüyle kadın haklarının erkekler tarafından araçsallaştırılması girişimine örnek. Ağzını bozmadan okuyabilenleri tebrik ederek iyi örneklere geçeyim.
Evet, Filistin ile dayanışma konusunda geçen hafta iyi örnek sergilendiğini de gördük, şükür. Kadıköy Süreyya Operasının önünde insan zinciri gerçekleştirildi Cumartesi günü. Saldırılarda öldürülen çocukların isimlerinin yazılı olduğu upuzun brandalardan oluşan pankartlar… Soykırıma son sloganları. Ve tam olması gerektiği gibi evrensel hukuk kriterlerine dayalı basın açıklaması. Kadın-erkek; yaşlı-genç; dindar seküler bir arada işgale, savaşa son verilmesi ve hemen ateşkes çağrısı yapıldı. Bir güzel haber de Filistin’e Özgürlük Platformu tarafından Kadıköy eyleminin devamı olarak Ankara’da eylem hazırlığının sona yaklaştığını duyurmak olsun. Ülkemizde farklı kesimlerin Filistin/Gazze saldırıları konusunda herkesin kendi eylemini yaptığı garip tutum can yakıcıydı. El ele eylemlerini hatırlatan bu insan zinciri ve benzeri eylemler, insan onurunu yüceltme yollarından. Politik duruşu da tam olması gerektiği gibi. İnsan hakları bağlamında, evrensel insan hakları temelinde yürütülmeli dayanışma ve savaş karşıtlığı, soykırım karşıtlığı.
İsrail soykırımına karşı Filistin ile dayanışma konusu din eksenli sınırlara hapsedilince, aynı inancın eşitlikçi yorumlarına sahip olanlar dahi linç edilmek istenebiliyor işte yukarıdaki miting örneğinde gördüğümüz gibi. İsrail soykırım girişimine son vermek için Filistinlilerin işgal karşıtı direnişi uluslararası hukuk ve insan hakları hukuku çerçevesinde gerçekleştirilmek zorunda. Dünya genelindeki dayanışma çabaları da bu ölçütlerle yürütülmeli.